Sakarya Tatankalar 14 – 0 Yaşar Üniversitesi (Admirals)

Şubat 28, 2010, 9:25 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Bu sezon hem Korumalı Futbol Türkiye 2. Ligi’nde hem Üniversitler Ligi’nde mücadele ediyoruz Sakarya Üniversitesi olarak. Bugün Üniversiteler Ligi’ne Yaşar Üniversitesi maçı ile başladık kendi sahamızda. Ağır bir sahada, zorlu Koç Üniversitesi 2. Lig müsabakasından sonra hırslı ve istekli Yaşar Üniversitesi müsabakası oldukça zorlu geçti. Hem Türkiye Ligi hem de Üniversiteler Ligi’nde oynamış olmanın getirdiği öğrenci olmayan oyuncularımızın forma giyememesi zorunlu rotasyona itiyor takımı ki bu da son derece tecrübe artırıcı bir faktör aslında. Bu maçla beraber faydalandığımız oyuncusu sayısı 40’ı geçmiş oldu ki bu da gelecek seneler için umut verici.

Üniversiteler Ligi’nde garipsediğimiz bir kural değişikliği çeyreklerdeki süre kısaltımı oldu. Perşembe günü faksla aldık bilgisini, normalde 15 dakika olan çeyrekler 12 dakikaya indirilmiş vaziyette. Bu bence iyi olmamış. Buna bir de sürenin sadece saati tutan başhakem tarafından biliniyor oması ve neye göre değişiyor olduğunun tam olarak anlaşılamaması eklenirse Üniversiteler Ligi’ne ilişkin bazı sıkıntıların yaşanacağı bugünden söylenebilir. Sözü fazla uzatmayalım grubun diğer maçında Anadolu Üniversitesi kendi sahasında Selçuk Üniversitesi’ne 14-20 kaybetti.

Gelecek hafta Ege Üniversitesi SK ile bir anlamda 2.Lig’de 2. sıra mücadelesine çıkacağız. Sonraki hafta ise Selçuk Üniversitesi’ni misafir edeceğiz Sakarya’da. Tatankalar savaşıyor!

Adam Değilsin John!

Şubat 27, 2010, 9:45 pm | EPL, Futbol kategorisinde yayınlandı | 3 Yorum

Bridge kendinden bekleneni yaptı ve bugünkü City – Chelsea maçının başlangıç seremonisinde Terry’nin elini sıkmadı. Verdiği mesaj bence başlıkta ve Terry’nin yüzü de durumunun rezilliğini apaçık anlatıyor. Değer miydi be John! Bu arada City Chelsea’ye Bridge’in şerefine 4 çaktı 🙂 Skor 4-2 City galibiyeti.

Power Bitti Yaşasın Virgin Radio!

Şubat 27, 2010, 7:21 pm | Hayat, Radyo kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Çok büyük iş yaptılar. Daha önce açıkçası adını bile duymadığım bir radyo istasyonuydu Virgin. Ama yaptıkları şu iki önemli transferle hem Power FM’in belini kırdılar hem de yabancı müzik yayını yapan radyolar arasında bir anda öne fırladılar. Geveze ve Bay J alışılmış saatlerinde yani 06:30-10:00 ve 18:20 saatleri arasında en azından benim neşem olmaya devam edecekler. Bay J “Şu ortamda Power FM’in verdiğini verecek zor çıkar, buradan ayrılmam zor” türünde çok laf söylemişti programında, demek ki çok ciddi paralar aldılar. Helal olsun, fazlasıyla neşelendiriyorlar insanı sesleriyle. Sırf onlar değil, aşağıdaki resimde diğer transferleri de bir inceleyin, radyolar arası transfer şampiyonu olmuşlar adeta. Virgin Radio Doğuş Grubu’nun bir medya kuruluşu tıpkı NTV ve kanalları gibi. NTV’nin milli maçları almasının ardından böylesi önemli bir atılımın daha gelmesi pazar paylarını arttırmak için Doğuş Medya yöneticilerinin çaba içinde olduğunun göstergesi. Dilerdim ki Geveze’nin ekibi de Virgin’e geçsin ama sanıyorum onlar daha komedi ağırlıklı bir içerikle devam edecekler Power FM’de, onlara da başarılar dileyelim

 Zaman zaman sabahları Power FM’i yoklayacak olsak da artık asıl radyomuz Virgin’dir (hem yeni medeni halime de uygun, he he).

Welcome Back to Big Momma’s House

Şubat 26, 2010, 5:21 pm | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, UEFA Avrupa Ligi kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın
Herkes annesinin evine döndü sonunda.
Başı önde, pişman, elindekini göz göre göre kaybetmiş…
Ama işte maalesef treni bir kez kaçırdın mı bir daha aynı trene binemiyorsun…
Tren sen olsan da olmasan da, hatta sen olmayınca daha hafif ve daha hızlı, uzaklaşıyor…
Başka seferlere bakmak gerek artık, hiç birinin Hamburg’a gitmeyeceğini bile bile hem de…
O muhteşem annenin o muhteşem ligine tekrar hoşgeldiniz…
Haydi devam birbirinizi yemeye!

Saldır Galaatasaray

Şubat 26, 2010, 1:10 am | Futbol, Galatasaray, ozhano, UEFA Avrupa Ligi kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın
Galatasaray 1-2 Atl. Madrid
Kendi stadında bile orta saha hakimiyetini eline alamıyosan ve rakibe bırakıyorsan yenmek hayal, beraberlik bir ihtimal. O da şansınla ya da kalecinin muhteşem performansıyla.

Kendi stadında bile rakibine kendi oyununu kabul ettiremiyorsan, oyunun hızını sen belirleyemiyorsan, neredeyse 8-1-1 oynuyorsan deplasmandan avantajlı bir skorla dönsen bile elenmeye şaşırmamalısın.

Takımda gerçek anlamda bir santraforun yoksa olmaz. Kendi liginde idare edersin ama Avrupa maçlarında adamın gözünün yaşına bakmazlar. Bu lafım Arda’nın kötü olduğu anlamına gelmesin. Adam mecburiyetten orada oynayınca maçlarda potansiyelinin çok çok altında kalıyor. Sola geçti mi kendine geliyor. Bakınız: gol.

Arda’nın boyu kaç? Defans oyuncularımız onu uzun paslarla beslemeye çalıştılar. Onu marke eden adamdan nasıl kurtulsun? Yine de kanatlara kaçarak orta sahaya yaklaşıp top alarak birşeyler yapmaya çalıştı. Bu oyun planı ile daha fazlası da beklenemezdi.

Rakibin yedek kalecisinin ne kadar etkisiz olduğunu hem ilk maçta yediği golde hem de ikinci maçta Elano’nun zayıf şutunda topu sektirmesiyle görmüşken, elinde uzak mesafeden sert ve isabetli şut atan tek oyuncu olarak Elano varken o niye çıkar? (Sakatlanmış haberlere göre, yeter artık.)

Maçta Elano’nun yerine oyuna girmesi düşünülen ilk oyuncu Ayhan mıdır? Bence hayır. Sözde amaçlanan Ayhan’ın defans ile orta saha arasındaki bağlantıyı kurması ve orta sahada kazanılan topları sağa sola servis etmesi. Ama Ayhan artık eski Ayhan değil. Ayakta kalmakta sıkıntı çekiyor. Çok kolay top kaybediyor ve oynadığı mevki top kaybının sıkıntılar yaşatacağı en önemli bölgelerden biri.

Caner’in aklı penaltı pozisyonunda kaldı ve 3 dakikada 2 sarı ile oyundışı kaldı. Bu gecenin amatörlük timsaliydi.

Servet onca oyuncu varken sahanın çıkana kadar en verimsiz oyuncusu olan Agüero’nun ağzına kramponu sokması sonrasında inşallah çıkmaz dedim ama olmadı. O kramponu Forlan’ın da ağzına sokmasını bekledim ama o da olmadı.

Neill- Servet ikilisi birbirleriyle yine hiç anlaşamadılar çünkü Servet Neill’i dinlemiyor, Neill eliyle çık işareti yapıyor, o kafasını başka yana çeviriyor, bildiğini okuyor. Herşeyi çok iyi biliyor ya.

Taraftar sanırım sahada maçı 0-0’a bağlamayı amaçlayan bir oyun görünce hayal kırıklığına uğradı ve sadece Galatasaray’ın golü gelince biraz hareketlendi. Onun dışında taraftarda da sahadakileri ateşleyecek bir hareketlilik yoktu. Bari ” saldır Galaaatasaray” deslerdi. Belki sahadaki oyuncular birşeyler anlarlardı.

Tüm bunları demişken son dakikalardaki tartışmalı demeyeceğim, kabak gibi tartışmasız pozisyonda penaltı kararı verilseydi, gol olsaydı, maç 2-1 bitseydi sadece tek bir cümle yazacaktım:” Biz bu kadar sıkıcı, mahkum ve yüreğimiz ağzımızda iki maç sonucunda Atl. Madrid’i eledik ya kesinlikle bu kupada yarı final ya da final görürüz.”

Şimdi Rijkaard’a da birşey diyemiyor insan. Elindekilerle atak futbolu oynasa tam bir intihar olurdu, ama bu kadar da mahkum olunmaz ki. Sanki çok muhteşem savunma yapabilen bir ekibizmiş gibi. Resmen 7-8 oyuncuyla alan savunması yaptık ve maç boyu hiç çıkmadılar.

Sonuç olarak iki maçı da kesinlikle haketmedik, İspanya’daki maçı şansımızla berabere bitirdik, bu sefer de o şansımız yüzümüze gülecekti ki hakem faktörü ortaya çıktı. Döndük yine kendi ligimize. Buyrun yiyelim birbirimizi. Gücümüz anca birbirimize yetiyor zaten.

Zorla Verilen Özgürlük…

Şubat 25, 2010, 7:56 pm | Hayat kategorisinde yayınlandı | 3 Yorum
Baldan Tatlıymış!!!
Çok Şükür Ya Rabbi!!!

Meclis Görev Başında! Hiddink’in Maaşı

Şubat 25, 2010, 5:10 pm | Futbol, Milli Takım kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum
http://www.internethaber.com/hiddinkin-maasi-meclis-gundeminde-232976h.htm

Bir arkadaşımızın yorumuyla haberimiz oldu gelişmeden, keşke Adsız olarak yazmasaydı da adını da öğrenseydik. Yaza yaza sonunda meclisin gündemine getirdiniz bu konuyu demiş yorumcu dostumuz. Son dönemde 2 kez üzerine yazdığımız konuydu Hiddink’in maaşı. Meclisi göreve davet etmiştik. Acaba Terim olduğu için mi bu kadar tepki veriliyordu yoksa gerçekten vekiller vekilliğimizi yapıp bu işleri kovalıyordu merak etmiştik. Terim’in 1,5 milyonuna kazan kaldırılırken Hiddink’in 3,5 + primlerine nasıl bir tavır takınılacaktı acaba dedik hep. DSP Genel Sekreteri ve Denizli milletvekili Hasan Erçelebi de bu işi doğru bulmayanlardan. Erçelebi hem Hiddink’in aldığı paraya hem de Milli (!) Takımın başına milliyeti başka olan bir çalıştırıcının gelmesine takmış durumda. Demek ki 1 kişi de olsa meclis de bizim gibi düşünenler varmış. Bakalım Erçelebi’nin soru önergesine ne cevap gelecek?

Roman Yeniden Yazılıyor

Şubat 25, 2010, 12:53 pm | EPL, Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Euro 2008’in yıldızı, bir çok kulübün peşinden koştuğu ama İngiltere’yi tercih edip 20 Milyon Pound’a Spurs’e gelen Pavlyuchenko’nun düşüşü de çıkışı gibi çok hızlı olmuştu. Geçen sezon ligde 28 maçta sadece 5 gol çıkarabilen Rus yıldız, FA ve Lig kupalarında kolay rakiplere karşı 9 gol üretmiş bu da kimseyi tatmin etmemişti. Bu sezon bu hafta sonuna kadar sadece 4 kez ligde forma bulabilen Pavlyuchenko gol atamamıştı. Pazar günkü Wigan maçı onun yeniden doğuşu oldu adeta. Oyuna sonradan dahil olup attığı 2 gol Celtic’e verilen Keane sonrası beyaz formayla neler yapabileceğini hatırlattı Redknapp’a. Dün geceki FA Cup tekrar maçında Bolton’a karşı ilk 11’deydi uzun süre sonra yeniden Roman. Bembeyaz bir sayfaya başladığını tekrar deklare etti adeta 2 gol de Bolton ağlarına gönderirken. Ada’da Roman yeniden yazılıyor, hatta Roman kendi kendini yazıyor, bir kez daha.

Kaput

Şubat 24, 2010, 9:46 pm | NBA, Washington Wizards kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Sol diz ön çapraz bağlarını yırttı Josh Howard. Daha formasını terletemeden sezonu kapadı Washington’da. Ne faydası oldu yeni takımına? Diğer oyuncular da şut atabilecekler!

Şansal-Erman Anketi Üzerine…

Şubat 24, 2010, 5:00 pm | Anket, ozhano, Yorum kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum

Aslında özellikle Erman Toroğlu’na olan antipatiden dolayı, Şansal ve Erman’sız yani Maraton’suz bir Lig Tv’nin daha iyi olduğunu savunanların sayısının daha yüksek olacağını düşünüyordum. Ama ankete katılanlar maçlardan sonraki yayınlardan Şansal ve Erman kadar tat alamadılar demekki. Geçenlerde Kontorland’dan C3Mo bizim de anketimiz paralelinde Erman Toroğlu ile ilgili çok güzel bir yazı yazmış. Futbolseverler ondan hem hiç haz almıyor ama seyretmeden de duramıyorlar tezinden hareket etmiş C3Mo. Okumanızı tavsiye ederim:

“Bizim milletimizin bir huyu var; bir adama küfür eder, beğenmediğini söyler ama akşam gider o programı seyreder. Ertesi gün gene gider millete o sevmediği programı yada adamı neden sevmediğini anlatır durur.
……
Aynısı Erman Toroğlu için de geçerli. İnsanlar Erman Toroğlu’nu izliyorlar. Ondan sonra dışarıda birden temiz aile çocuğu oluveriyorlar. Ay bu Erman Toroğlu da çok maçoymuş da, ay Erman Toroğlu lan demiş de, bak bak nasıl konuşuyor terbiyesiz falan da filan da. Gören de sanacak ki Erman Toroğlu’nun yerine entelektüel bir spor programı yapılsa izleyecek millet.Erman Toroğlu da böyle işte. Belki sevilmiyor ama çoğu kişi tarafından izlenen bir kişi ve dahi söylediklerine çoğu zaman “doğru söylüyo lan” denilen bir kişi. İzleniyor yani. Adam izlettiriyor kendini. Artık doğallığından mıdır, bilinçli mi yapıyor bilemem. Kahve ağzıyla konuşuyor doğrudur, ama insanlar da izliyor işte. Zaten izlenmese adamı bu kadar yıl tutmazlar orada. Ha ben bunları diyorum Erman Toroğlu’nu çok sevdiğimden mi tabiki hayır ama maratonsuz ve Erman Toroğlu’suz bir Pazar akşamı televizyonu siyah beyaz izlemektir… Yağsız tuzsuz patlamış mısırdır…” (Kontorland)

Editsel Hareket: Valla ben yukarıdaki görüntüyü aldığımda anket kapanmış, toplam oy sayısı 73 görünüyordu. Ancak nasıl olduysa anket kapandıktan 10-12 saat sonra toplam oy sayısı 74 oldu ve “Hayır” diyenlerin oranı %29’a çıktı. Bu sebeple bütün uğraşlarımıza rağmen üzüntüyle açıklıyorum ki ankete hile karışmıştır. Anket kapandıktan sonra o 1 oy nasıl oraya eklenebildi? Cenky ve volkanbk3’e soruyorum.

Günün Sözü

Şubat 24, 2010, 1:30 pm | Futbol, UCL kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

 

Ancelotti: Italy will unite behind Chelsea against Inter.

 

İtalya Inter’e karşı Chelsea’nin arkasında birleşecektir.

Bursastore:Şampiyonluktaki Rakiplere Hodri Meydan

Şubat 24, 2010, 9:30 am | bursaspor, Futbol, ozhano, TSL kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum

Hep üç büyükler birbirleri ile mi dalga geçecek? Hep birbirlerini mi kafaya alacaklar? Belki kısa süreli bir başarı onların yakaladıkları belki de artık 5. bir büyüğümüz var diyeceğiz ama yönetimlerinin bu tür galibiyetlerden nemalanmak için ellerinden geleni yapacakları bir gerçek. Bursaspor yönetimi Fenerbahçe-Bursaspor maçında alınan galibiyete istinaden iki ürünü piyasaya sürmüş. Sonuçta üç büyüklerden öğrendiler onlar da bu tür takılmaları:

Biz Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş üçlüsünün birbiri ile olan maçlarından sonra bu uygulamaları görürdük. Bursa da bu kervana katıldı. Gerçi Beşiktaş’ı da aynı Fenerbahçe gibi 3-2, Galatasaray’ı da 1-0 yenmişlerdi. Tabi ligin ilk yarısıydı ve böyle bir yarışın içinde henüz değillerdi. Bu galibiyetin Bursa’da şampiyonluk yolunda ayrı bir mutluluk yaşattığı aşikar.
Bu arada Bursastore Genel Müdürü 31. haftadaki Galatasaray ve 34. haftadaki Beşiktaş maçları için stok yapmaya hazırlandıklarını bildirmiş. Ne diyelim hayırlısı olsun. İnşallah Bursaspor şampiyonluktaki bu yarışını sezon sonuna kadar sürdürür. Çünkü gerçekten çok iyi futbol oynuyorlar, çok güzel destekleniyorlar, sonuna kadar hakları bu. Tek sıkıntılı yanları, başlarındaki muhabir tokatçısı başkanları. Belki o da düzelir…

Ekmek Fiyatına Süper Lig Maçı

Şubat 24, 2010, 12:00 am | Futbol, Manisaspor, ozhano, TSL kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Manisaspor-Diyarbakırspor Maçı Bilet Fiyatları:

Kale Arkası (Spil-Gediz) Tribün: 1 TL
Açık Tribün: 2 TL
Kapalı Tribün Alt: 5 TL
Kapalı Tribün Üst: 10 TL

Manisaspor yönetimi, hem ligde kalma yolundaki en önemli rakiplerinden biri karşısında seyirci desteğini maksimum derecede sağlamak hem de son haftalarda kendi sahasında oynadığı maçlardaki seyirci verimsizliğine son vermek için Diyarbakırspor maçı bilet fiyatlarında indirime gitmiş. Akıllı bir strateji. Bana kalırsa bu uygulamayı sezon sonuna kadar sürdürseler hiç fena olmaz. Çünkü Süper Lig’den düşmenin Manisa’ya vereceği maddi zarar yanında bundan sonraki maçlarda yukarıdaki bilet fiyatlarının uygulamanın vereceği maddi zarar hiç kalır. Stadı her maç doldurabilmek de yanlarına kar kalır.

Yanlış hatırlamıyorsam bir ara Kayserispor yönetimi de stadı doldurabilmek için aynı şekilde bilet fiyatlarında yukarıdakine benzer bir indirime gitmişti ve dampingli bilet sayesinde oynadıkları maçta yeni stadlarını hınca hınç doldurmuşlardı.

Hertha Çökerken Seyreden Adam

Şubat 23, 2010, 8:37 pm | Bundesliga, Futbol, UEFA Avrupa Ligi kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Hertha Berlin’in Benfica ile Avrupa Ligi’nde deplasmanda oynadığı maç henüz sona ermedi ama bundan sonra maçın skorunun ne olacağının bana göre pek de önemi kalmadı zaten. 60. dakikada 4-0 önde Benfica. Bir efsane akım, bir başkent takımı, hem de öyle hikayeden bir takım değil, son 10 sezonda 2 kez Almanya Kupası kazanmış, Şampiyonlar Ligi oynamış, bir çok kez ilk 4’te Bundesliga’da kendisine yer bulmuş olan Hertha Berlin bu sezonki engellenemez dibe seyahatine devam ediyor. Hertha Berlin çökerken bunun sorumlusunu pek uzaklarda aramaya bence gerek yok. Takımın başına Ekim ayında geçen Funkel değil müsebbib, o adamın adı Michael Preetz. Evet o bildiğimiz eski Alman Milli forvet, Berlin efsanesi adam. Tam 7 sene terlettiği o formayı en tepeye taşısın diye takımın Genel Menjerleğine getirilen Preetz. Haziran ayında Futbol Takımının sorumluluğuna geldiğinden beri yapılan transferler, hoca tercihleri Hertha’yı adeta bitirdi. Transfer sezonunda en önemli oyuncuları Pantelic’i, Babic’i, Chahed’i, Simunic’i kaybeden, takıma çok şeyler katan Voronin’i takımda tutamayan, Cufre’yi harcayan Preetz, bu adamların açıklarını eften püften adamlarla kapamaya çalışınca sonuç felaket oldu. Janker dışında elle tutulur tek transferi yok Berlin’in. Bu gece Benfica’dan fark yerken, Bundesliga’da son sıraya demirlemişken Preetz o koltukta daha ne kadar oturacak çok merak ediyorum. Bu takımın geçen sezonu 4. bitirirken sahip kadro kalitesi ve oynadığı topu hatırlıyorum da Preetz’in hala istifa etmemiş olması beni hayrete düşürüyor. Her şeye rağmen Berlin ligden düşerse bizim büyüklere gelebilecek hala bir kaç oyuncusu mevcut. Fink Beşiktaş’ta oynayabiliyorsa Friedrich, Janker, Dardai, Wichniarek, Turkcell Süper Lig’de çok iş yaparlar.

Necati Bilgiç Abi, Bir Arpa Boyu Yol İlerle…

Şubat 23, 2010, 10:51 am | Fenerbahçe, ilginç, ozhano kategorisinde yayınlandı | 5 Yorum

Fenerbahçe’nin puan kaybettiği her maçı ucundan bucağından hakemlere bağlayan Necati Bilgiç Abimiz beklediğim üzere puan kaybını yine hakemin Bursaspor’un ikinci golünden önce aleyhlerine verdiği endirekt serbest vuruşun yanlışlığına bağlamış. Necati Abi’ye tek sözüm: Necati Abi Sen nerdesin, takım nerde? Allah’tan desteklediğin kulübün taraftarı herşeyin farkında.

Yazılarından örnekler:

“Hakem Rezaleti

F.Bahçe farklı kazanacağı maçı hakem rozeti takmış bir zavallının maç boyunca yaptığı büyük hatalar ve Bursaspor’a yaptığı ikram sonunda 3-2 kaybetti. Maçın başında öne geçen sarı-lacivertliler farka gidecek bir futbol gösterirken hakem devreye girdi ve Bursasporlu futbolcuların kendini her yere atışına F.Bahçe aleyhine faul verdi. Bunlar yetmedi. 82’de F.Bahçe 2-1 galipken ceza sahası içinde havadan gelen bir topa Volkan’la beraber çıkan ve rakibine dokunmadan topu çıkaran Bilica’nın aleyhine çift vuruş vererek Bursa’nın beraberliği sağlamasına neden oldu. Daum’un bundan sonra son dakikada galip gelmek için Gökhan Gönül yerine Gökhan Ünal’ı alması ve tüm hatlarıyla rakip sahaya geçmesi sırasında kaptığı topla kontratak yaparak ve kaleci Volkan’ı mağlup etmeleriyle beraberlik için çırpınan Bursaspor’un maçı 3-2 kazanmasını sağladı.

Bursaspor için söyleyecek bir şey yok. İstedikleri bir hakemle arzuladıkları sonuca ulaştılar. F.Bahçe hakem hatalarıyla bu defa beraberliği bile kurtaramadı……Merkez Hakem Kurulu’nun bu maçın kasetini alıp Bülent Yıldırım’ın ne kadar çok hata yaptığını tespit etmesini, Yıldırım’ın da düdüğünü duvara asmasını öneririm. F.Bahçe bunu da telafi eder ama namuslu hakemlerle….”

“Gençerler Rezaleti
Koray Gençerler iyi bir yardımcı hakemdi. Geçen sene onu kimin torpiliyle bilinmez orta hakemliğe çıkardılar. Maçta yata kalka yönetim gösteriyordu. Ama böyle dün geceki gibi karşılaşmayı yönetemeyeceği maçın başından belli olmuştu. Ne olursa olsun F.Bahçe’den puan almak isteyen Diyarbakırspor rakibini sert bir futbollla durdurmaya çalıştı. Sarı-lacivertlilerin ilk yarıda Semih’in rakip kaleci tarafından kurtarılan iki şutu dışında önemli bir hareketi olmadı. 2. yarıda Özer sakatlandı yerine Güiza oyuna girdi ve F.Bahçe atakları sıklaşmaya başladı. Bence maçın kaderi 64. dakikada değişti. Soldan yapılan güzel bir ortada kafa vurmaya hazırlanan Güiza, Basem Abbas tarafından sağ kolundan çekilerek yere indirildi. Fakat bu açık penaltıyı sayın (!) hakem vermedi. Uzatmayı oynatamadı Lugano sakatlanıp yerini Deniz’e bıraktıktan sonra Ayman uzaktan bir şutla kaleyi denedi ve şanslı bir şut 90’dan ağlara takılarak misafir takımı galip duruma geçirdi. F.Bahçe atakları 90’da Santos’un kafasıyla beraberlik getirdikten sonra hakem beyimiz kendisine sert giren Barış’la karşılıklı itişen Mehmet Topuz’a kırmızı kart göstererek bir hata daha yaptı. Ve rakibe çıkardığı sarı kartı da göstermeden cebine attı. Üstelik beş dakika uzatılan maçın itişmelerle en az 3 dakika daha oynatılması gerekirken 4.30 saniye uzatmayla maçı bitirdi. Diyarbakırspor canla başla çalıştı. Böyle lokum gibi hakem olunca da puanı kaptı.”

“Yankaya Sınıfta Kaldı
….Yankaya sınıfta kaldı MHK’nın yanlış bir şekilde kritik Antalyaspor- Fenerbahçe maçına atadığı hakem Özgür Yankaya, seyircinin etkisinde kalarak çok önemli hatalar yaptı ve sonucu etkiledi. Özellikle Güiza ile Ali Bilgin’e ceza sahası içinde yapılan açık fauller ile Özer’in altı pastan gollük vuruşunu koluyla çelen Batak’ın hareketini cezasız bırakması affedilemez….”

“Hakeme Rağmen
…Bursa, oyunun başında ve değişikliklerden sonra biraz baskılı oynadıysa da canla-başla savaşan Fener defansını aşmayı başaramadı. Bir de maçta rezil yönetim gösteren bir hakem üçlüsü vardı. Ofsayt pozisyonlarını atlayan, autlara korner veren, gözünün önündeki net golü es geçen yardımcı hakemlerin yanında; kaval yerine ağzına düdük verilen Deniz Çoban, topa yapılan müdahalelerin hepsine Fenerbahçe aleyhine faul çalıp sarılacivertlileri çıldırttı. Yerde Bilica’ya tekme atan Sercan Yıldırım’ı seyrederken, elini cebine götürmedi. Aynı anda ortada kalan topa giren Lugano ile Yenal’ın pozisyonunda da Lugano’ya yanlış sarı kart gösterdi. Deniz Çoban, böyle bir maçın hakemi olmadığını ortaya koydu….”

“Uydurma Penaltı
…İkinci yarıda Vederson’un yerine Gürhan’ın girmesi F.Bahçe’yi hareketlendirdi ama bu defa da yardımcı hakemlikte başarılı olmuş Koray Gencerler sahneye çıktı. Bursaspor maçında Sercan’ın yaptığı hareketi yapan Jaba’nın lehine penaltı uydurarak skorun artmasına neden oldu. Oysa Önder ne rakibe ne topa müdahale etmişti. Jaba’nın cinliği hakemi yanıttı. Son dakikalarda Fener’in baskısı arttı ama sadece takımının en kötülerinden Deivid’in attığı gol şeref sayısından öteye geçemedi. Ve zirve umutları iyice tükendi. Sanırım “Dede” Beşiktaş maçı öncesi futbolcularının sakatlanmasından ve ceza görmesinden korktuğu için bu kadroyu sahaya sürdü.”

Yukarıdakiler Fenerbahçe’nin ligde puan kaybettiği maçlardan sonra Necati Abimizin yazdığı yazılardan bazıları. Tabi yazılarının içinde takıma ait de ufak tefek eklemeler var ama ana kısmı hakem oluşturuyor çoğu zaman. Açıkçası “75 yıldır futbolun içindeyim” diyen bir insandan, artık duayen kategorisinde anılması gereken bir spor yazarından çok çok daha fazlasını bekliyorum yazılarında. Bu tip her puan kaybını hakeme bağlayan, TFF’ye giydiren, MHK’yı sürekli istifaya çağıran, hakem hatalarının sadece taraftarı olduğu takım lehine olduğunu anlatan yazıları ancak benim gibi fanatik, olaylara at gözlüğü ile bakan, sadece kendisi gibilerinin okuduğu, kimsenin kaale almadığı kişilerin yazması gerekir. Anlayana…

Lanet Getirdiniz!

Şubat 22, 2010, 8:15 pm | Hayat, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | 4 Yorum

Bürokrasi denilen acayip düzen içerisinde, hasbel kader bir makam ve koltuğa sahip olmuş, ciğeri beş para etmez adamların eline bakmak zorunda kalmak çok acı. Sorun çözmek değil sorun çıkarmak, yardımcı olmaya çalışmak değil işi yokuşa sürmek, paylaşarak büyümek değil paylaşmadan ezmek için var olan bu adamlar gece yataklarında nasıl rahat rahat uyuyorlar, öbür tarafı hiç mi düşünmüyorlar anlayamıyorum!

Gün gelecek yetki sahibi olanlar değişecek, insan olan, adam olanlar oturacaklar o ve daha yukarıdaki koltuklara. İşte o gün hakkaniyet nedir, hizmet nedir, insanlık nedir öğrenecek halk. O vicdan fakirleri de hak ettiklerini bulacaklar.

Lanet getirdiniz gençliğe! Defolun gidin artık! Ya da bekleyin ,sizi def edeceklerin gelmesi yakın, o zevki bizlere bırakın!

Rijkaard Seni Seviyoruz Ama…

Şubat 22, 2010, 12:19 am | Futbol, Galatasaray, ozhano, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | 8 Yorum

Rijkaard’ın takımın başında olmasından son derece mutluyum. Uzun yıllar inşallah Galatasaray’ın başında olur ve onunla birlikte başarıları yakalarız. Bu düşüncem geldiğinden beri neredeyse hiç değişmedi. Ama neredeyse kelimesi yok mu o kelime muhteviyatında çok önemli bir olguyu barındırıyor. Giovanni Dos Santos geldiği zaman Barcelona’da oynamış gelecek vaadeden bir futbolcu diyerek sevindim, sevindim ama transfer nedenini de pek fazla anlamadım. Ama yine vardır bir bildiği Rijkaard’ın dedim. Belki de körü körüne, yapılan her uygulamanın gerekliliğine kendini inandırmak çok yanlış. Rijkaard belli ki Dos Santos’u isterken takım için gerekliliği yanı sıra aralarındaki özel ilişkiyi de göz önünde bulundurmuş. Olsun, teknik direktörlerin bu tip olayları olabilir zaman zaman.

Sonda söyleyeceğimi ilk başta diyeyim: Dos Santos, Türkiye gibi mücadele gücünün çok üst seviyede olan bir ülkede futbol oy-na-ya-maz. Fizik gücü de yetmediği için rakipten top kapmak isterken çok faul yapar ki çok yapıyor ya da rakibe çalım atmaya kalkışırsa bi omuzla iki seksen yere yatırırlar ya da ayağını eline verirler her pozisyonda. Daha üç gün önce Caner aynı olayı yaptı diye dayanamadı Rijkaard. Cezayı kesti ona. Peki Beşiktaş maçında golün geldiği serbest vuruşa neden olan anlamsız faulü yaptığı için Dos Santos’un cezası ne olacak?

Kabul edelim ki Dos Santos’un kimyası Galatasaray’a uymadı. Oynadığı maçlarda maçı koparsın, alsın gitsin değil dediğim, diğer futbolcularla Dos Santos arasında bir iletişim yok gibi görünüyor. Sanki takımda ona karşı bir önyargı varmış gibi bir izlenimim var oynadığı maçlarda. Dos Santos bir olumlu hareket yapsa maçlarda, bir asist yapsa, onu geçtim takımda birine sert bir faul yapıldığında tepkisini koysa, belki yanlış ama rakibe efelense falan, yani kısacası ” ben de sizdenim” dese belki birşeyler değişecek. Takımdaki diğer futbolcular ona yardım edecek. İddia ediyorum, şu anda takımda Dos Santos Brezilyalılar haricinde kimsenin umurunda değil. Hatta onun yüzünden Rijkaard’a cephe almaya meyilli olanlar da olabilir.

İşte en tehlikeli durum burada. Rijkaard’a herkes formaları adil dağıtacağına inanarak saygı gösteriyor. Bu Dos Santos geldi, terazinin dengesi şaştı. O denge o kadar önemli ki dünyanın bir numaralı t.d. si de olsa 6 ayda bitirir işini adamın. Sonuçta futbol futbolcularla oynanıyor ve o futbolcular t.d. ye inanmazlarsa, güvenmezlerse sıkıntı başlar. Takımda şu anda inanıyorum ki bazı futbolcular Dos Santos’a gösterilen ayrıcalık sebebiyle huzursuzlar. Ben olsam ben de huzursuz olurum. Futbolcu, mevkisinde kendisine tercih edilen futbolcunun o yeri hakettiğine inanıyorsa hiçbir sorun olmaz ve performansını arttırarak tekrar formayı kapmaya çalışır ki bu t.d. adaleti de takım performansının artmasındaki en önemli olaydır.

Son olarak, tekrar ediyorum, sakatlar olabilir, cezalılar olabilir, bundan dolayı takımda zaman zaman performans düşüklüğü olabilir. Derdim sistem falan da değil. Kupalar gidebilir, şampiyonluklar kaybedilebilir; işin bu yönünde de değilim. Tek derdim adalet. Adalet ortadan kalkarsa sevgili Rijkaard sen bile olsan sıkıntı yaşarsın. O nedenle inşallah Rijkaard en kısa zamanda sezonun ilk yarısındaki gibi forma dağıtımını yapar, gerçekten hakedeni oynatır ve uzun yıllar bizlerle olur.

Sakarya Tatankalar 24 – 8 Koç Rams

Şubat 21, 2010, 9:38 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | 3 Yorum
Bu 4 yıllık bir özlemin son bulduğu maçtı. 
Bu galibiyet emeklerin boşa olmadığının kanıtıydı.
Bu skor inananın neler yapacabileceğinin göstergesiydi.
Bu sonuç çalışanın kazanacağının ispatıydı.
Bu skorla 3 yıl önce bir hayalin peşinde çıktığımız yolu vücuda getirdik.

Sahaya çıkacak ekipmanı olmayan Sakarya’yı bugün getirdiğimiz yer planlı çalışmanın, hedef koymanın ve vazgeçmemenin sonucudur. Her geçen gün üzerine koyan, her maç öğrenen, her hafta tecrübelenen, disiplinli ve vazgeçmeyen bir takımız var. 7 Mart’taki Ege maçını da kazanırsak çok büyük bir hayalin eteklerine yapışmış olacağız. Ege galibiyeti gelirse 17 Nisan’da 1. Lige yükselme maçına çıkacağız. Rakibimize saygı duyuyoruz, geçen sene bizi kendi sahamızda mağlup ettiklerini unutmuyoruz ve odaklanıyoruz.

Bu çocuklar, bu ekip her türlü övgüyü hak ediyor. Hepsini alnından öpmek boynumun borcu. Özellikle savunma takımımızı bir ayrı tebrik ediyor ve kucaklıyorum.

Ekip olarak bu galibiyeti senelerdir her türlü cefamızı çeken annelerimize armağan ediyoruz.

Çıkarın Katalonya Bayraklarını

Şubat 20, 2010, 2:37 pm | sinir kategorisinde yayınlandı | 4 Yorum
Bazı sitelerde apo resmi açıldı diye yazıyordu zaten. Maçı izlerken de dikkat etmemiştim ama görünce beynimden vurulmuşa döndüm. Bıktım artık spora siyaset karıştırmayın diyenlerden, bıktım artık delikanlılığın bizde kalmasından, bıktım artık misafirperverlik laflarından. Millet bize her türlü pisliği yapar, hem taraftara hem futbolcuya o ülkeden kurtulana kadar her türlü eziyeti çektirirler, ondan sonra biz tüm olanları sineye çekip onlara şirin görünmeye çalışırız. Biri gider koskoca Türkiye demez de yanlışlıkla! “Yunan misafirlerimiz hoşgeldiniz” der, birinin stadında o köpeğin resmini açarlar. Bazıları şimdi o resmi oraya açanların ispanyol olduğunu nereden biliyorsun diyecektir. O resim oraya girebiliyorsa bunun sorumlusu İspanyollardır. Diğer yandan bazıları da Lille maçında hatayı yapan adamdan dolayı Fransızları suçlayamayız diyebilir. Adam kafasından söylemiyor eline tutuşturulan yazıları Türkçeye çevirerek okuyor. O olayda da doğrudan Fransızlar suçlu. Artık bunları sineye çekmek istemiyorum. Maça gidebilir miyim bilmiyorum ama gidenler Türk bayrakları ile birlikte Katalonya bayraklarını da bulsunlar etsinler maça götürsünler sallasınlar. Hep biz mi sinirleneceğiz? Fenerbahçeli taraftarlar da yapsınlar birşeyler. Bir tepki koyalım artık bu olanlara da bunlar da yaptıkları hataların derecesi hakkında bir bilgiye sahip olsunlar.

Yaşasın Özgür Katalonya!

Ey Fleurquin’in Ruhu Geldiysen…

Şubat 19, 2010, 8:39 pm | Derbi, Futbol, Galatasaray, ozhano kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Her Beşiktaş maçı öncesi aklıma gelir bu zat-ı muhterem. Lucescu zamanında 2001-2002 sezonunda takıma kiralık olarak gelmişti. Oyunu açısından çok fazla akıllarda kalmadı ama akıllarda kalan bir istatistiği mevcut. İsmi geçtiğinde futbolla ilgilenen herkes “şu ligde sadece Beşiktaş’a gol atan diğer maçlarda vasata bile ulaşamayan topçu değil mi?” der. Bilindiği gibi Galatasaray forması altında oynadığı iki lig maçında da Beşiktaş’a gol atması, Beşiktaş maçları haricinde varlığı ya da yokluğunun belli olmadığı bir futbolcuydu. Şimdi bunları düşününce bir Galatasaraylı olarak pazar gecesi oynanacak derbide ruhunun sahada olması ve topa hükmedip Beşiktaş ağlarıyla buluşturması dileğiyle…

Galatasaray’ın Kareası

Şubat 19, 2010, 3:44 pm | Futbol, Galatasaray, ozhano, UEFA Avrupa Ligi kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Leo Franco her ne kadar yediği golde yaptırdığı barajla kapattığı köşeden golü yese de beklentilerimin çok çok üzerinde bir maç çıkardığı için kareasta olmayı bu maçta fazlasıyla hakediyor. İnşallah bu performansı eski takımına özel olmamıştır.

Uğur ofansif açıdan sakatlık öncesi seviyelere ulaşamasa da Atletico maçı gibi öncelikli amacın iyi savunma olduğu maçlarda kendisine verilen görevi çok iyi yerine getirecektir. Atletico maçında rakibin sol kanat oyuncularına yapıştı rahat pas yapmalarına engel oldu. Tatlı sert futbolu ile maçın kare asında yer aldı.

Neill. Valla Kewell’dan sonra Neill’i de görünce acaba bundan sonra transferleri Avustralya’dan mı yapsak demeden edemiyorum. Evet zaman zaman yavaş görünüyor ki bir pozisyonda Aguero’dan ters çalım yedi ve dönemedi, Aguero’nun şutu neyseki kalecide kaldı ama geneli itibari ile kendine güvenen, defanstan öncelikli olarak topla çıkmayı hedefleyen, defansı toparlayabilecek tecrübe ve kaliteye sahip bir futbolcu ihtiyacını tam anlamıyla karşıladı Galatasaray diyebiliriz.

Keita. Beyaz ile siyah gibiydi. İlk yarı hayaletti, ikinci yarı o hayalet, şekline bürünecek bir beden buldu, Keita oldu. Belki de devre arasında bir önceki postta Cenky’nin dediği gibi bir yağ operasyonu yapılmıştır kendisine. Neyse ne oldu devre arasında beni ilgilendirmez. Önemli olan iyi bir Keita’nın maçı tek başına alabileceği bir kez daha kanıtlandı. Rijkaard’a duyurulur…

Neft Yağı

Şubat 19, 2010, 2:30 pm | Futbol, Galatasaray, komik kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Resimde görülen bitkiden elde ediliyor neft yağı, turpentine diye geçiyor yabancı kaynaklarda. Ekseriyetle deli gibi koşmasını istediğiniz kişi ya da mahlukun belirli bir bölgesine tatbik edildiğini söylüyor uzmanlar. Dün geceki Atletico Madrid – Galatasaray maçından sonra Vicente Calderon’un soyunma odalarını temizlerken misafir takım soyunma odasında boş bir neft yağı şişesi bulmuş temizlik görevlileri. Bizim kültürümüzde önemli bir yeri olduğundan neft yağına ilişkin özdeyişlerin ben tahmin edebiliyorum kime ve nasıl tatbik edilmiş olabileceğini. Keza her iki devrede çok ayrı 2 karakter sergiledi bu topçumuz, ilk devre adım atacak hali yokken, ikinci devre yerinde duramadı, koşmadan, depar atamadan edemedi. Her kim öğrettiyse Rijkaard’a tebrik ediyorum kendisini. Belki de Rijkaard değil de Arda’nın başının altından çıkmıştır. Asıl merak ettiğim kim tatbik etti elemana neft yağını?

Ertem Şener Yine Coştu.

Şubat 19, 2010, 11:31 am | Futbol, komik, ozhano kategorisinde yayınlandı | 3 Yorum
Maç anlatımına bayılıyorum Ertem Şener’in. Tabiki Galatasaray maçları dışındaki anlatımlarında. Kelimelerle oynayışları, durumun derecesini ortaya koyabilmek için yaptığı abartılar, kinayeler, tecahü-l arifler, tenşidler, tevbihler, tehayyürler, tedellühler ne varsa katıyor maçı anlatırken kurduğu cümlelerin içine. Hele o futbolcularla ilgili verdiği ekstra bilgiler yok mu, onlarsız bir Ertem Şener anlatımı düşünemez oldum. Lille-Fenerbahçe maçında da futbol maçı anlatım lügatına yenilerini ekledi. Bir kaçı aşağıda:

-Hazard durdurulması çok zor bir futbolcu. O kadar süratli ki süratinden yardımcı hakem nezle olmazsa iyi.

-Alex’ten ara sıcaklar başladı.

-Topa konuşmayı öğretti (Vederson’un golü için)

-Volkan çıkmakta tereddüt etti. Niyet etti Volkan. Ama aldı Volkan. Hatasını telafi etti.

-İşte ters açı biz de terse düşüyorduk.

-Zemin çok kötü, özellikle defanstakilerin topa müdahalesini çok zorlaştırıyor.

-Guiza kaleye vursa biraz daha yaklaşsa, gol olsa.

-Bir asist oldu Deniz ne yaptın Deniz?

-Gervinho orada herkesi geriyor.

Meclisi Göreve Davet Ediyoruz! Yeniden!

Şubat 18, 2010, 5:49 pm | Futbol, Milli Takım kategorisinde yayınlandı | 6 Yorum

Aşağıdaki yazı sevgili ozhano’nun 10 Şubat’ta kaleme aldığı yazı. Bizim düşüncemizde hiç bir değişiklik yok. Anlaşılan Hiddink’e 3,5 milyon artı primler sözü verilmiş gibi ki bu da yaklaşık 5 milyon yapar. Bakalım Türk futbolunun bekçiliğini yapan Fatih Terim karşıtı kıymetli vekillerimizin sesi ne kadar çıkacak. Yazıyı aynen koyuyorum aşağıya.

Türk Milli Takımı’nın başına kimin geleceği ile ilgili haberlere bakılırsa, takımın başına geçecek kişi TFF’nin de başından beri söylediği gibi ünlü bir yabancı teknik adam olacak. Türkiye’yi tanıması, Türk Futbolu’na adapte olması, futbolcu mantalitesine alışması vs. epey bir vakit alacaktır. Ancak gelecek yabancı t.d. ün altına 3-4 tane Türk teknik adam yerleştirilerek adaptasyon ve tanıma süresinin olabildiğince kısalmasını sağlamaya çalışılacaktır. Ne var ki bu gelecek isimlerin söylenmeye başladığı ilk günden beri aklıma takılan takılan bir soru var.

Tamam, gelecek bu teknik direktör Milli Takımı çok ileri götürebilir, başarıların altına imzasını atabilir. İnşallah, beklenti de bu olmalı zaten. Gelecek t.d. kim olursa saygı duyulmalı, destek verilmeli.

Ancaaak, işin bir de maddi boyutu var. Şimdi ismi geçenlerden en ucuzunun yıllık maliyeti 3 milyon euro civarlarından başlıyor. Hele üzerinde en çok durulan isim olan Hiddink de ise bu maliyet 6 milyona kadar çıkıyor. Şimdi Fatih Terim Milli Takımın başında iken yıllık aldığı 1,4 milyon euro’ya laf edip, fazla bulup mecliste bu durumun görüşülmesini isteyenler, hatta konuyla ilgili soru önergesi verenler takımın başına aşağı yukarı 6 milyon euro ile Hiddink gelirse ne yapacaklar? Türkiye şartlarında Türk bir t.d. olunca aldığı 1-1.5 milyon euro fazlayken yabancı olunca 6 milyon euro normal bir bedel mi olacak? Açıkçası bu soruları Fatih Terim’in aldığı maaşın yüksek olduğunu düşünüp mecliste görüşülmesi talebinde bulunanların ya da soru önergesi verenlerin, yaptıkları bu olayı yanlış bulduğumdan değil; Fatih Terim için böyle bir şeyi yapanların, onun aldığının 3-4 katını alacak biri gelince nasıl bir faaliyet gerçekleştireceklerini merak ettiğim için soruyorum. Yoksa Fatih Terim’in maaşına takanların derdi devletin parasının har vurulup harman savurulması değil, Fatih Terim’in kendisi, kişiliği, Galatasaraylılık kimliği vs. daha başka birşey miydi?

Bakalım, TFF yarın öbür gün yeni t.d.’yi açıklayınca meclisten biri de çıkıp ” Kardeşim, bu milletin % bilmem kaçı yoksulluk sınırında yaşarken, biz daha 1 yıl önce Fatih Terim’in aldığı parayı çok bulurken, onun aldığının 3-4 katına Federasyon’un bir t.d. getirmesini kesinlikle kınıyorum” diyecek mi? Sizce der mi?

Eski Toprak

Şubat 18, 2010, 2:30 pm | Futbol, UCL kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın
 
Fotoğraflar uefa.com’dan

T-Mac Takas Edildi! Takaslar Durmuyor!

Şubat 18, 2010, 11:00 am | Houston Rockets, NBA, Sacramento Kings kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

T-Mac artık bir Kings oyuncusu ve tekrar basketbol oynayabilecek. Kings Tyreke Evans’ı Kevin Martin’e tercih etti ve yıldız skorerini Houston’a verdi. Bu takasla Kings de sezon sonunda genç nüvesine bir süper yıldız ekleme şansına sahip oldu. T-Mac’in 23,5 milyonluk kontratı sezon sonu bitiyor.

Houston: Kevin Martin, Sergio Rodriguez, Hilton Armstrong, Kenny Thomas
Sacramento: Tracy McGrady, Joey Dorsey, Carl Landry

Edit: Biz bu satırları yazdıktan sonra yaklaşık TSİ ile 21:30 gibi takasa Knicks de dahil oldu. Yorumlarda detaylı bir analiz yapan Ege arkadaşımızın dediği oldu ve takas üç takıma çıktı. Netice itibariyle sabah Sacramento’ya yola çıkan T-Mac akşam New York’a vardı. Takasta takım değiştiren adamlar şu şekilde:

Houston: Kevin Martin, Hilton Armstrong, Jordan Hill, Jared Jeffries, Larry Hughes ve Knicks’in 2012 1.tur draft hakkı
Sacramento:  Carl Landry, Joey Dorsey
Knicks: T-Mac, Sergio Rodriguez
Sacramento:

Bu arada sezon sonu D.Wade’e talip olması kuvvetle muhtemel olan Bulls John Salmons’ı Bucks’a Elson ve Kurt Thomas karşılığında takas ederek yaz sezonu için maksimum bütçe açıklığını yakalamış durumda. Aynı durum Kings için de mümkün. Sözün özü Kings ve Bulls ellerindeki genç ve yetenekli malzemeye birer süper yıldız ekleyebilirler.

2003 yılında Carmelo Anthony, Chris Bosh ve D.Wade’in önünde 2. sırada takas edilen Darko Milicic’in New York günleri de sona erdi. Milicic Brian Cardinal karşılığında Minnesota’ya takas edildi. Bu takas sezon sonu için Knicks’e 1.8 milyon daha bütçe rahatlığı getirmiş oldu. Yaz piyasasında Knicks’in tek hedefi Lebron James’i New York’a getirebilmek. Son yılların en büyük draft hayal kırıklığı olan Milicic bu sezon sadece 8 maçta, o da maçların son dakikalarında, forma giymişti. Cardinal’in kontratının satın alınarak salıverileceği ve bu oyuncunun Knicks tarafından kadro yer açmakta kullanılacağı söyleniyor. Keza Knicks ve Boston şu saatlerde olası bir Nate Robinson takası pazarlığındalar.

Bir Dev Takas Daha! Jamison Cavs’te!

Şubat 18, 2010, 8:53 am | Cleveland Cavs, LA Clippers, NBA, Washington Wizards kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

 3 takımlı bir takas gerçekleşti dün gece. Clippers, Wizards ve Cavs önemli takaslara imza attılar.

Cavs: Antawn Jamison, Sebatian Telfair
Clippers: Drew Gooden
Wizards: Zydrunas Ilgauskas, Al Thornton, Emir Preldzic’in NBA hakları

Wizards biten bir kontrat, aktif bir potansiyel yıldız adayı ve bir gün gelmeye karar verirse N:BA’de etki yaratabilecek bir kısa kazandı bu takasla. 2010 yazı onlar için tam bir FA avı olacak.

Clippers Camby’i gönderdikten 1 gün sonra sezon sonua kadar pota altı rotasyonuna adam bulmuş oldu. Üstelik Gooden’ın kontratı sezon sonu bitiyor.

Cavs ise Lebron ve Shaq’la birlikte takımı şampiyonluğa taşıyabilecek çok önemli bir 4 numara ile West’in problemleri yüzünden sorun yaşadıkları 1 numraya vasatın üzerinde bir isim katarak çok ciddi bir iş yaptı.

Bu takas tutarsa sezon sonu Lakers-Cavs finali izlemeye hazır olun.

Arsenal mi Arsenal mı Yoksa At Nalı mı?

Şubat 17, 2010, 10:37 pm | Futbol, ilginç, ozhano, spiker kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum
İlk öğretim yıllarımda a’ların üzerinde şapka işareti olurdu kelimedeki “a” harfinin inceltilerek okunacağını belirtmek için. Daha sonra nedenini bilmiyorum Türk Dil Kurumu tarafından kaldırıldı. Şu an ilk yarısı sona eren Porto-Arsenal maçında kendisine çok ihtiyaç duydum açıkçası. Sevgili İlker Yasin’in her Arsenal deyişi kulağımı tırmaladı. Ulaşabilsem kendisine “Abi ne olur Arsenal’de şu inceltme işaretini kullan” diyeceğim. Bu hatayı ben yapsam kendi çevremdeki 3-5 insan güler ben de düzeltirim geçer gider ama milyonlarca insana maç anlatan yılların spikeri bir insan bu şekilde sunum yapınca açıkçası “yapma İlker abi, spikerliği bırak, yorum yap, başka bir şeylerle uğraş” diyesim geliyor.
Bunun üzerine bir de M.T. Atletico-Galatasaray maçını İlker Yasin’in anlatacağını yazmış blogunda. Ne diyeyim. Allahtan yarın akşamki anlatacağı maçın takımlarının isimlerinde yukarıdaki gibi bir durum yok.

Blazer Camby

Şubat 17, 2010, 7:30 pm | LA Clippers, NBA, Portland TBlazers kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Bu forma da yakıştı Camby’e. Batı’da önemli işler yapmak isteyen ama önce Oden sonra Przybilla’yı kaybedip pota altında sadece Pendergraph, Aldridge ve bitik Juwan Howard’a kalan Blazers’a Camby ilaç gibi gelecektir. Uyumlu, çalışkan ve iş ahlakına sahip adam Marcu Camby, Roy’un da dönmesiyle Portland2ı bu sezon sürpriz bir finale taşıyabilir. Clippers’a Camby karşılığında giden adamlar Blake ve Outlaw oldu ki bu adamlardan muhakkak verim alınır Clippers’ta. Özellikle Blake Davis’i çok rahatlatacaktır. Bakalım takas süresi dolmadan böylesi faydalı yeni takas haberleri gelecek mi…

Keşke 11 tane M. Topal’ımız Olsa

Şubat 17, 2010, 3:34 pm | Futbol, Galatasaray, haber, komik, ozhano kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum

Zaman gazetesinin haberine göre, Atletico Madrid maçında Rijkaard defansın göbeğinde Mehmet Topal, ön liberoda 2 tane Mehmet Topal oynatacakmış. Keşke kadroda 2-3 tane daha olsa da kanada ve forvete de serpiştirseydik. Haberi hiç okumadan, kontrol etmeden sitesine koyan webaslan’a da selam olsun buralardan…

Uygun’dan Maç Öncesi Uyarıları

Şubat 17, 2010, 2:05 pm | Futbol, komedi kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum

Bu uyarıları dinleyeceksin, başkasını değil rakibi delip geçeceksin! Akıllı olun topçular, haddinizi aşmayın, duracağınız sayıyı bilin, makul saatte yatın, adam olun lan!

S. Tümer: İşin ehlini bulmuşken soralım; hani bir efsane vardır ya “cinsellik futbolcunun performansını düşürür” diye bu doğru mudur?
B. Uygun: Futbolcuların maçtan önce boğa gibi olması için o tarz işleri yapmaması gerekiyor tabii ki! Çünkü arenaya çıkıyorlar, her türlü saldıracaklar!
S. Tümer: Peki ne, neyi etkiliyor?
B. Uygun: Uykusuzluk en büyük sorun. Futbolcu mutlaka iyi uyumak zorunda. Evli arkadaşların hayatları daha düzenli ama bekar arkadaşlar bazen uykusuz kalıyor, sahada da performansları düşüyor.
S. Tümer: Peki uykusuzluk mu, cinsellik mi performansı daha çok düşürüyor?
B. Uygun: %70 uykusuzluk düşürür, % 30 ise haddini aşarsan düşürür.

The Box

Şubat 16, 2010, 2:30 pm | Sinema kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum
Esrarengiz,
İlk yarım saati ile ilgi uyandıran,
Yavaşlayan,
Az biraz hızlanan,
Merak ettiren,
Görüntü yönetmenliği başarılı,
Şaşırtmak üzereyken vaz geçen,
Ne alaka dedirten,
Türü anlaşılamayan,
Mesajı çözülse de neden diye sorduran,
Bir acayip biten,
Son sahnesiyle “E yani dedirten”,
Türünü cidden çözemediğim,
Senaristi ile fırsat olsa da konuşsam dediğim,
Cameron Diaz’ın oyunculuğunu hiç beğenmediğim,
2 saatlik zaman kaybı mı değil mi anlayamadığım,
Acayip bir film.

All-Star’da Mide Ekşitenler

Şubat 16, 2010, 8:30 am | NBA kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Son yılların hem en zevkli All-Star maçını yaşadık hem de bir seyirci rekoruna şahit olduk, 108.713 seyirci Dallas Cowboys Stadında bu maçı efsanevi bir boyuta ulaştırdı. Wade, Lebron muhteşemdi Bosh, Howard, Melo, Dirk fazlasıyla renk kattı maça. Onlar katmasına kattı da 3 gün süren All-Star etkinliklerinde benim bir kaç senedir midemi ekşiten olaylar kendini tekrarladı. Bu böyle devam edecekse ya önlem alınmalı ya da organizasyon yeniden düzenlenmeli. Tamam doğrudur, reklam pastası, yayın hakları satışı yani işin ekonomik kısmına hizmet ediyor bu organizasyon fakat bu sene hem o muhteşem stada hem de o muhteşem maça rağmen mideler ekşimekten kurtulamadı. Benim midemi ekşitenler hemen şu aşağıdakiler:

1- Oynamayan Starlar
Milyonlarca insan üşenmeden internetten oy veriyor, mektupla oy yolluyor, cep telefonundan adam seçiyor ve toplamda 24 yıldızı alıyor o All-Star kadrosuna koyuyor. Amaç ne? Ligin en önemli ve spektaküler adamlarını o sahada görmek, onların kendilerini eğlendirdiğine şahit olmak, verdiği paranın ve emeğin karşılığını almak. Ancak bir kaç senedir Tim Duncan başta olmak üzere, gerçekte ciddi bir sakatlığı bulunmayan, bu hafta sonunu aktif dinlenme olarak geçirmeye çalışan abiler maça öylesine bir uğrayıp kaçıyorlar. İnanılacak gibi değil en çok oyu alan adamlardan Tim Duncan, Kevin Garnett, Paul Pierce ve Steve Nash’in toplam süresi 58 dakika, yani tek bir oyuncunun alabileceği toplam süreden biraz daha fazla. Bu ince hesaplar hiç mi hiç yakışmıyor bu büyük başlara.

2-Gençler
Rookies-Sophomores maçına neden 9’ar kişi seçiliyor, bu oyuncuları kim seçiyor, hiç anlamıyorum. Bir çok önemli adamı izleyemedik o maçta, neden izleyemedik? En azından DeRozan hak etmiyor muydu orada olmayı. Adamı smaç yarışmasına al, Rookie Challenge’a alma. Ekşitti midemi.

3-Smaç Yarışması
Olmaz olsun böyle yarışma arkadaş. Robinson’ın son smacını çıkar, DeRozan’ın Weems’in üzerinden vurduğu smacı da birlikte çek al oradan geriye ne kalıyor? Kusura bakmayın ama Amerikalılar’ın deyimiyle çöp! Ligde  o kadar smaççı eleman varken bunlar kim Allah aşkına! O kadar mı zor yıldızları smaç yarışmasına getirmek. O kadar mı mahkumuz Wallace, Brown, Gordon’a!?!

4-Cumartesi Gecesi Etkinlikleri
Tamamen kıytırıktan ve sırf sponsor edinmek için uydurulmuş bu yarışmalara mecbur muyuz? Mecburuz, midedeki ekşimeler zorunlu.

5-Üçlük Yarışması
İlla o sezonki iyi üçlük atan adamlar mı gelecek kardeşim bu yarışmaya. Bu ligde en az 10 tane üçlük profesörü varken bu asistanların orada işi ne? Arkadaş Frye’ın üçlük yarışmasına katılmasının mantığı nedir, Frye bu sezona kadar çizginin arkasından şut atmayı mı biliyordu ki bugün orada olmayı hak ediyor!?! Redick nerede kardeşim!?!

Budur, sanki 3 gün boyunca alay edilmiş gibi hissediyorum. Maçı bir kenara koyunca kandırılmış adam psikolojisindeyim.

Bursa Leverkusen

Şubat 15, 2010, 10:21 pm | bursaspor, Futbol, Trabzonspor kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Bu geceki maç da Bursaspor’un son dakikalarda yediği gol bana 2001-2002 sezonundaki Bayer Leverkusen’i hatırlattı. O dönem Yıldıray’ın da formasını giydiği Leverkusen 2 hafta içinde hem Almanya Kupasını hem de Şampiyonlar Ligi’ni finalde kaybetmiş, Şampiyonluğu da son hafta Bayern Münich’e kaptırmıştı. Hatta 3 kupayı birden kaybeden Leverkusenli futbolcuların psikolojik çözküntüye girdiği ve bir çoğunun terapi aldığını hatırlıyoruz. Bursaspor’un kaybettikleri Leverkusen’in kaybettikleri kadar değil belki ama, uzun seneler sonra ilk kez böylesi dolu dizgin giden Bursaspor’a son dakikalarda yazık oldu geride kalan 5 günde. Fenerbahçe ve Trabzonspor’dan son dakikalarda yediği tokatlar futbolcuları bir hayli etkilemiş durumda. Sahadan çıkarken hiç bir Bursalı topçu önüne bakamıyor, yüzlerini yerden kaldıramıyorlardı. Umarım Leverkusenlilerin yaşadığı psikolojik yıkıma uğramaz ve lig sonuna kadar futbolumuza renk katmaya devam ederler. Ertuğrul Sağlam için de çok önemli bir kariyer testi olacak şu önümüzdeki 2-3 hafta.

İstanbul AFK B 0 – 36 Sakarya Tatankalar

Şubat 14, 2010, 11:59 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Aslında üzerine uzun uzun yazmak gerekir ama ben gelecek haftaki Koç Rams maçını bekliyorum. O maç sonrası bu sezonki hikayemizi anlatacağım. Hem ofansta hem defansta her geçen gün gelişme gösteren takımımı kutluyorum. Profesyonel liglere tarihinde ilk kez iştirak eden Tatankaların bu ilk galibiyeti tarih sayfalarındaki yerini aldı. Hedef önümüzdeki 2 maçı da kazanarak wild card oynayabilmek ve 1. Lige terfi edebilmek. Ama her şeyin ötesinde centilmence, sportmence ve zevk alarak, eğlenerek spor yapmak, yaptırmak. Ayrıca Sevgili dostum Taner Şengül’e de sonsuz teşekkürler. O olmasa bugünkü durumumuza gelemezdik.

Çalışan ve inanan kazanır, kaybetse bile…

Dev Takas! Butler Dallas’ta

Şubat 14, 2010, 10:34 am | Dallas Mavericks, NBA, Washington Wizards kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Caron Butler, Brendan Haywood, Deshawn Stevenson ve nakit para karşılığında Washington Josh Howard, Drew Gooden, James Singleton ve Quinton Ross’u aldı. Butler bu takasın nüvesi olarak gözükse de bence Haywood Dallas’a çok şey katacaktır. Cuban yine bir sezon ortası takasıyla şampiyonluk yakalayabilir miyim hevesi içinde güzel para saçtı diyebiliriz. Keza sezon sonu Wizards yaklaşık 15 milyonluk bir yükten kurtulurken Cuban’ın nurtopu gibi bir kontratı daha oldu. Wizards lotarya ve tasarruf peşine düştüğünü yeniden ispat ederken acaba sıradaki hareketleri Mart ayında çıkacak bir Arenas kontrat feshi olabilir mi diye insan düşünmeden edemiyor.

İşi Öğrenen Adam

Şubat 13, 2010, 12:00 pm | Serie A kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Milan’ın başına geçtiğinde açıkçası kendisinden hiç bir beklentim yoktu. Uzun süre bir istikrar yakalayamadı, ne kadro ne de sonuç istikrarı. Çok uzun süre çok kötü futbol oynadı Milan. Ama haftalar geçtikçe özellikle Ronaldinho üzerinde çok çalışması ve takımı hoca olarak tanıması onu başarıya götürmeye başladı. Oyuncu olarak her ne kadar senelerdir Milan’ın içinde olsa da, antrenörlük ve insan idare etmek çok farklı bir şey. Yavaş yavaş oyun istikrarı sonra kadro istikrarı yakalanmaya başlandı Milan’da. Eksiklerini iyi etüt etti Leonardo, elindeki cevherlerin pasını sildi. Huntelaar, Ronaldinho, Pirlo yeniden kendilerini buldular. Bitmiş Dida bile performans vermeye çalışmakta. Leonardo gerçekten işi öğrenmeye başladı. Milan ona bir kaç sene sabrederse, ki mutlaka edecektir, Leonardo da Milan’ın başındaki efsane adamlardan biri olacaktır. Benim içimse Van Basten’e yanar durur. O da buralarda olabilir, oyuncu olarak efsane olduğu çimlere adını bir de hoca olarak yazdırabilirdi. Ama şans Leonardo’ya güldü.

Recep İvedik’ten Ne Bekliyoruz?

Şubat 12, 2010, 10:19 pm | Sinema kategorisinde yayınlandı | 4 Yorum

Recep İvedik 3 ile ilgili 2 gündür çok ciddi eleştiriler yer buluyor gazete sütunlarında. Hatta bazı sinema yazarları neredeyse hakaret boyutuna getirmiş durumda bu eleştirileri. Bu eleştirileri okuyan ve ilk 2 filmi de izlemiş bir sinemasever olarak hiç zaman kaybetmeden bugün Recep İvedik 3’ü izlemeye gittim. Filmden sonra dolayısıyla hem kendime hem de her ne kadar beni duymayacak olsalar da kıymetli sinema eleştirmenlerine şu soruyu sormak istiyorum:

Recep İvedik filmlerinden ne bekliyorduk, bu filmlerde ne bulduk?

Ben kendi adıma cevabını vereyim. Ben hem bu filmden hem önceki ikisinden şunları beklemiyordum:

Bana bir şeyler öğretmesini
Sanatsal çekimler görmeyi
Çok yüksek oyuncu ve karakter performansları
Başı ve sonu olan devamlı ve mantıklı bir hikaye
Muhteşem bir senaryo
Düzgün Türkçe
vs. vs.

Benim bu filmlerden beklediğim tek şey beni güldürmesiydi. Sonuç olarak ne oldu? Filmin bir çok sahnesinde bağıra bağıra güldüm. Netice itibariyle o çok bilmiş sinema yazarı arkadaşların dediği gibi “öteki” ya da “eğitim ve kültür seviyesi düşük” falan da değilim. Bildiğin, normal, sıradan bir insanım. Bu kadar zor mu yani hayatı 2 saatliğine bir kenara bırakıp hiç bir beklenti içinde olmadan, gerçekten yaptığı her hareket kendisinin de dediği gibi hayvanca ama komik olan bir adama ve onun maceralarına gülmek. Filmin başından sonuna, tıpkı diğer 2 bölümde olduğu gibi, bir hikayesi var. Tamam film belki skeçlerin arka arkaya bağlandığı bir şekilde ilerlemekte ama yine de bir hikayeye tutunuyor ve fazlasıyla eğlendiriyor final sahnesi sona erene kadar. Şimdi ben bu filmden çıktıktan sonra filmi kelimesi kelimesine, sahne sahne hatırlasam ne olur, filmden tek replik hatırlamasam ne olur? Sonuçta ben bu filmi izlerken hayattan 2 saatliğine kopup sanal bir dünyada bütün negatif enerjimi boşaltmışım. Şimdi bu adam gelecek sene Recep İvedik 4’ü çekse yine ilk günden gider izlerim, 5’e de 6’ya da 10’a da giderim, eğleniyorum çünkü. Eğlendiğin bir aktiviteyi sürdürmek, zevk aldığın şeyi yapmaya devam etmek kültürsüzlükse özür dileriz çok bilmiş sinema eleştirmeni büyüklerimiz (!) tanıdığım en büyük kültür fakiri, cahil benim o zaman.

Her yapılan, çekilen film sanatsal değer taşımak zorunda mı kardeşim, her film Oscar adayı mı olacak! Gidin, izleyin, eğlenin arkadaşım. Dinlemeyin o çok bilmiş, kendini beğenmişleri.

Hastayım o gömleğe arkadaş!

King James Ağır Geldi

Şubat 12, 2010, 12:00 pm | Cleveland Cavs, NBA, Orlando Magic kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Geçen gün övdğümüz Carter’ın oyunda olduğu süredeki skor farkına ve elemanın şut yüzdesine dikkatinizi çekerim. O kadar çok isterdim ki pişman olmak…

ANKET (Şansal-Erman)

Şubat 12, 2010, 2:12 am | Anket kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Uzun bir aradan sonra Lig Tv’nin yıllardır süren ancak son ihaleden sonra kaldırılan Maraton Programı ile ilgili bir anket hazırladık. Lig Tv’nin maç sonrası Maraton’unu özlüyor musunuz ya da şu anki maç sonrası programından memnun musunuz?

Mark Viduka Futbolu Bırakıyor

Şubat 11, 2010, 10:40 pm | Futbol kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum

Premier League’in önemli golcülerinden özellikle Celtic, Leeds United ve Middlesbrough’daki performansı ve 2006 Dünya Kupası’ndaki oyunu ile adından çokça söz ettirmiş olan Avustralya Milli Takımı eski kaptanı Mark Viduka futbolu bırakma noktasına gelmiş durumda. Ülkesinde Melbourne Heart takımı ile transfer görüşmeleri yapan ve bu takıma transfer olması beklenen golcü oyuncu artık futbol oynamak istemediğini belirtmiş ve teklifi reddetmiş. Yakın çevresi Viduka’nın futbolu kalben bıraktığını söylerken yakınlarda bir açıklama yapmasını bekliyorlarmış. Henüz 34 yaşında olan ve çok kuvvetli bir fiziğe sahip olan Avustralyalı oyuncu Dünya özellikle ülkesi futbolu için önemli bir kayıp olacak kuşkusuz. Viduka profesyonel kariyeri boyunca oynadığı Milli maçlar haricindeki 512 maçta attığı 252 golle en golcü aktif futbolculardan biriydi. Golcü oyuncunun ayrıca Avustralya ile çıktığı 43 maçta 11 de milli golü bulunuyor.

Takası Gelen Adamlar

Şubat 11, 2010, 4:16 pm | NBA kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum
Tyrus Thomas – Chicago Bulls
Tracy McGrady – Houston Rockets

Tyrus Thomas gerek saha içi gerek saha dışı davranışlarıyla zaman zaman çok takdir edilen zaman zaman ise lanet edilen bir adam. Azimli ve agresif bir uzun forvet olmasına karşın çok istikrarsız. Chicago en sonunda dayanamayıp onu takas edilecekler listesine koydu. Bir çok talibi var ve takası hem mümkün hem de çok yakın gözüküyor şu sıralar. 2010 yazı için bütçe azaltmak isteyen Bulls için de bu önemli bir fırsat keza bir çok takım Thomas karşılığında 2010 ve sonrası için draft 1. tur haklarını ve nakit para öneriyor. Bu sezon kontratı bitecek olan Thomas’tan en azından bir potansiyel oyuncu kazanmış olacak Bulls takasını yapabilirse. Yoksa gelecek sezon için durum iki ucu sıkıntılı bir değnek olarak gözüküyor, Thomas’a qualifying offer yapsan da olmaz yapmasan da olmaz. Düşünün ki Bulls istediği FA’i kadroya katamıyor ve Thomas’a mecbur kalmış. QO yapılırsa kontrat yaklaşık 6,5 milyondan başlayacak, yapılmazsa bedavaya gidecek. Madem öyle faydalanılamayan adamı draft hakkı karşılığı vermek çok mantıklı gözüküyor. Spurs, Knicks, Kings, Hornets, Nuggets ve bir kaç takımın Thomas’ı istediği de resmilemiş durumda. Thomas’ın 2006 4. sıra seçimi olduğunu da hatırlatalım.

T-Mac ise asla düzelmeyen Yao ile birlikte düşünüldüğünde son yılların en büyük hayal kırıklığı. NBA’de mevcut oyuncular içinde en pahalı yıllık kontrata sahip olan McGrady’nin kontratı bu sezon bitiyor. O ve Ming olmadan play-off yapmaya çalışan Rockets aslında sezon sonuna kadar T-Mac’e dokunmak istemiyor ve bütçede açacağı yerden faydalanmak istiyordu. Ancak son dönemde bir çok akıl çelici ve takımı play-off resminde tutucu teklif alınca planlarını tekrar gözden geçirmeye başladılar. Özellikle Knicks’in Al Harrington teklifi akıl çeldirici. Adı açıklanmayan bir kaç play-off hedefinden uzaklaşmış takım daha talip T-Mac’e. Hedefleri Rockets’da iş yapabilecek bir oyuncularını gelecek sezonki 23 küsür milyonluk bütçe boşluğu için takas etmek. Zaten lotaryadan önemli bir ismi kadroya katacak olan bu takımlar serbest bir bütçeyle daha iyisini yapabilecekleri görüşündeler ki bence haklılar. Eğer Rockets play-off yapmak istiyorsa T-Mac’i sezon sonu bitecek kontratı olan sağlıklı oyuncular + draft hakları karşılığında verebilir. Riske girmeyelim bir de lotarya deneyelim derlerse de saygı duymak gerekir.

Sözün özü Thomas ve T-Mac şu an ligde takası en muhtemel adamlar. Butler, Ray Allen gibi isimlerin üzerine dönen dedikodular olsa da bu ikisi yer değiştirecek gibi. T-Mac belki de New York’a takas olursa birden iyileşiverir.

Danimarkalı Batuhan

Şubat 11, 2010, 11:00 am | Beşiktaş, EPL, Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Kendisini bir şey zanneden, burnu havada, ukala, kolaycı ve aşırı kendini beğenmiş. Arsene Wenger senelerdir ona nasıl tahammül ediyor anlayamıyorum. Dün geceki Liverpool maçında yine çok kötüydü, rezaletti. Batuhan’la akraba olmalarından şüpheleniyorum. Batuhan 91’li Bendtner 88, Batuhan 1.92 Bendtner 1.93, ikisi de birer sezon kiralık oynamışlar, Batuhan 2 sezondur bir var çok yok, Bendtner bir var bir yok. Bendtner de tıpkı Batuhan gibi çok konuşuyor karşısında mikrofon, gazeteci gördü mü. Fiziklerine ve kendilerine yazık eden 2 genç santrafor, formalarının ve oldukları yerin değerini bilmeyen.

100.000 Müşteri!

Şubat 10, 2010, 9:15 pm | Blog, Hayat kategorisinde yayınlandı | 10 Yorum
29 Mayıs 2008’de Çoban Salata’yı ilk açtığımda işin bu kadar büyüyeceğini, buralara geleceğini itiraf ediyorum tahmin etmemiştim. Arada sıkıntılı dönemler yaşamış olsak ve uzak kaldığımız dönemler olsa da sıklıkla takip edilen bir blog haline gelmiş olmak bizler için büyük bir gurur. Başından beri olan ben, sonradan katılıp çok kaliteli ve zevkli işler çıkaran ozhano ve arada uğrayan volkanbk3 ile, hiç bir blog veritabanında aratılmadan, hiç bir blog ağına üye olmadan, sadece ve sadece kendi yağında kavrulup diğer bloggerlardan aldığı destekle yoluna devam eden bir blog Çoban Salata. Onlarca blog açılmış ve bir çoğu da sonrasında dayanamayıp kapanmışken hala devam ediyoruz en az ilk günkü hayecanla.

Ve Çoban Salata bugün, yani 10.02.2010 tarihi itibariyle, açıldıktan yaklaşık 20,5 ay sonra 100.000 tekil ziyaretçi sayısına ulaştı. Sayfa görüntülenme, diğer bir deyişle ziyaret sayısı da yaklaşık 150.000 oldu. Bir kere göz ucu ile bakanından, her gün takip edenine, tüm ziyaretçilerimize ya da bize göre salatamızın tadına bakmaya gelenlere sonsuz teşekkürler. Teşekkürler hiç bir kar amacı gütmeden, tek bir çıkar beklemeden, yalnızca sevdiğimiz ve paylaşmak için yaptığımız bu işi her gün daha güzel hale getirdiğiniz için. Bundan sonra da bu blogun ne parayla ne pulla ilişkisi olmayacak, sadece sporu ve hayatı konuşmaya devam edeceğiz. Nice 100.000’lere sağlık, huzur ve mutlulukla hepberaber varmak dileğiyle… 

 
Bu da yüzbininci müşterimiz, taa Burdur’lardan ulaşmış bizlere 🙂

Okay Karacan

Şubat 10, 2010, 8:50 pm | Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Ne kadar özlemişsin maç anlatmayı. Ya biz senden maç dinlemeyi? Kimin aklına geldiyse helal olsun, çok güzel oldu Karacan’ın sesinden futbol, yeniden.

Seyrantepe Projesi İptal!!! (mi)?

Şubat 10, 2010, 6:48 pm | Galatasaray, ozhano, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum

Bu stat işinin de iyice cılkı çıkmaya başladı. Şimdi de Danıştay aldığı kararla Galatasaray’ın Seyrantepe Projesi’ni iptal ettiği açıklandı. Yine n’oldu ki?
p.s. Galatasaray Spor Kulübü haberi yalanladı. İnşallah bir sıkıntı yoktur. Birileri işi bozmak için acayip acayip haberler çıkarıyor mu yoksa kulüp mü bizi kekliyor anlamadım gitti. Açıkçası benim işime şu anda kulübe inanmak geliyor.
Açıklama burada…

Meclisi Göreve Davet Ediyoruz!!!

Şubat 10, 2010, 5:00 pm | Futbol, ilginç, Milli Takım, ozhano kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Türk Milli Takımı’nın başına kimin geleceği ile ilgili haberlere bakılırsa, takımın başına geçecek kişi TFF’nin de başından beri söylediği gibi ünlü bir yabancı teknik adam olacak. Türkiye’yi tanıması, Türk Futbolu’na adapte olması, futbolcu mantalitesine alışması vs. epey bir vakit alacaktır. Ancak gelecek yabancı t.d. ün altına 3-4 tane Türk teknik adam yerleştirilerek adaptasyon ve tanıma süresinin olabildiğince kısalmasını sağlamaya çalışılacaktır. Ne var ki bu gelecek isimlerin söylenmeye başladığı ilk günden beri aklıma takılan takılan bir soru var.

Tamam, gelecek bu teknik direktör Milli Takımı çok ileri götürebilir, başarıların altına imzasını atabilir. İnşallah, beklenti de bu olmalı zaten. Gelecek t.d. kim olursa saygı duyulmalı, destek verilmeli.

Ancaaak, işin bir de maddi boyutu var. Şimdi ismi geçenlerden en ucuzunun yıllık maliyeti 3 milyon euro civarlarından başlıyor. Hele üzerinde en çok durulan isim olan Hiddink de ise bu maliyet 6 milyona kadar çıkıyor. Şimdi Fatih Terim Milli Takımın başında iken yıllık aldığı 1,4 milyon euro’ya laf edip, fazla bulup mecliste bu durumun görüşülmesini isteyenler, hatta konuyla ilgili soru önergesi verenler takımın başına aşağı yukarı 6 milyon euro ile Hiddink gelirse ne yapacaklar? Türkiye şartlarında Türk bir t.d. olunca aldığı 1-1.5 milyon euro fazlayken yabancı olunca 6 milyon euro normal bir bedel mi olacak? Açıkçası bu soruları Fatih Terim’in aldığı maaşın yüksek olduğunu düşünüp mecliste görüşülmesi talebinde bulunanların ya da soru önergesi verenlerin, yaptıkları bu olayı yanlış bulduğumdan değil; Fatih Terim için böyle bir şeyi yapanların, onun aldığının 3-4 katını alacak biri gelince nasıl bir faaliyet gerçekleştireceklerini merak ettiğim için soruyorum. Yoksa Fatih Terim’in maaşına takanların derdi devletin parasının har vurulup harman savurulması değil, Fatih Terim’in kendisi, kişiliği, Galatasaraylılık kimliği vs. daha başka birşey miydi?

Bakalım, TFF yarın öbür gün yeni t.d.’yi açıklayınca meclisten biri de çıkıp ” Kardeşim, bu milletin % bilmem kaçı yoksulluk sınırında yaşarken, biz daha 1 yıl önce Fatih Terim’in aldığı parayı çok bulurken, onun aldığının 3-4 katına Federasyon’un bir t.d. getirmesini kesinlikle kınıyorum” diyecek mi? Sizce der mi?

Blogger’ın Gücü Blogların Okunma Gücü!

Şubat 10, 2010, 3:00 pm | Blog, Futbol kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Blogların gazeteler, spor siteleri ve benzeri portallarca takip edildiğini biliyorduk da, Spor kulüplerinin de blogları takip ettiğini bugün öğrendik. Bir okuyucumuzun gönderdiği yorum sonrası blogların sıkı takip edildiğini bir kez daha gördük. Daha önce yazıları, yorumları çalınan çok blogger dostumuz olmuştu ama bu sefer faydalı olmuş bir blog yazısı. 2 gün önce ozhano yazmış ve sormuştu TSL’de oynayan bu futbolcunun gerçek adı ne? diye. Yazıdaki oyuncu 3 farklı ismini bulduğumuz Gençlerbiliği’nden H.Meriç’ti. Gençlerbirliği’nin kendi sitesinde Hursşut Meriç olarak geçiyordu futbolcunun adı. Bugün bir de baktık ki aylardır Hursşut olan isim Hurşut olarak düzeltilmiş. Biz de 2 gündür herhangi bir medya kuruluşunda bu konuya ilişkin bir haber olmayınca bu değişikliğin nedeninin yazdığımız yazı olduğunu anladık. Demek ki blogların sporun içindekiler tarafından fazlaca takip edildiği son derece doğruymuş. Ha biz bunu sevinmek, övünmek, ukalalık yapmak için mi yazdık? Tabii ki Hayır. Tek amaç ufak bir kanıt da olsa blogların fazlasıyla takip edildiğini ispatlamak. Bakarsınız az sonra aşağıdaki gönderi takıldığımız haber başlığı da değişir 🙂

Doll mu Türkçe Bilmiyor Bunu Yazanlar mı?

Şubat 10, 2010, 2:12 pm | Futbol, gençlerbirliği kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Bugün adeta bir tepki verme günü oldu blogta. Bu sefer de Gençlerbirliği İnternet Sitesi yöneticileri nasibini alsın. Yukarıdaki ekran görüntüsü genclerbirligi.org.tr’den. Doll’un yaptığı bir açıklama sonrası yanlış anlaşılmasından yakındığını anlatıyor haber, ama başlık ne “Taraftarımıza Yanlış Anlaşıldım”. Biz Türk Dili uzmanı mıyız, bu işin profesürü müyüz, değiliz. Ama herhalde aralarında bizlerin de olduğu sporseverler birazcık düzgün Türkçe ve özeni hak ediyordur. Çok mu zor yani “Taraftarlarımızca Yanlış Anlaşıldım” yazmak?

Bu kadarı da Ayıp!

Şubat 10, 2010, 11:21 am | Futbol, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum

Neymiş efendim, piyangoymuş Gignac’ın sakatlığı. Ayıptır, hatta terbiyesizliktir. Nasıl olur da birinin sorunu, sıkıntısı şans olarak, piyango olarak kabul edilir. Ama ilk değil bu, kaçıncı olduğunu unuttuk. Buysa spor basını, gazetecilik, HELAL OLSUN!

Sonraki Sayfa »

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.
Entries ve yorumlar feeds.