3 puan koparanın elinde kaldı
Şubat 20, 2011, 10:18 pm | alex, Beşiktaş, Beşiktaş-Fenerbahçe, Fenerbahçe, quaresma, volkanbk3 kategorisinde yayınlandı | 6 YorumÇoğu maçın müthiş geçtiğini söyleyecek. „Aman tanrım ne tempoydu“ klişesine kaptıracaklar bunlar kendilerini. Aranızda böyle sananlar varsa uyansın hemen. Bugünkü tempo orta sahasız takımlarla yapılır. İki takımın da orta sahasının pres yapayım derken alanlarını boş bırakışı topun kanatlara hızlıca akışına neden oldu. Bunun öncelikli nedeni tabi ki Fenerbahçe’nin 4. dakikada golü bulmasıydı. Sahasında oynadığı maçta kalesinde bu kadar erken gol görmek Beşiktaş‘ı daha atak oynamaya yöneltti. Fakat bu atak oyun ilk 25 dakikada Fenerbahçe’nin oynadığı baskılı ve etkili futbola reklam arası dönemlerinde kendini gösterebildi. Sarı Lacivertli takım son haftalardaki ilk 20-25 dakika baskısını bu maçta da ortaya koyarak maçı en başından koparabilirdi de.
Fenerbahçe’nin baskılı olduğu ilk yarının ilk yarısında Beşiktaş’ın sol kanadını kırdı. Quaresma’nın geriye gelmeyişi bunun en büyük nedeniydi. Quaresma’nın Simao’yla yer değişmesi ve Ernst’in bu kanada desteği biraz durdurdu Fenerbahçe’yi. Aykut Kocaman’ın ilk yarım saat sonra takımı geri çekip devreyi önde bitirme düşüncesi belki de mecburiyettendi. Çünkü Fenerbahçe bu sezon maçın son 20-25 dakikasında güçten düşüyordu. Gücü ekonomik kullanmak düşüncesiyle geri çekildiğini düşündüğüm Fenerbahçe alanı Beşiktaş’a bıraktı. Fakat Beşiktaş da rakip yarı alana organize toplarla, kalabalık hücumlarla yerleşmeyi başaramadı. Yandan gelen birçok ortada topun Almeida’yı geçtiğinde taça çıkması bunun kanıtıdır. Devre biterken yalnızlığın açtığı yarasına tuz basan Dia’yı ancak tekmelerle durdurabilen Ekrem Dağ „ters“ İbrahim Üzülmez etkisi yaratarak (bknz. İbrahim Üzülmez’in soldan gelip sağ ayağıyla attığı gol) takımını soyunma odasına umutla gönderdi. Volkan’ın golden sonra su içmesi de manidardı.
İkinci devreye de Beşiktaş’ın bu kadar hızlı başlaması beklenmiyordu. Evet şans golüydü İbrahim Toraman’ın attığı, ancak önemli olan her zaman o şansı zorlamaktır. Skor üstünlüğünü ele geçiren Beşiktaş sağlı sollu geliştirdiği ataklarla bu sefer maçı koparabilecek takımken Hugo Almeida’nın karşı karşıyalardaki beceriksizliği bunu engelledi. Beşiktaş’ın bu süreçte, yani ikinci yarının ilk 15 dakikasında, biraz geriye çekilip kanatlara isabetli paslar kullanması etkili oldu. Yine bu süreçte Lugano ve Ferrari eşleşmeleri kırmızı kartın , en azından penaltının, sinyallerini veriyordu. Cüneyt Çakır’ın Ferrari’nin „künde“sini görememesi en büyük hatasıydı. Bazen futbolcular pası atacağı arkadaşını göremiyor, bazen de hakemler… Öyle ki Ferrari de Lugano’ya attığı dirsek esnasında hakemlerin tam onu görebilecek açıda olduklarını görmedi. Gökhan Gönül’e de ikinci sarı karttan bir kırmızı kart gerekirdi.
Ferrari’nin kırmızı kartı görmesiyle işler tamamen tersine döndü ve oyuna Aurelio’nun girmesiyle Schuster elindeki 1 puanı da rakibine hediye etti. Sarı kart görmüş olsa da Necip’in sahada kalması, enerjisinden yararlanılması gerekirdi. Guti’nin, Simao’nun oyundan nasıl düştüğünü gördük. Bunun olabileceğini düşünemeyip Simao-Fernandes değişikliğine gitmemesi Schuster’in düştüğü en büyük gafletti bu akşam.
Kırılma anları çoktu. Ferrari ipi inceltti, Alex’te ipi kesti. Alex’in 3 golle bitirdiği sanırım ilk derbi oldu. Şu anda Alex’e yine methiyeler düzülüyordur. Yarın da manşetler Alex’li olacaktır. Ancak sahneye rakip 10 kişi ve orta sahasını bomboş bıraktıktan sonra çıktığını es geçmeyelim. Birini övmek için oyuncunun ne yaptığını irdelerken, neyi, ne zaman yaptığını da göz önünde bulundurmalı.
Beşiktaş sezon boyunca istikrarlı bir ilk 11’e sahip olamamasının en acı sonucunu bu akşam tattı. Haftalardır oynayan Nobre, Aurelio, Bobo ve Sivok’un ilk 11’de olmaması kalitelerinin yetersizliğindense önceki maçlarda oynarken çok mu kalitelilerdi de oynadılar Schuster’in açıklaması gerek. Beşiktaş sezon bitene kadar bu istikrarsızlığına devam ederse 17 maçta ancak 17 puan alabilir. Hedefini de başka bir türlü tutturabilir.
Sezona çalkantılarla başlayan Fenerbahçe’nin sabırla bugünlere gelmesine diyecek fazla söz yok. Tebrikler. Şampiyonluk için gönlüm çeşitliliğin artmasını istemem nedeniyle Trabzon’dan yanadır. Ancak eğer Trabzon yarınki maçta strese girip puan kaybederse Fenerbahçe bu rüzgarıyla şampiyonluğa çok yaklaşır.
Not: Maçı katledenin Ferrari’nin dirseğinin değil de Cüneyt Çakır’ın olduğunu haykıran Beşiktaş taraftarını da, maçı katlettiğini iddia ettiğini Cüneyt Çakır’ın Ferrari’nin kündesini görmediğini ekleyerek mantıklı düşünmeye davet ediyorum.
sevgiler volkanbk3
Milli Takımdaki Düşüşün Nedeni
Ekim 9, 2010, 9:00 am | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, ozhano, Türk Milli Takım kategorisinde yayınlandı | 1 YorumSistem yok, mentalite yok, ruh yok, mücadele yok, akıl fikir yok, teknik direktör yok, o yok bu yok; doğal olarak rakip elin kolunu sallaya sallaya, hiç zorlamadan üç farkı yaptı, gitti. Maç içinde Türkiye açısından fazla bir şey değil, hiç bir şey göremediğim için fazla bir şey demeye gerek yok. Önceki maçlardaki oyun da zaten çoğu kişi gibi beni de tatmin etmemişti. Almanya’ya yenilmek önemli değil, gurbetçileri başları önde, Almanların alaycı tezahüratları ile staddan çıkartmak kısacası çatır çatır oynayamamak esas üzüntü verici olan.
Böyle Yaparsan Top Diye Seninle Oynarlar Sayın Çakır!
Eylül 19, 2010, 10:45 pm | Beşiktaş, Fenerbahçe, Futbol, hakem, ozhano, STSL, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | 3 YorumAmatör kümede olsa bile hayatının belirli bölümünde saha çimlerine ayağını basmış, az ya da çok bu işle ciddi anlamda uğraşmış olanlar bilirler ki, sahaya çıkıldığında hem rakip tartılırken hem de hakem tartılır. Takımdaki “kodaman” oyunculardan biri ya da birkaçı aleyhlerine karar verilmesine karşılık, kendileri de kararın doğru olduğunu bilmelerini rağmen itiraz ederler. Burada amaçlarından biri, hakemi daha sonra oluşabilecek benzer pozisyonlarda tesir altına almaktır. Ama asıl amaç, hakemi disiplin açısından tartmaktır, el-kol yaparlar, bağırırlar hatta biraz daha ileriye gidip yönetimlerini tiye alan veya sorgulayan küfüre varan laflar savururlardı. İşte hakem o noktada disiplinini ortaya koymazsa ya da futbolcuyu elle kolla okşaya okşaya “bak yavrum yapma” der gibi hareketleri olursa, lafları duyup gülümserse ederse işte o anda o hakem için maç hele bir de iddialı bir maçsa her geçen dakika içinden çıkılmaz dibi simsiyah bir kuyuya dönüşürdü. Hakem tam tersi bir tavır sergileyip çat çat sarıları çektiği anda o maçta anında sular durur, herkes hakemi etki altına almayı bırakıp adam gibi sadece oyun düşünmeye başlarlar.
Bunu niye diyorum? Bu akşam oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş maçında hem Fenerbahçelisi hem de Beşiktaşlısı maçın hakemi Cüneyt Çakır’ın maç yönetiminin özellikle disiplin anlamında sıkıntılı olduğunu söyledi. Herkes tarafından İbrahim Üzülmez’in, Bilica’nın vs. itirazlarında hakemin kartlarında geç kaldığından dem vuruldu. Vuruldu ama işin başlangıcı olan kimsenin ağzında değil. Dakika daha 2 ya da 3; Emre Belözoğlu yaprtığı faulden sonra el, kol, laf, bağırış, çağırış ne varsa yaptı hakeme. Hakem ilk dakikalar diye belki işi idare etti ama sonraki belki beş altı pozisyonda aynı şekilde hareketlerine devam etti. Hakem olarak o anda o futbolcuyu cezalandırmazsan, susturamazsan, daha sonra sahadaki tüm futbolcular hakem tesir altına alınabilir diyerek hem topla oynarlar hem de top diye seninle oynamaya başlarlar ve Avrupa’da nice güzel maçlar yöneten ve yönetmeye devam eden hakem maskara olur çıkar maçtan. Ama işi idare edeyim, ne şiş yansın ne kebap modunda sana oynayan futbolcuya “ben seni top diye oynarım.” diyemezsen böyle olmaya devam eder. Emre değil bu sadece, Kewell’da da mesela aynı olayı yapmaya çalıştığını sezinliyorum. Ama tabiki Emre ile Kewell’i bu anlamda aynı kefeye koymam kesinlikle mümkün değil.
Burada tek A-dam var!
Ağustos 8, 2010, 3:24 pm | Alex De Souza, Aziz Yıldırım, emre belözoglu, Fenerbahçe, Galatasaray, volkanbk3 kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın kaptanları Alex ve Emre‘yi çok sert biçimde uyaran Yıldırım, “Zico’yu istemediniz gönderdim, Aragones’i istemediniz gönderdim. Fransa gol kralı 1.4 milyon avroya oynarken siz burada 3 milyondan aşağı oynamıyorsunuz” dediği ve konuşamsı sırasından yumruğunu masaya vurduğu ve kapıları tekmelediği belirtildi.
Aziz Yıldırım‘ın bu futbolculara ayrıca; “Adam gibi oynamayacaksanız Galatasaray dâhil istediğiniz takıma gidebilirsiz. 2 sene sonra borçları bitirip bırakacağım görevi bu sürede şampiyonluk istiyorum” dediği öğrenildi.
Yıldırım‘ın sinirinden nasibini alan isimlerden birisi deLugano oldu. Başkan, Lugano‘ya; “Kafa karıştırma. İstiyorsan gidebilirsin. Kalacaksan da adam gibi kal ve yürekten oyna. Gitmek istersen seni tutmayız” dedi.–
–Alex de Souza’nın 6 sezonluk F.Bahçe macerası bitiyor mu?
Şu anda Sarı-Lacivertli camia bu sorunun yanıtını arıyor. Önceki gün Aykut Kocaman’ın raporu sonrasında başkan Aziz Yıldırım’ın Brezilyalı yıldızı ve arkadaşlarını kulübe kadar çağırıp fırçalaması iplerin kopmasına neden oldu. Alex’in Fenerbahçe’yi kafasında bitirdiği, ayrılmasının an meselesi olduğu ve bunun için de yönetime, “Alacaklarımdan feragat edeyim. Bu sıkıntıyı kaldıramam. Bırakın ülkeme döneyim” dediği öğrenildi.
YÖNETİM ‘KAL’ DEMEYECEK
Bir anda yaşanan bu şok gelişmelerin ardından başkan Aziz Yıldırım ve yöneticilerde sessiz bir bekleyiş başladı. Özellikle Alex’in yaşanan bu gerilim sonrasında Fenerbahçe ile yollarını ayırma aşamasında olması sonrasında neler olacağı merak konusu.
Ancak Sarı-Lacivertli yönetimin Brezilyalı yıldızın ayrılma isteği karşısında sürpriz bir şekilde “Kal” demeyeceği öğrenildi. Başkan Aziz Yıldırım ve kurmaylarının kaptan Alex ile yolları ayırma konusunda fikir birliğine vardığı belirtildi.—
Ozhano’nun Kebapçı Blick’i!
Ağustos 5, 2010, 1:53 pm | Fenerbahçe, Futbol, gazete, UCL kategorisinde yayınlandı | 6 YorumSevgili ozhano nicedir soruyordu Blick’e ne oldu diye. Blick bildiğimiz Blick, hiç bir şey olmamış sevgili kardeşim. Bu başlık da senin için gelsin:
Alma Adnan’ın ahını çıkar Kocaman, Kocaman…
Ağustos 5, 2010, 12:53 pm | aykut kocaman, Fenerbahçe, stoch, volkanbk3 kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınFenerbahçe şampiyonluk yoksa gidersin geleneğini sürdürdü ve Christoph Daum ile yollarını ayırmayı kafasına koydu Trabzonspor maçından sonra. Fakat bu durum ne kadar sürdü? 15 Mayıs’ta “şampiyon olamadıklarını” fark ettikleri 2 dakikalık şaşkınlığın ardından alınan karar 25 Haziran’da sonuçlanabildi ancak. Yani Fenerbahçe yönetimi ve takımı 40 gün böyle kaybetti. Aykut Kocaman’ın teknik direktörlüğe başlama tarihi de 9 Temmuz olarak gözüküyor. Yani sana bir 14 gün daha… Etti 54 gün kayıp. Denilebilir ki Aykut Kocaman o süreçte takımın yine başındaydı en azından kurulacak yeni takımın başındaydı. 12’sinde Belçika kampı başlamış tam 16 gün sonra 28 Temmuz’da Fenerbahçe çok kritik ve ilk resmi maçına çıkmış.
Bu takım’da çok büyük değişiklikler yok, geçen sezonki takım, neyini hazıralayacaksın ki diyebiliriz. Fakat Daum ve Kocaman’ın oynatmak istedikleri futbol tarzları arasında çok büyük farklar var. Demirkol her sabah tekrar ediyor: “Daum kontratakçı, Kocaman pasçı.” 16 günde bu tarz kökten bir değişiklik yapabilmek mümkün müdür? Bunun mümkün olduğunu iddia edenlere şunu soralım o zaman. 16 gün içinde, ligde ikinci haftasını oynamış rakibinin fizik kondisyonuna ulaşmak o kadar kolay mıdır?
Fenerbahçe bu yıla çok geç başladı. Galatasaray da, Beşiktaş da… Üç takım da hala transfer peşinde hala turlarını geçebilmiş değil (Fenerbahçe geçemedi bile). Bu akşam Beşiktaş ve Galatasaray da aynı hezimetle karşılaşabilir. Ama Fenerbahçe’nin aynı hezimeti aslında ve sadece Galatasaray ilgileniyor diye aldıkları Stoch’un kırmızı kart görmesiyle yaşamış olması ibretlik. Alma Adnan’ın ahını çıkar Kocaman, Kocaman…
Değişen yönetici profili
Temmuz 21, 2010, 3:07 pm | Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, volkanbk3 kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınGS: Adnan Polat ve Adnan Sezgin
Aşağı Tükürsen Sakal, Yukarı Tükürsen Bıyık
Temmuz 21, 2010, 1:20 pm | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, ozhano kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınKazım’dan Pitbull Açıklaması
Temmuz 21, 2010, 9:46 am | Fenerbahçe, haber, ilginç, komik, ozhano kategorisinde yayınlandı | 3 YorumFenerbahçe Geçen Sezon Başarılı mıydı Yoksa Başarısız mı?
Temmuz 18, 2010, 6:27 pm | Fenerbahçe, Futbol, ozhano, Sıkıntı, TSL kategorisinde yayınlandı | 1 YorumŞu Daum alem bir adam doğrusu. Fenerbahçe ile ilişkisi kalmadı ama bir türlü kulübün yakasından düşmüyor. Belki de o çok söylediği kendini Türk gibi hissetmesinden dolayı konuşmaktan çekinmiyor olabilir. Diğer bir düşünce de, Aykut geldiğinden beri kendisini göndermek istediğini düşündüğü ve parasal anlamda ters düştüğü yönetimi ve ayağını kaydıran Aykut Kocaman’ı zor durumda bırakmak olabilir. Herhalde Türkiye’de hangi takımlı olursa olsun hiçbir futbolsever Daum’un safiyane duygular ile böyle açıklamalar yaptığını düşünmüyordur. Boşuna yolların ayrılması için yapılan görüşmeler esnasında yönetim Daum’u fesihnameye omertayı koymaya zorlamamış. Ama kabul etmedi Herr Daum. Eh herhalde Daum’u en iyi tanıyan ve bu şekilde hareket edeceğini bilen yönetimin ta kendisidir ve açıkçası bekledikleri gibi oldu. Daum, gitti Miniatürk’e Aykut Kocaman benim ayağımı kaydırdı türünden açıklamalar yaptı. O zaman Fenerbahçe yönetimsel bazda herhangi bir açıklama yapmadı, gerek duymadı, konuşur, konuşur, susar dedi. Artık ne düşündülerse kaale almamışlardı. Köln ile oynanan hazırlık maçında Herr Daum yine başroldeydi. Komik değil mi, iki takım karşılaşıyor, takımlardan birini başarıya ulaştırmışsınız, diğerinde ise başarısız olduğun görüşü çoğunlukta ve şeref misafiri olarak davet ediliyorsun. Tam Daum’un oyununu devam ettirmesi için muhteşem bir ortamdı ve kaçırmadı tabiki. Yine Fenerbahçe yönetimini kendisine şampiyonluk yolunda köstek olduğundan, aslında ligde başarılı olduğundan, son maçta olanların talihsizlik olduğundan falan bahsetti. Yani bilinen Daum. Artık zaten Türkiye’de açıklmalarının da fazla bir etkisi kalmadı hatta sıfırlandı.
Ama iş bu açıklamadan sonra başladı. Yönetim bana göre hiç kaale almaması gerekirken gitti Daum’un geçen sezon başarısız olduğunu, daha doğrusu Fenerbahçe için şampiyonluktan başka hiç bir sonucun başarı kabul edilemeyeceğini ve Daum’un artık ilişkisi kalmadığı bir kulüple ilgili konuşmaması gerektiği belirtildi. Açıklamayı tekil olarak düşünürsek bir sıkıntı yok. Gayet yerinde. Tabiki Fenerbahçe için şampiyonluk dışında bir sonuç eğer Avrupa’da başarı da yoksa başarısızlıktır. Şampiyonluğu tatmış her takım için bu böyledir, böyle de olmalıdır. Ama ne oldu başkanın son lig maçından 3-5 gün sonra çıkıp Fenerbahçe Futbol Kulübü, aslında başarılı olmuştur, son maçta bilmem kaç tane atak var direkten dönen bilmem kaç tane top var, olmayınca olmadı, top kale çizgisini geçmek istemedi, geçseydi başarılı olacaktık, geçmeyince neden başarısız addediliyoruz, ezeli rakiplere 10’ar puan fark yaptık, bu nasıl başarısızlık?” açıklamalarına. Sonuna kadar katılıyorum bu açıklamalara da. Ama 1-2 ayda ne değişti, o zaman başarılıyız diyen zihniyet nasıl oldu da değişti?
Sanırım Daum ile aynı görüşte olmak bile başkanı gerdi ve unuttu o zamanki açıklamalarını ya da yönetim adına kamuoyunu bilgilendirenler başkanın açıklamalarını unuttular. Tüm bu açıklamalardan sonra soru şu: Fenerbahçe Futbol Kulübü geçen sezon ligde başarılı mı olmuştur, başarısız mı?
Jackson 5+1
Temmuz 15, 2010, 10:33 pm | Brezilya, Fenerbahçe, jackson five, michael jackson, michel bastos, volkanbk3 kategorisinde yayınlandı | 1 YorumBari Bu Sefer Böyle Yazma Necati Abi!
Temmuz 15, 2010, 10:02 am | Fenerbahçe, Futbol, necati bilgiç, ozhano kategorisinde yayınlandı | 1 YorumTakığım kendisine bilinen üzere. Okumadan duramıyorum. Çok seviyorum. Zevkli oluyor. Fenerbahçe, Az Alkmaar ile hazırlık maçı yapmış, yenmiş ya da yenilmiş fark etmez herhalde, sonuçta önemli olan takımın kaynaşması falan der değil mi? Yok Necati Abi hazırlık maçında bile hakemlere laf geçirmeyi yine unutmamış ama bu sefer irdelemeden doğrudan çakmış. Nasıl olsa Almanlar diye sanırım:
İki önemli hata
F.Bahçe, yurt dışında yaptığı ilk hazırlık maçında güçlü rakibi AZ Alkmaar’a ikinci yarıda yediği gollerle 2-0 yenildi. Sanıyorum Aykut Kocaman iki önemli yanlış yaptı. Birincisi, her yıl bütün kulüpler (Beşiktaş, G.Saray) ilk hazırlık maçlarını takımda uyumun sağlanması, yenilerle eskilerin kaynaşması için daha ziyade güçsüz ekiplerle oynarlar.
Ama F.Bahçe hem de yabancı sahada güçlü bir rakiple oynama hatasını yaptı.
İkincisi, üst üste yorucu idmanlarla forma girmeye çalışan oyuncular bu zorlu maçtan bir gün önce bile iki antreman yaparak Alkmaar karşısına çıkarıldı. Bunun sonucunda da ilk yarıda oyununu hakimi olan, güzel paslarla rakibe üstünlük kuran ve pozisyon bulan sarı-lacivertliler ikinci yarıda oyunda dengeyi sağlayamadı ve rakibine mahkum oynayarak sahadan yenik ayrıldı.
RANDIMAN VERMEDİLER
Bu maçın futbolcular bakımından önemli tarafı, forvetin etkisizliği. Gerek ilk yarıda gerekse ikinci yarıda santrforda yer alan Semih ve Gökhan biraz da geçen yılın futboldan uzak yaşamıyla randıman veremedi. Yönetim üstelik 21 Temmuz’da yapılacak G.Saray maçı öncesi hâlâ vadettiği forveti transfer etmemekle hem Kocaman’ı hem de takımı zayıf bıraktı.
Yeni transferlere gelince… Caner ve ikinci yarıda oyuna girmesine rağmen Stoch ilk 11’de oynayacak çapta olduklarını gösterdiler. İlhan ise henüz hazır değil. Ve lüzumsuz sert oynuyor.
Lugano’nun yokluğunda stopere Bekir’in konması daha doğru olur. Kaleci Volkan Babacan’ın yediği gollerde ondan çok defansın hatası vardı. Önemli kurtarışlar da yaptı.
Maçın Alman hakemleri kötü, taraflı maç yöneterek F.Bahçe aleyhine çalıştı.
Hayır ne alaka son cümle! O kadar güzel analiz, işte yeni transferler şöyle böyle, zor rakip, gerek yok ondan sonra hiç alakasız dağdan kestim kereste. Sanırım şeytan dürtüyor Necati Bilgiç’i. Hazırlık maçı dahi olsa her yenilgide hakemi kötülemeyi unutmuyor. Neyse, ne olursa olsun ben O’nu böyle seviyorum.
Not: Fotoda hep aynı Nacati Bilgiç resmini koymaktan bıktım. Bari bu sefer de öbür Necati Bilgiç’in resmini koyalım.
Guiza’nın Milli Takım Hayali de Bitti
Mayıs 20, 2010, 3:16 pm | Daniel Güiza, Dünya Kupası, Fenerbahçe, Futbol, ozhano, İspanya kategorisinde yayınlandı | 1 YorumDüşünün ki bir futbolcu İspanya’da oynarken gol kralı, milli takımın önemli oyuncularından biri oluyor. Ama ne var ki kötü yada menfaatçi bir eş, yanlış bir planlama ile kariyeri tamamen dibe vuruyor. Açık bir şekilde söylemek gerekir ki, oyuncu da performansıyla, yaşantısıyla, yaptıkları ya da yapmadıklarıyla bu dibe vuruşu hızlandırıyor. Ve son dakika haberi olarak da aynı oyuncuya Dünya Kupası öncesi milli takım kapıları da kapatılıyor. Anafikir ne: Çoğu zaman görüldüğü gibi para herşey değil.
İspanya’nın Güney Afrika kadrosunda yer alan futbolcular şöyle:
Kaleciler: Iker Casillas (Real Madrid), Pepe Reina (Liverpool), Victor Valdes (Barcelona)
Savunma: Raul Albiol (Real Madrid), Alvaro Arbeloa (Real Madrid), Joan Capdevila (Villarreal), Carlos Marchena (Valencia), Gerard Pique (Barcelona), Carles Puyol (Barcelona), Sergio Ramos (Real Madrid)
Orta Saha: Xabi Alonso (Real Madrid), Sergio Busquets (Barcelona), Cesc Fabregas (Arsenal), Andres Iniesta(Barcelona), Javi Martinez (Athletic Bilbao), David Silva (Valencia), Xavi (Barcelona)
Forvet: Jesus Navas (Sevilla), Juan Mata (Valencia), Pedro (Barcelona), Fernando Llorente (Athletic Bilbao), Fernando Torres (Liverpool), David Villa (Valencia)
Fenerbahçe, Gündemi Bu Sefer Nasıl Değiştirebilir?
Mayıs 17, 2010, 10:53 pm | bursaspor, Fenerbahçe, Futbol, ozhano, TSL kategorisinde yayınlandı | 6 YorumFenerbahçe’nin son maç sendromunu yaşadığı ilk tecrübe olan Denizli’den sonra ortaya çıkan başarısızlığı sayın Aziz Yıldırım ivedilikle istifa ederek örtmüş, bunun üstüne bir de Galatasaray’ın şampiyonluğunun yeterince konuşulamamasını sağlamıştı. O gün için gerçekten çok akıllıca bir hamleydi. Çünkü herşey planlanmıştı. Fakat bu sefer plan yoktu sanırım ama yakın zamanda bir basın toplantısı ile bomba açıklamalar bekliyorum Aziz Yıldırım ya da yönetimdeki önde gelen isimlerden. Peki ne olabilir?
Benim ilk anda aklıma gelen olası hedef saptırma açıklamaları bunlar. Ama ne olursa olsun bu sefer olan yıkımın, yaşanılan trajikomik olayların meydana çıkaracağı kıyımın ilk yaşananınkinden daha fazla olacağını düşünüyorum.
Bursaspor’un "Onur"lu Şampiyonluğu
Mayıs 17, 2010, 12:00 am | Beşiktaş, bursaspor, Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, ozhano, Trabzonspor, TSL kategorisinde yayınlandı | 3 YorumFenerbahçe- Trabzonspor maçının son dakikalarında yaşanan anons olayı ise Fenerbahçe taraftarı ve futbolcuları açısından trajikomik bir durumun yaşanmasına neden oldu. Açıkçası böyle bir olayın yaşanması stadda şampiyon olduğunu zanneden taraftarın hem acısının hem de sinirinin bir kat daha artmasına neden oldu. Maç sonrası yaşananların kesinlikle bu olaya bağlı olarak makul görülmesi mümkün değil. İkinci kez bu acıyı yaşayan taraftara bu şekilde bir oyun oynanması maçtan sonra yaşanan infiale tam anlamıyla davetiye çıkardı ve olanlar oldu. Eğer bu anons stadda tel örgü olmadığı için maç bitince taraftar sahaya girip futbolcuları kovalar endişesiyle özellikle yaptırıldıysa yapılan hatanın açıklaması bile yapılamaz hale gelir. En kötüsü de Alex gibi bir futbolcunun staddan polis otosuyla hem de saklanarak çıkması oldu. Bir de hamile eşinin tribündeki üzüntüsü ve kızının o anlarda annesine olan bakışları canımı acıttı ne yalan söyleyeyim.
Derviş
Nisan 26, 2010, 10:32 pm | Fenerbahçe, Futbol, TSL kategorisinde yayınlandı | 3 YorumBambaşka hayallerle gelmişti İstanbul’a Bekir. Düşündüğü şeyleri bulamadı ama. Tercih edilmedi, hep arka planda kaldı, ilk seçenek olamadı. Ama sabretti, sabretti, bir kez sesini çıkarmadı. Oynadığı, oynamadığı her maç sonrası bir gülümseme vardı yüzünde. Çok çalıştığı, azmettiği belliydi. Fırsatı yakaladığım zaman değerlendirmeliyim, bu formanın kıymetini biliyorum edası vardı hep gözlerinde. Pazar günü Bekir onca çalışmanın, onca sabrın, onca cefanın karşılığını aldı. Hafta sonunun gözümü buğulandıran, bana futbol sevgimi hatırlatan ve mutluluk veren dakikasıydı Bekir’in attığı gol sonrası Yaradan’a seslenişi “Çok şükür Yüce Rabbim, şükürler olsun sana!”
Bu çocuklar insan, robot değil hiçbiri, arkasından kurmalı bebekler gibi kurup kurup salamazsınız onları. Onlar inançlarından, ailelerinden, kendilerine inananlardan besleniyorlar. Milyon kere söylediler çok kıymetli yorumcularımız “Bekir Fenerbahçe’nin topçusu değil.” diye. Ama ne oldu? Fenerbahçe 2010 senesinin şampiyonu olursa ilk hatırlanacak adam oldu Bekir, Liderliği getiren, şampiyonluk yolunu açan adam. Bekir de diğer hakkı yenen çocuklar gibi bir futbol emekçisi, inançlarına, tanrısına sığınmış bir işçi. Bekir benim için bir Derviş. Muradı daha ne olabilirdi ki?
Ne İsa’ya Ne de Musa’ya Yaranamayan Adam
Mart 30, 2010, 10:27 pm | Beşiktaş, Fenerbahçe, Futbol, ozhano kategorisinde yayınlandı | 1 YorumDefansif orta saha, tek yönlü orta sahadır! Uygar futbola aykırıdır!
Mart 28, 2010, 9:55 pm | arda, elano, Fenerbahçe, Galatasaray, galatasaray-fenerbahçe derbisi, gio dos santos, giovani dos santos, Leo Franco, mehmet topal, Mustafa Sarp, rijkaard, volkanbk3 kategorisinde yayınlandı | 4 YorumDerbi sonrası aklımdan dökülenler…
Çok önce yazmışım. Bu iki adam Galatasaray’ın adamı değil gelmesin diye. (Bknz. Musatafa ve Leo Franco gelmesin.) İkisi de bir kez olsun bir halta yaramadı. “Büyük takımın kalecisi maç kurtarmalı” diye klişe bir laf vardır. Klişeler ne kadar canımı sıksa da bu büyük bir takımın kalecisinde olması gereken bir şey. Zaten maç boyu iki pozisyon geliyor. Onları da kurtaracaksın. (Bknz. Rüştü Beşiktaş-Eskişehir: 2-0 iken Mehmet Yılmaz’ın şutu) Leo Franco ile yollar kesinlikle gönderilmeli. Kale Aykut veya Ufuk’un olmalı.
(TV’de Rijkaard’ın basın toplantısı var) Rijkaard’a katılmamak elde değil. Gio Dos Santos ikinci yarının başındaki golü atsa takımın kazanmak için isteksiz olduğundan ve takımdaki konsantrasyon kaybından bahsedebilecek miydik. Servet’e de fena geçirdi. “Bir derbiden sonra Servet’in “Çok çalışmadık” demesi olabilecek en kötü şeydir.”
Giovani, ilk yarı mükemmel bir oyun çıkardı. Fakat Arda’yı sola çekip Gio’yu, Jo’nun (sonra da Baros’un) arkasında oynatmak akıllıca değildi. Gio hızlı bindirmeleriyle ilk yarı Fener’in beklerini çokça yordu. Tehlikeler yarattı. Arda kanatta daha iyi olabilir ama ortada topu tutup, vücudunu koyarak, ara paslar atarak Keita ve Gio’yu kanatlarda koşturabilecek yeteneğe ve mentaliteye sahip. Gio ise tamamen bir kanat oyuncusu. Galatasaray’ın Aaron Lennon’ı olabilir.
(Rijkaard’ın basın toplantısı devam ediyor) “Arda çok oynamak istedi. Bence tam olarak iyileşmemişti. Ama hafta boyu çok oynamak istediğini söyledi. Bence iyi bir değişiklik olmadı. Çünkü sakatlığı oyununa yansıdı.” O zaman almasaydın hocam…
Gelecek yıl için Haldun Üstünel’den ricam: Mustafa Sarp geldiği gibi gitsin. Mehmet Topal artık kendini geliştiremiyor. Talepleri varken gönderilsin. Barış’ı Almanya’ya falan gönderilsin. Ayhan da askerlikten yırtmak için İsveç’e, Yunanistan’a, Portekiz’e falan gitsin. Gaziantepspor’dan Murat Ceylan, Kayserispor’dan Abdullah Durak mutlaka takıma alınsın. Özer kaçtı bunlar kaçmasın. (Altay’dan Musa Çağıran zaten yolda)… Altyapıdaki Caner, Sinan, Cumhur ve Emre gibi oyuncular yer bulmaya başlasın.Yabancılardan da Elano Dünya Kupası kadrosuna çağrılırsa ki bu kuvettli bir ihtimal, (Dunga çok seviyor Elano’yu) kupa sonrası hemen gönderilsin. Jo takımda kalsa da olur gitse de ama Gio Dos Santos kesinlikle kalmalı. (Al sana yeni Ribery!) Yabancı oyuncu alınacaksa da, sırf yabancı diye, şu ligde bu ligde oynadı diye aman şu kadar milli olmuş diye yabancı alınmasın artık. Gözümüzü isimle değil oyunla boyayacak bir takım kurun. Rijkaard’a adam gibi takım verin lütfen… Gerçi şampiyonlar ligine gidemezsek yine bize kim gelir ki…
Böyle Saça Böyle Tarak
Mart 28, 2010, 8:25 pm | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray kategorisinde yayınlandı | 10 YorumBu lafın başka versiyonları da var ama terbiyem müsaade etmiyor söylemeye. Benim teklifim bundan sonraki Fener maçlarına A2 takımla çıkmak. Emirhan falan en az bu kadar kalecilik yapar, Berkinli Emreli Cem Sultanlı Anıllı hücum hattı en az bu kadar koşabilir sanırım. Hiç değilse mücadele ederler biraz, gözlerinde kazanma hırsını görürsünüz. Koca takımda sadece bir Okyanusyalıyı kendini hırpalarken görmek beni çok yıprattı. Sonuçta her saça uygun bir tarak var, bizimkisi de anlaşıldı ki Fenerbahçe. Tebrikler Daum’a da, adamdan saymadıkları Selçuk’a da, bütün sarı lacivertlilere de. Hak ettiler.
Güiza – Jo İkilemi (Şansal-Erman Yorumu)
Mart 1, 2010, 5:30 pm | Fenerbahçe, Futbol, komik, ozhano kategorisinde yayınlandı | 1 YorumŞansal: Nooldu Hocam??
Erman: Orda Jo gidiyo, Koray diyo ki “Hop bilader biletsiz nereye?”, tutuyo bunu formadan , hoop indiriyo. Abit napıyo?
Şansal: Abit kim Hocam. Aman hocam yapma, Habit – hobit girme, yine adliye kapılarına düşürecen bizi!
Erman: Girmiyorum hocam ne alakası var. Kamil ya bizim, Abitoğlu ne demek, en azından bunun babası Abittir. Neyse hocam, farklı kulvara girmeleyim. Şimdi bak Koray hatıralık parça almış formadan, Kamil cart diye çekmiş kırmızıyı. Neden? Adamın aklında şüphe yok. Jo 3 metreden affetmez, bariz (!) bak dikkatini çekiyorum bariz (!) pozisyon. Gönül rahatlığıyla Koray’ı atıyor Kamil. Ama Fırat biliyor ki Danyal 100 kere gitse 1 kere belki atar, sarıyla kart çıkarmama arasında kalıyor. Kural kitabı da diyor ki, tereddütte kalırsan kartın ağırını ver. Fırat ondan veriyor sarıyı. Ben olsam sarıyı da düşünürüm.
Welcome Back to Big Momma’s House
Şubat 26, 2010, 5:21 pm | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, UEFA Avrupa Ligi kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınNecati Bilgiç Abi, Bir Arpa Boyu Yol İlerle…
Şubat 23, 2010, 10:51 am | Fenerbahçe, ilginç, ozhano kategorisinde yayınlandı | 5 YorumFenerbahçe’nin puan kaybettiği her maçı ucundan bucağından hakemlere bağlayan Necati Bilgiç Abimiz beklediğim üzere puan kaybını yine hakemin Bursaspor’un ikinci golünden önce aleyhlerine verdiği endirekt serbest vuruşun yanlışlığına bağlamış. Necati Abi’ye tek sözüm: Necati Abi Sen nerdesin, takım nerde? Allah’tan desteklediğin kulübün taraftarı herşeyin farkında.
F.Bahçe farklı kazanacağı maçı hakem rozeti takmış bir zavallının maç boyunca yaptığı büyük hatalar ve Bursaspor’a yaptığı ikram sonunda 3-2 kaybetti. Maçın başında öne geçen sarı-lacivertliler farka gidecek bir futbol gösterirken hakem devreye girdi ve Bursasporlu futbolcuların kendini her yere atışına F.Bahçe aleyhine faul verdi. Bunlar yetmedi. 82’de F.Bahçe 2-1 galipken ceza sahası içinde havadan gelen bir topa Volkan’la beraber çıkan ve rakibine dokunmadan topu çıkaran Bilica’nın aleyhine çift vuruş vererek Bursa’nın beraberliği sağlamasına neden oldu. Daum’un bundan sonra son dakikada galip gelmek için Gökhan Gönül yerine Gökhan Ünal’ı alması ve tüm hatlarıyla rakip sahaya geçmesi sırasında kaptığı topla kontratak yaparak ve kaleci Volkan’ı mağlup etmeleriyle beraberlik için çırpınan Bursaspor’un maçı 3-2 kazanmasını sağladı.
Valla Helal Olsun!(Fenerbahçe 1-1 Diyarbakırspor)
Şubat 7, 2010, 9:08 pm | diyarbakırspor, Fenerbahçe, Futbol, ozhano, TSL kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınYazık Oldu Süleyman Efendi’ye
Şubat 5, 2010, 9:45 am | Fenerbahçe, Futbol, Sakatlık kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınTam sevinmiştik futbolsever olarak, Uğur için Türk Futbolu’nun kazancı olur demiştik, seviyorduk, beğeniyorduk, heyecanlanıyorduk, ama nazar değdirdik başka bir şey değil bu. Bu kadar da olmaz, talih dediğin bu kadar ters dönmez. Hem Fener, hem biz ama en çok Uğur kaybetti yine. İçim yandı benim. Böylesine sola adam ararken çok yazık oldu. Acil şifalar diyelim de bu şifanın en acili seneye gibi. Haydi Uğur bunu da aş gel.
Sağ Ayağı Olduğunu Hatırlayan Adam
Ocak 31, 2010, 9:20 pm | Fenerbahçe, Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınŞu adam %100 konsantre olabilse, istikrarını bir koruyabilse, Türk Futbolunun kazancı olacak. Ah Uğur Ah! Hem kendisi hem Daum yazık ediyor Uğur Boral’a.
>Antalya’dan Kalanlar
Ocak 19, 2010, 12:58 pm | Antalyaspor, Fenerbahçe, Futbol, türkiye kupası kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>* Andre Santos asıl mevkisinde oynadığında Roberto Carlos’tan daha iyiymiş.
* Fenerbahçe’nin forvet ya da hücuma dönük orta saha oyuncusuna değil acilen stopere ihtiyacı varmış.
* Gökhan Gönül’süz bir Fenerbahçe’nin kanadı kırıkmış.
* Kimsenin beğenmediği Mehmet Topuz ve Kazım aslında çok işe yarıyormuş.
* Fenerbahçe çift forvet oynarsa Güiza daha faydalı oluyormuş.
* Fener ya Güiza – Gökhan ya da Alex – Semih ikilileriyle oynamalıymış.
* Necati kendine neredeyse kendine gelmiş.
* Yalçın Ayhan kendini çok geliştirmiş.
* Şifo Mehmet Tita’yı Şifo Tita yapmış, yapmış da niye çıkarmış gerçekten? Kıskandı herhal 🙂
* Şu Ömer Çatkıç da yaşlanmadı gitti be arkadaş!
* Djehoua mıdır nedir, ben ondan korkuyorum abi ya!
Antalya’dan Kalanlar
Ocak 19, 2010, 12:58 pm | Antalyaspor, Fenerbahçe, Futbol, türkiye kupası kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın* Andre Santos asıl mevkisinde oynadığında Roberto Carlos’tan daha iyiymiş.
* Fenerbahçe’nin forvet ya da hücuma dönük orta saha oyuncusuna değil acilen stopere ihtiyacı varmış.
* Gökhan Gönül’süz bir Fenerbahçe’nin kanadı kırıkmış.
* Kimsenin beğenmediği Mehmet Topuz ve Kazım aslında çok işe yarıyormuş.
* Fenerbahçe çift forvet oynarsa Güiza daha faydalı oluyormuş.
* Fener ya Güiza – Gökhan ya da Alex – Semih ikilileriyle oynamalıymış.
* Necati kendine neredeyse kendine gelmiş.
* Yalçın Ayhan kendini çok geliştirmiş.
* Şifo Mehmet Tita’yı Şifo Tita yapmış, yapmış da niye çıkarmış gerçekten? Kıskandı herhal 🙂
* Şu Ömer Çatkıç da yaşlanmadı gitti be arkadaş!
* Djehoua mıdır nedir, ben ondan korkuyorum abi ya!
>Sıradaki?
Ocak 18, 2010, 8:43 pm | Fenerbahçe, Futbol, Transfer kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>
Sıradaki?
Ocak 18, 2010, 8:43 pm | Fenerbahçe, Futbol, Transfer kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınNouveau Toulousain Kazım
Ocak 18, 2010, 4:35 pm | Fenerbahçe, Futbol, Milli Takım, Transfer kategorisinde yayınlandı | 1 YorumYanlış yazmadıysak “Yeni Toulouselu Kazım” anlamına geliyor başlık. Kazım Kazım artık bir Toulouse oyuncusu. 3 senelik mukavele imzalamak üzereymiş yeni kulubüyle. En formda olduğu sezon en çok olaya karıştığı sezon olunca, iyi oyunu bile kurtaramadı onu. Artık Fransa Ligi’nde ter dökecek. Dökecek dökmesine de acaba bir daha Milli Takım’a davet edilecek mi, edilirse gelecek mi onu çok merak ediyorum. Hayırlı olsun hem Kazım hem de elindeki değerleri yönetmeyi bilemeyen Fenerbahçe Yönetimine.
>Nouveau Toulousain Kazım
Ocak 18, 2010, 4:35 pm | Fenerbahçe, Futbol, Milli Takım, Transfer kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>
Yanlış yazmadıysak “Yeni Toulouselu Kazım” anlamına geliyor başlık. Kazım Kazım artık bir Toulouse oyuncusu. 3 senelik mukavele imzalamak üzereymiş yeni kulubüyle. En formda olduğu sezon en çok olaya karıştığı sezon olunca, iyi oyunu bile kurtaramadı onu. Artık Fransa Ligi’nde ter dökecek. Dökecek dökmesine de acaba bir daha Milli Takım’a davet edilecek mi, edilirse gelecek mi onu çok merak ediyorum. Hayırlı olsun hem Kazım hem de elindeki değerleri yönetmeyi bilemeyen Fenerbahçe Yönetimine.
>Fenerbahçe Aşkı Bedavaya Verdiriyor
Ocak 10, 2010, 11:59 am | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, Kayserispor, komik kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>
Fenerbahçe Aşkı Bedavaya Verdiriyor
Ocak 10, 2010, 11:59 am | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, Kayserispor, komik kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum>Futbol Uğruna Biten Hayatlar
Ocak 8, 2010, 6:00 pm | Fenerbahçe, Futbol, Sıkıntı, Trabzonspor, Uncategorized kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>
Bünyamin, Serhat (solda), Muhammet (sağda) ve Soner kardeşlerimiz Trabzonspor – Fenerbahçe maçından sonra evlerine dönerken hayatlarını trafik kazasında kaybeden futbolsever kardeşlerimiz. Hayattan kopuk olduğumuz dönemlerde sağolsun Gaziantep’ten Faruk Köse Trabzonspor’dan Hiç Bir Şey Olmaz postunda adı geçen pankart açmış grupla alakalı da olan bir mail atmış bize ve o grup tarafından verilen tepkinin sebebini anlatmış. Hayatını kaybeden gençlerin cenazelerine katılan ne Fenerbahçeli ne de Trabzonsporlu bir yönetici olmadığını söylüyor kendisi. Takımlarını desteklemek uğruna başka illerden kalkıp maça gelen ve dönüş yolunda vefat eden gençlerin anısına saygı gösterilmediğini anlatıyor.
Bizler de gecikmiş olsa da bugün rahmetle anıyoruz futbol sevgisi yolunda hayatlarını kaybeden kardeşlerimizi. Köse’nin sözüne itibar ediyoruz ve ayıplıyor, kınıyoruz her iki takım yöneticilerini de. Mekanınız cennet olsun futbol şehitleri.
Futbol Uğruna Biten Hayatlar
Ocak 8, 2010, 6:00 pm | Fenerbahçe, Futbol, Sıkıntı, Trabzonspor kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınBünyamin, Serhat (solda), Muhammet (sağda) ve Soner kardeşlerimiz Trabzonspor – Fenerbahçe maçından sonra evlerine dönerken hayatlarını trafik kazasında kaybeden futbolsever kardeşlerimiz. Hayattan kopuk olduğumuz dönemlerde sağolsun Gaziantep’ten Faruk Köse Trabzonspor’dan Hiç Bir Şey Olmaz postunda adı geçen pankart açmış grupla alakalı da olan bir mail atmış bize ve o grup tarafından verilen tepkinin sebebini anlatmış. Hayatını kaybeden gençlerin cenazelerine katılan ne Fenerbahçeli ne de Trabzonsporlu bir yönetici olmadığını söylüyor kendisi. Takımlarını desteklemek uğruna başka illerden kalkıp maça gelen ve dönüş yolunda vefat eden gençlerin anısına saygı gösterilmediğini anlatıyor.
Bizler de gecikmiş olsa da bugün rahmetle anıyoruz futbol sevgisi yolunda hayatlarını kaybeden kardeşlerimizi. Köse’nin sözüne itibar ediyoruz ve ayıplıyor, kınıyoruz her iki takım yöneticilerini de. Mekanınız cennet olsun futbol şehitleri.
>Kafaya Çıkmak
Aralık 20, 2009, 10:07 pm | Fenerbahçe, Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>
Kafaya çıkmak, çıkıp kafa topunu almak, alıp o topu temas ettiğin tek ve kısacık anda gole gidecek arkadaşına asist olarak ikram etmek marifettir. Öyle çıkmış olmak için topa yükselmek değil, bir şeyler yapıyormuş gibi gözükmek için değil, giydiğin formanın, aldığın paranın hakkını vermek için, dünyayla bağını kesip havada süzüldüğün o anda bir çok şeyi aynı anda yapıp var olabilmek, var edebilmek için kafaya çıkmak sanattır. Uzun zamandır kendime adıma hasrettim ben böyle bir kafaya, o kafa kim ne derse desin Türkiye’ye gelmiş geçmiş en iyi yabancılardan biri olan Alex’in kafası. Teşekkürler, futbolu sevdirdiğin, futbolun sadece futbol olmadığını bir kez daha gösterdiğin için.
Kafaya Çıkmak
Aralık 20, 2009, 10:07 pm | Fenerbahçe, Futbol kategorisinde yayınlandı | 1 YorumKafaya çıkmak, çıkıp kafa topunu almak, alıp o topu temas ettiğin tek ve kısacık anda gole gidecek arkadaşına asist olarak ikram etmek marifettir. Öyle çıkmış olmak için topa yükselmek değil, bir şeyler yapıyormuş gibi gözükmek için değil, giydiğin formanın, aldığın paranın hakkını vermek için, dünyayla bağını kesip havada süzüldüğün o anda bir çok şeyi aynı anda yapıp var olabilmek, var edebilmek için kafaya çıkmak sanattır. Uzun zamandır kendime adıma hasrettim ben böyle bir kafaya, o kafa kim ne derse desin Türkiye’ye gelmiş geçmiş en iyi yabancılardan biri olan Alex’in kafası. Teşekkürler, futbolu sevdirdiğin, futbolun sadece futbol olmadığını bir kez daha gösterdiğin için.
>Yorumsuz
Aralık 12, 2009, 1:51 am | Acayip İşler, Fenerbahçe, Futbol, ozhano, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>
From Goal:
“Sadly, I have to confirm that the rumours are true. I’m absolutely shocked to find out that these kinds of things are happening. I never expected Fenerbahce players to get involved in something like this,” said Daum to German newspaper Bild.
Daum opted to visit the hotel where the ’sex-marathons’ allegedly took place to discuss the situation with hotel personnel and came to the conclusion that the aforementioned players were indeed involved in the scandal.
That must have been a fun investigation…
Daum: Yeah, hi, um this might be a weird question, but…have my players been having marathon bang sessions in your hotel?
Hotel Employee: Yes. They bang here quite often.
Daum: Great, thanks a bunch.
Anyway, Daum has transfer listed all four players, which kind of doesn’t make sense, because if these guys are having marathon sex sessions they must be pretty fit. I’m not so sure you’d want to lose that.
Ne bileyim kendi aramızda birbirimize sallarız ederiz eyvallah ta dışarıdan olunca nedense kanıma dokundu.
Yorumsuz
Aralık 12, 2009, 1:51 am | Acayip İşler, Fenerbahçe, Futbol, ozhano, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | 1 YorumFrom Goal:
“Sadly, I have to confirm that the rumours are true. I’m absolutely shocked to find out that these kinds of things are happening. I never expected Fenerbahce players to get involved in something like this,” said Daum to German newspaper Bild.
Daum opted to visit the hotel where the ’sex-marathons’ allegedly took place to discuss the situation with hotel personnel and came to the conclusion that the aforementioned players were indeed involved in the scandal.
That must have been a fun investigation…
Daum: Yeah, hi, um this might be a weird question, but…have my players been having marathon bang sessions in your hotel?
Hotel Employee: Yes. They bang here quite often.
Daum: Great, thanks a bunch.
Anyway, Daum has transfer listed all four players, which kind of doesn’t make sense, because if these guys are having marathon sex sessions they must be pretty fit. I’m not so sure you’d want to lose that.
Ne bileyim kendi aramızda birbirimize sallarız ederiz eyvallah ta dışarıdan olunca nedense kanıma dokundu.
>Tuncay’ın Savaşı
Kasım 1, 2009, 12:05 pm | EPL, Fenerbahçe, Futbol, Milli Takım, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>Tuncay Şanlı memleketin yetiştirdiği en önemli aktif futbolculardan biri, daha da önemlisi Milli Takım Kaptanı. Henüz 27 yaşında. Fenerbahçe ve Milli Takım’da yaşadığı başarılar sonrası 2 sene öncesinin UEFA Kupası sahibi EPL’nin köklü takımlarından Middlesbrough’a transfer olması burada çok eleştirilse de bence yanlış bir hareket değildi. Boro Southgate yönetiminde çok adamla hücum etmeye çok hücum adamıyla çalışan bir takımdı. Tuncay 2 sezon boyunca iyi roller buldu orada kendine, önemli performanslar verdi. Ancak Southgate’in tecrübesizliğinin kurbanı oldu o da bütün takım gibi. Yanlış transferler yaktı başlarını. Boro’nun Championship’e düşmesiyle birlikte adı hep transferle anıldı Tuncay’ın. Beklendiği gibi Ada’da kaldı ama büyük ağabeylerden birinde değil İngiltere’nin en eski kulubü Stoke City’de.
Stoke City’nin oyuncu kadrosuna baktığımızda onları sanki biraz İstanbul Büyükşehir Belediye’ye benzetebiliriz. Ligin diğer takımlarında oynadıktan sonra gözden düşen ya da yaşları nedeniyle kapı dışarı edilen adamları bir çatı altında birleştirmiş Pulis. Geçen sezon bu evsizlerden yaptığı takımı sürpriz şekilde 12. sıraya taşıdı Pulis. Geçen sezon sonunda düşen Boro’nun oyuncularından ikisini kadrosuna kattı, Huth ve Tuncay. İkisi de ihtiyacı olan adamlardı. Huth direk oynamaya başladı takımda, stoperde eksiklerdi, kafa toplarına hakim adam eksikliğini gidermişti Pulis. Tuncay’ın da kolayca forma bulacağını düşünüyordu herkes. Keza bir kontraatak ve Delap vesilesiyle bir de uzun taç takımı olan Stoke’ta hem hızlı hem açık alanda etkili, gerektiğinde kanatlarda görev alabilecek ve o taçlara kafa vurabilecek, vuramasa da oraları karıştıracak bir adam lazımdı. Kadroda bu tarife az çok oturan adam Fuller. İşte Tuncay eksik olan parçaydı bu takımda, gerektiğinde golcü, gerektiğinde orta saha ya da kanat adamı.
Tuncay Stoke City’e transfer olduğundan beri Stoke 8 lig maçı oynadı. Bu maçların hiç birinde Tuncay ilk 11’de çıkamadı. Sadece 5’inde oyuna sonradan girdi ve toplam oynadığı süre de 88 dakika. Lig maçları dışında Stoke’un çıktığı 2 Carling Cup maçında ise ilk 11’deydi Tuncay, rotasyonda kendine yer buldu. Blackpool’u 4-3 yendikleri maçta 90 dakika sahadaydı ve 2 asist yaptı. Bir sonraki turda EPL’nin dibindeki Portsmouth’a 4-0 yenilirlerken etkili olamadı ve 81. dakikada oyundan alındı. Sonuç olarak o geldiğinden beri Stoke’un oynadığı maçlarda Pulis sadece ve sadece 259 dakika faydalandı ondan.
Bunun sebepleri ne olabilir diye düşünüyorum. Birincisi kesinlikle Tuncay Stoke’ta kesin oynar düşüncesinin getirdiği aşırı kendine güven ve rahatlık. Ne de olsa Tuncay Milli Takım Kaptanı ve bir adı var. İşte mental anlamda bir futbolcunun en büyük düşmanı bu. İkinci olarak Pulis’in oynattığı sistem katı bir 4-4-2 ve oyuncuların rolleri, sınırları kalın çizgilerle çizilmiş durumda. Tuncay ise çok yönlü bir oyuncu olmasına karşın ne çok iyi bitirici ne de oyunun iki yönünü aynı anda %100 oynayabilen bir oyuncu. Son olaraksa Tuncay’ın transfer itimalleri ve görüşmeleri nedeniyle Boro kampına çok geç katılmış olması dolayısıyla önemli bir hazırlık sürecini kaçırmış olduğu gerçeği var. Dikkat ettiyseniz Fatih Terim bile ona dayanamadı son Milli maçlarda ve oyundan aldı Tuncay’ı. Hepsini birleştirdiğimizde fiziken hazır olmayan, kafaca kendini yeni takımına adapte edememiş ve farkında olmadan kendisini fazlaca büyütmüş, üzerine bir de katı bir 4-4-2 sisteminde ömür boyu hiç görev almamış bir Tuncay’ın Pulis’in takımında gelir gelmez oynaması muhtemel değildi. Aynen öyle oldu ve Tuncay şu anda forma için savaşıyor, savaşmak zorunda. Bu sezonu İngiltere’de bitireceğine ve bu süreçte Stoke’un ilk 11’inin vaz geçilmez adamlarından biri olacağına inanıyorum ben, ama bir gerçek de kafasını boşaltıp fiziken ilerlemesi gerektiği.
Şahsi kanaatim Tuncay’ın 22 Kasım’daki Portsmouth maçıyla birlikte Stoke’ta ilk 11’de forma bulmaya başlayacağı. Bu arada oynanacak lig veya kupa maçlarında bulacağı muhtemel bir gol ona doping etkisi yapacak ve hırsını arttıracaktır. İngiltere Ligi’nde temsilcimiz olması futbolumuz için çok önemli. Senelerce Tugay’ın sürdürdüğü önemli görevi sürdürmek artık Tuncay’ın elinde. Türk oyuncuların EPL’ye gelip gelmemesi kararı verilirken bakılacak en önemli referans artık Tuncay. Zamanında Hakan Şükür, Emre, Okan devamlılık sağlayamayarak İtalya için kapıların kapanmasına sebep oldular. Tugay’ın mirasını devralan Tuncay İngiltere biletidir bir anlamda. İşte o yüzden her gün onu Türkiye’ye geri getirmeye çalışan basın organlarının, aksine onun yanına birilerini nasıl yollarız diye düşünmesi gerekir. Ama burası Türkiye ne de olsa, önce kapıyı kapatır sonra da kendi yaptığımızı unutup niye kapanıyor bu kapılar diye sorarız dev aynasının tam karşısında dururken.
Ben Tuncay’a inanıyorum ve “Ne olur sadece işine bak Tuncay!” diye haykırmak istiyorum.
Tuncay’ın Savaşı
Kasım 1, 2009, 12:05 pm | EPL, Fenerbahçe, Futbol, Milli Takım, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakınTuncay Şanlı memleketin yetiştirdiği en önemli aktif futbolculardan biri, daha da önemlisi Milli Takım Kaptanı. Henüz 27 yaşında. Fenerbahçe ve Milli Takım’da yaşadığı başarılar sonrası 2 sene öncesinin UEFA Kupası sahibi EPL’nin köklü takımlarından Middlesbrough’a transfer olması burada çok eleştirilse de bence yanlış bir hareket değildi. Boro Southgate yönetiminde çok adamla hücum etmeye çok hücum adamıyla çalışan bir takımdı. Tuncay 2 sezon boyunca iyi roller buldu orada kendine, önemli performanslar verdi. Ancak Southgate’in tecrübesizliğinin kurbanı oldu o da bütün takım gibi. Yanlış transferler yaktı başlarını. Boro’nun Championship’e düşmesiyle birlikte adı hep transferle anıldı Tuncay’ın. Beklendiği gibi Ada’da kaldı ama büyük ağabeylerden birinde değil İngiltere’nin en eski kulubü Stoke City’de.
Stoke City’nin oyuncu kadrosuna baktığımızda onları sanki biraz İstanbul Büyükşehir Belediye’ye benzetebiliriz. Ligin diğer takımlarında oynadıktan sonra gözden düşen ya da yaşları nedeniyle kapı dışarı edilen adamları bir çatı altında birleştirmiş Pulis. Geçen sezon bu evsizlerden yaptığı takımı sürpriz şekilde 12. sıraya taşıdı Pulis. Geçen sezon sonunda düşen Boro’nun oyuncularından ikisini kadrosuna kattı, Huth ve Tuncay. İkisi de ihtiyacı olan adamlardı. Huth direk oynamaya başladı takımda, stoperde eksiklerdi, kafa toplarına hakim adam eksikliğini gidermişti Pulis. Tuncay’ın da kolayca forma bulacağını düşünüyordu herkes. Keza bir kontraatak ve Delap vesilesiyle bir de uzun taç takımı olan Stoke’ta hem hızlı hem açık alanda etkili, gerektiğinde kanatlarda görev alabilecek ve o taçlara kafa vurabilecek, vuramasa da oraları karıştıracak bir adam lazımdı. Kadroda bu tarife az çok oturan adam Fuller. İşte Tuncay eksik olan parçaydı bu takımda, gerektiğinde golcü, gerektiğinde orta saha ya da kanat adamı.
Tuncay Stoke City’e transfer olduğundan beri Stoke 8 lig maçı oynadı. Bu maçların hiç birinde Tuncay ilk 11’de çıkamadı. Sadece 5’inde oyuna sonradan girdi ve toplam oynadığı süre de 88 dakika. Lig maçları dışında Stoke’un çıktığı 2 Carling Cup maçında ise ilk 11’deydi Tuncay, rotasyonda kendine yer buldu. Blackpool’u 4-3 yendikleri maçta 90 dakika sahadaydı ve 2 asist yaptı. Bir sonraki turda EPL’nin dibindeki Portsmouth’a 4-0 yenilirlerken etkili olamadı ve 81. dakikada oyundan alındı. Sonuç olarak o geldiğinden beri Stoke’un oynadığı maçlarda Pulis sadece ve sadece 259 dakika faydalandı ondan.
Bunun sebepleri ne olabilir diye düşünüyorum. Birincisi kesinlikle Tuncay Stoke’ta kesin oynar düşüncesinin getirdiği aşırı kendine güven ve rahatlık. Ne de olsa Tuncay Milli Takım Kaptanı ve bir adı var. İşte mental anlamda bir futbolcunun en büyük düşmanı bu. İkinci olarak Pulis’in oynattığı sistem katı bir 4-4-2 ve oyuncuların rolleri, sınırları kalın çizgilerle çizilmiş durumda. Tuncay ise çok yönlü bir oyuncu olmasına karşın ne çok iyi bitirici ne de oyunun iki yönünü aynı anda %100 oynayabilen bir oyuncu. Son olaraksa Tuncay’ın transfer itimalleri ve görüşmeleri nedeniyle Boro kampına çok geç katılmış olması dolayısıyla önemli bir hazırlık sürecini kaçırmış olduğu gerçeği var. Dikkat ettiyseniz Fatih Terim bile ona dayanamadı son Milli maçlarda ve oyundan aldı Tuncay’ı. Hepsini birleştirdiğimizde fiziken hazır olmayan, kafaca kendini yeni takımına adapte edememiş ve farkında olmadan kendisini fazlaca büyütmüş, üzerine bir de katı bir 4-4-2 sisteminde ömür boyu hiç görev almamış bir Tuncay’ın Pulis’in takımında gelir gelmez oynaması muhtemel değildi. Aynen öyle oldu ve Tuncay şu anda forma için savaşıyor, savaşmak zorunda. Bu sezonu İngiltere’de bitireceğine ve bu süreçte Stoke’un ilk 11’inin vaz geçilmez adamlarından biri olacağına inanıyorum ben, ama bir gerçek de kafasını boşaltıp fiziken ilerlemesi gerektiği.
Şahsi kanaatim Tuncay’ın 22 Kasım’daki Portsmouth maçıyla birlikte Stoke’ta ilk 11’de forma bulmaya başlayacağı. Bu arada oynanacak lig veya kupa maçlarında bulacağı muhtemel bir gol ona doping etkisi yapacak ve hırsını arttıracaktır. İngiltere Ligi’nde temsilcimiz olması futbolumuz için çok önemli. Senelerce Tugay’ın sürdürdüğü önemli görevi sürdürmek artık Tuncay’ın elinde. Türk oyuncuların EPL’ye gelip gelmemesi kararı verilirken bakılacak en önemli referans artık Tuncay. Zamanında Hakan Şükür, Emre, Okan devamlılık sağlayamayarak İtalya için kapıların kapanmasına sebep oldular. Tugay’ın mirasını devralan Tuncay İngiltere biletidir bir anlamda. İşte o yüzden her gün onu Türkiye’ye geri getirmeye çalışan basın organlarının, aksine onun yanına birilerini nasıl yollarız diye düşünmesi gerekir. Ama burası Türkiye ne de olsa, önce kapıyı kapatır sonra da kendi yaptığımızı unutup niye kapanıyor bu kapılar diye sorarız dev aynasının tam karşısında dururken.
Ben Tuncay’a inanıyorum ve “Ne olur sadece işine bak Tuncay!” diye haykırmak istiyorum.
Ucuz Kahraman!!!
Ekim 27, 2009, 6:30 pm | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, volkanbk3 kategorisinde yayınlandı | 1 YorumMaç öncesi bir haftasonu gazetesinde ropörtajı çıkmıştı. “Allah bana o formayı giydirmesin” diyordu: “Ben o kadar profesyonel değilim…” Ne kadar profesyonel acaba sorusuna cevabını yine kendisi verdi Kadıköy’deki derbiye ısınırken…
Tribünlerini alkışlamaya koyulduğunda tüm takımını davet ederken o arkasındaki Cristian’ı görmemişti. Brezilyalı ise bence bilerek ve isteyerek, direk olarak art niyetle, sadece kavga çıkartmak için, belki de sadece maç boyu karşı karşıya kalacağı Arda’nın sinirlerini şimdiden bozmak için önünde olduğunu gördüğü Arda’yı itiyor. Tüm 55 bin’in gözü önünde… Ve Arda Cristian’ın bu hareketine “olumlu” karşılık vererek derbideki sinir harbine 1-0 geride başlıyor.
Sabri önderliğinde tribünlere gittiğini gördüğümüz takım yine aynı şekilde geri dönerken, sürüden ayrılan kurtların arasına kapılmaya gidiyor. Daha uçağı ülkeye 4 ay olmamış çakma Aurelio’ya, ağzından okuyabildiğimiz kadarıyla “Adam ol!” tehditleri savurarak yaklaşıyor. Ortaya çıkan sonuç aslında bir hiç! Kazım, Arda’yı uzaklaştırmaya çalışırken, Cristian ya da Bilica basıyor tokadı! Gerisi geliyor zaten…
Arda’nın başlattığı kavga, hakemin başının yarılması nedeniyle maçın ertelenmesi gerektiği tartışmalarına bile yol açıyor maç sonrasında. Fakat maça yansıması ise takımın lideri, galibiyetin mimarı olması beklenen Arda açısından ise, ezdiği toplar, atamadığı paslar, iki kişiye birden çalım atma arzusunun yarattığı top kayıpları, moral bozukluğu olarak geri dönüyor ve Rijkaard 55 dakika sonra onu oyundan alabilme cesaretini gösteriyor. Hollandalı’nın maçta yaptığı tek tük olumlu hareketten biriydi bu. Çünkü Rijkaard maçtan önce uyarmıştı: “Ucuz kahramanlık yapmayın. Takım oyunu oynayın.”
Maçtan sonra çok ağlamış diye haberler okudum gazetelerde. Adnan Polat’ın kaptanlığı ondan almayacağı yönünde haberler de. Bu iki açıklama da zerre ilgilendirmiyor beni. Asıl olan bundan sonraki açıklamaları da değil Arda’nın. Çünkü ve aslında derbi öncesi yaşananlar çok da uzak tarihlere gitmeden olabileceğini tahmin etmemiz gereken olaylardı. Ne çabuk unutuyoruz… Ne kolay affediyoruz…
Kaptanlık pazu bandı takıp, para atışı sonrası kaleyi seçmek, açılışlarda takımını temsil etmek, vs. değildir. Takım içi huzuru sağlamak, takımını maça hazırlamak, takımının ve taşıdığın formanın geçmişine uygun davranışlar sergilemektir. Takımının cesur yüreği, bayrak adamı, unutulmazı olabilmektir.
>Ucuz Kahraman!!!
Ekim 27, 2009, 6:30 pm | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, volkanbk3 kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>
Maç öncesi bir haftasonu gazetesinde ropörtajı çıkmıştı. “Allah bana o formayı giydirmesin” diyordu: “Ben o kadar profesyonel değilim…” Ne kadar profesyonel acaba sorusuna cevabını yine kendisi verdi Kadıköy’deki derbiye ısınırken…
Tribünlerini alkışlamaya koyulduğunda tüm takımını davet ederken o arkasındaki Cristian’ı görmemişti. Brezilyalı ise bence bilerek ve isteyerek, direk olarak art niyetle, sadece kavga çıkartmak için, belki de sadece maç boyu karşı karşıya kalacağı Arda’nın sinirlerini şimdiden bozmak için önünde olduğunu gördüğü Arda’yı itiyor. Tüm 55 bin’in gözü önünde… Ve Arda Cristian’ın bu hareketine “olumlu” karşılık vererek derbideki sinir harbine 1-0 geride başlıyor.
Sabri önderliğinde tribünlere gittiğini gördüğümüz takım yine aynı şekilde geri dönerken, sürüden ayrılan kurtların arasına kapılmaya gidiyor. Daha uçağı ülkeye 4 ay olmamış çakma Aurelio’ya, ağzından okuyabildiğimiz kadarıyla “Adam ol!” tehditleri savurarak yaklaşıyor. Ortaya çıkan sonuç aslında bir hiç! Kazım, Arda’yı uzaklaştırmaya çalışırken, Cristian ya da Bilica basıyor tokadı! Gerisi geliyor zaten…
Arda’nın başlattığı kavga, hakemin başının yarılması nedeniyle maçın ertelenmesi gerektiği tartışmalarına bile yol açıyor maç sonrasında. Fakat maça yansıması ise takımın lideri, galibiyetin mimarı olması beklenen Arda açısından ise, ezdiği toplar, atamadığı paslar, iki kişiye birden çalım atma arzusunun yarattığı top kayıpları, moral bozukluğu olarak geri dönüyor ve Rijkaard 55 dakika sonra onu oyundan alabilme cesaretini gösteriyor. Hollandalı’nın maçta yaptığı tek tük olumlu hareketten biriydi bu. Çünkü Rijkaard maçtan önce uyarmıştı: “Ucuz kahramanlık yapmayın. Takım oyunu oynayın.”
Maçtan sonra çok ağlamış diye haberler okudum gazetelerde. Adnan Polat’ın kaptanlığı ondan almayacağı yönünde haberler de. Bu iki açıklama da zerre ilgilendirmiyor beni. Asıl olan bundan sonraki açıklamaları da değil Arda’nın. Çünkü ve aslında derbi öncesi yaşananlar çok da uzak tarihlere gitmeden olabileceğini tahmin etmemiz gereken olaylardı. Ne çabuk unutuyoruz… Ne kolay affediyoruz…
Kaptanlık pazu bandı takıp, para atışı sonrası kaleyi seçmek, açılışlarda takımını temsil etmek, vs. değildir. Takım içi huzuru sağlamak, takımını maça hazırlamak, takımının ve taşıdığın formanın geçmişine uygun davranışlar sergilemektir. Takımının cesur yüreği, bayrak adamı, unutulmazı olabilmektir.
Teşekkürler Emre!
Ekim 26, 2009, 12:47 am | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>Teşekkürler Emre!
Ekim 26, 2009, 12:47 am | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray, Sıkıntı kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>
Bize Düşen Tebrik Etmek
Ekim 25, 2009, 10:15 pm | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray kategorisinde yayınlandı | 1 YorumMaç öncesi olanları, Fenerbahçe’ye yakışmayan adamları, sahaya atılanları, oynadığı takıma kazık atılanları anlatmadan, hepsini bir kenara atarak tebrik ediyorum Fenerbahçe’yi. Tek görmek istediğim benim şu yukarıdaki fotoğrafta gözüken paylaşımın, dostluğun, birbirini kabullenmenin yerleşmesi Türkiye’de. Ama bu kafayla çok zor. Polat’ın tribünde olması da ayrı bir güzellikti. Gerilim olmasın, bugün olduğu gibi iyi oynayan, hak eden kazansın, biz ertesi gün birbirimizi kızdıralım ama hep kucaklaşalım. Tebrikler Fenerbahçe, içinde o formayı hak etmeyenlerini ayırarak.
>Bize Düşen Tebrik Etmek
Ekim 25, 2009, 10:15 pm | Fenerbahçe, Futbol, Galatasaray kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>Maç öncesi olanları, Fenerbahçe’ye yakışmayan adamları, sahaya atılanları, oynadığı takıma kazık atılanları anlatmadan, hepsini bir kenara atarak tebrik ediyorum Fenerbahçe’yi. Tek görmek istediğim benim şu yukarıdaki fotoğrafta gözüken paylaşımın, dostluğun, birbirini kabullenmenin yerleşmesi Türkiye’de. Ama bu kafayla çok zor. Polat’ın tribünde olması da ayrı bir güzellikti. Gerilim olmasın, bugün olduğu gibi iyi oynayan, hak eden kazansın, biz ertesi gün birbirimizi kızdıralım ama hep kucaklaşalım. Tebrikler Fenerbahçe, içinde o formayı hak etmeyenlerini ayırarak.
Sevinen Devlet Memurunun Kellesi Tez Uçurulacak!
Ekim 19, 2009, 7:40 pm | Fenerbahçe, Futbol, ilginç, ozhano kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın
Şimdi olayı başka bir valiye getirelim: İstanbul Valisi Muammer Güler. Güler de Fenerbahçe maçlarında az sevinmedi değil. Artı Vali Güler aynı zamanda Fenerbahçe kongre üyesi. Aziz Yıldırım’ın lafından hareket edersek devlet memuru sevinmesin ama bir takımın kongre üyesi olsun bir şey olmaz. Madem Aziz Yıldırım bu şekilde devlet memurlarının sevinmemesini düşünen bir başkan, o zaman Vali Güler’in kongre üyeliğini neden devam ettiriyor? Bana kalırsa vali, kaymakam, muhtar, ihtiyar heyeti vs. hangi devlet memuru olursa olsun eğer futbolla ilgileniyorsa ve bir takım taraftarı ise takımının kazandığı maçlardan ya da attığı gollerden sonra gönlünce sevinmeli; isterse, gücü varsa gitsin kongre üyesi de olsun ne olursa olsun önemli değil. Önemli olan iş hayatında bu kayırımın yapılmaması. Yapmıyorsa sorun yok.
>Sevinen Devlet Memurunun Kellesi Tez Uçurulacak!
Ekim 19, 2009, 7:40 pm | Fenerbahçe, Futbol, ilginç, ozhano kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın>
Şimdi olayı başka bir valiye getirelim: İstanbul Valisi Muammer Güler. Güler de Fenerbahçe maçlarında az sevinmedi değil. Artı Vali Güler aynı zamanda Fenerbahçe kongre üyesi. Aziz Yıldırım’ın lafından hareket edersek devlet memuru sevinmesin ama bir takımın kongre üyesi olsun bir şey olmaz. Madem Aziz Yıldırım bu şekilde devlet memurlarının sevinmemesini düşünen bir başkan, o zaman Vali Güler’in kongre üyeliğini neden devam ettiriyor? Bana kalırsa vali, kaymakam, muhtar, ihtiyar heyeti vs. hangi devlet memuru olursa olsun eğer futbolla ilgileniyorsa ve bir takım taraftarı ise takımının kazandığı maçlardan ya da attığı gollerden sonra gönlünce sevinmeli; isterse, gücü varsa gitsin kongre üyesi de olsun ne olursa olsun önemli değil. Önemli olan iş hayatında bu kayırımın yapılmaması. Yapmıyorsa sorun yok.
Savunma
Ekim 15, 2009, 11:48 pm | Basketbol, Efes Pilsen, Fenerbahçe kategorisinde yayınlandı | 3 Yorum
WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.
Entries ve yorumlar feeds.