Anadolu Rangers 48 – 14 Sakarya Tatankalar

Mart 20, 2010, 9:31 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | 3 Yorum

Üniversiteler Ligi gruplarında son maçımızdı bu, kazanabilseydik Çeyrek Finale çıkan ekip olacaktık, halbuki maça da fena başlamamıştık ama maç 8-8 iken önce Tight End’imin kolu bileğinden, 14-16 iken Fullback’imin kolu humerus denilen dirsek omuz arasındaki bölgeden boyuna kırıldı. TE en az 1 ay yok FB sanırım futbolu bırakma noktasına gelmiş oldu bu sakatlıkla, bu gece ya da yarın sabah İstanbul’da ameliyata alınacak. Bu gelişmelerden sonra tekrar maça motive olmak, hiçbir şey yokmuş gibi devam etmek, kafaları dik tutmak çok zor. Çocuklarım yine de ellerinden geleni yaptılar ama sakat sayısı bu kırıklarla 10’u bir hayli geçmişken, takımın yarısı iron man oynarken ve maç konsantrasyonu kalmamışken bile yine de savaştılar. Hepsini alınlarından öpüyorum sergiledikleri duruş için, centilmenlikleri için, adamlıkları için! Onlarla aynı havayı solumak bile benim için gurur.

Anadolu Üniversitesi’ne Üniversiteler Ligi Final grubunda başarılar diliyorum, umarım önleri açık olur, gidebildikleri yere kadar giderler.

Bu noktadan sonra 17 Nisan’ı ve 1. Lige Terfi maçını bekliyoruz artık. Allah yardımcımız olsun.

Sakarya Tatankalar 7 – 20 Selçuk Kartallar

Mart 13, 2010, 10:31 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | 2 Yorum

Üniversiteler Ligi’nde 2. maçımıza çıktık bugün. Sakatlar, Kulüpler Ligi kadrosunda olup da bu kadroda bulunmayan 10 küsür adam, yağmur yağmaması, rüzgar esmemesi, şimşek düşmemesi, kıl dönmesi gibi meseleleri ardı ardına sıralayıp mağlubiyete bahane bulacak adam değilim kendi adıma. Çok güzel ve öğretici bir mağlubiyet aldık. Buna halk arasında söylenecek çok güzel sözler var ama ben ben pek abartmadan havadaki burunlar normal seviyelerine geri döndüler diyeyim. Hayatın her aşamasında “ben oldum” dediğin anda kaymetmeye mahkum olursun. Bugün çocuklar çok şey öğrendi. En önde geleni de buydu. Üst üste 4 maç kazanmak demek kral oldun demek değil ki! Geçmişle yaşayan kaybetmeye ne zaman mahkum olmadı ki bugün olacak. Sporda dün de yok yarın da, şu an var sadece, ve sen o anda, takım olarak, takımın parçası olarak orada olmak zorundasın. Gelecek Cumartesi Anadolu Üniversitesi ile deplasmanda karşılaşacağız. Maçı kazanan Üniversiteler Ligi’nde Çeyrek Final’e yükselecek. Benim içinse Çeyrek Final’den öte çocukların kaybetmenin acısının nasıl bir şey olduğunu içlerinde hissedip takım olmayı becerebilmeleri. Sonuçta Kulüpler Ligi ve Üniversiteler Ligi çok farklı oluşumlar ve bu çocuklar Üniversite Takımının, sonrasında bir kısmı da Kulüp Takımının geleceği.

Çok kıymetli bir rakip vardı bugün karşımızda. Hak ederek kazandılar, en önemlisi onlar takımlardı. Kendilerini kutluyorum, umarım önleri açık olur. Hatta umarım Ankara ve İstanbul hanedanlığına karşı duracak ekiplerden biri olarak seneler boyu var olurlar.

Bu maçta midesi delindiği ve bu sebeple ameliyat olduğu için oynayamayan ve bir müddet aramızdan uzak kalacak olan Fatih’e bir galibiyet armağan etmek istedik ama olmadı. Tekrar geçmiş olsun diyorum tüm takım adına kendisine. Acil Şifalar Fatih,çok özledik seni!

Not: Bu arada ozhano ilk kez maça geldi ve kaybettik, yoksa….  🙂

Tatankaların Yeni Transferi: Sevilla

Mart 13, 2010, 8:30 am | Korumalı Futbol, ozhano kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

http://www.viddler.com/player/f89e244b/

Bu videodan sonra Cenky’nin bir başkan olarak Tatankalar için siyah takımın 36 numarası olan Sevilla ile ilgili bir transfer görüşmesi yapması gerektiğini düşünüyorum. Baksanıza rakibin ayaklarını yerden kesiyor.

Sakarya Tatankalar 24 – 6 Ege Dolphins

Mart 7, 2010, 5:59 pm | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Muazzam maç oldu. Bu galibiyetle 2. Lig’de 2.liği elde etmiş olduk. 17 ya da 18 Nisan’da 1. Lig’in 7.siyle 1.lige yükselme müsabakasına çıkacağız. Sezon başından beri inanılmaz bir gelişme gösteren ve çok çalışan takımımı kutluyorum. Bu takımın bir parçası olmak çok büyük bir gurur. Hem ofans hem defans muazzam bir performans verdi. Rakibi her alanda kilitledik ve savaşarak kazandık. Umarım bu performansı terfi maçında da verir layık olduğumuz noktaya erişiriz. Şimdi sırada Üniversiteler Ligi ve Selçuk’la Anadolu Üniversiteleri maçları var. Tatankalar savaşmaya devam edecek!

Sakarya Tatankalar 14 – 0 Yaşar Üniversitesi (Admirals)

Şubat 28, 2010, 9:25 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Bu sezon hem Korumalı Futbol Türkiye 2. Ligi’nde hem Üniversitler Ligi’nde mücadele ediyoruz Sakarya Üniversitesi olarak. Bugün Üniversiteler Ligi’ne Yaşar Üniversitesi maçı ile başladık kendi sahamızda. Ağır bir sahada, zorlu Koç Üniversitesi 2. Lig müsabakasından sonra hırslı ve istekli Yaşar Üniversitesi müsabakası oldukça zorlu geçti. Hem Türkiye Ligi hem de Üniversiteler Ligi’nde oynamış olmanın getirdiği öğrenci olmayan oyuncularımızın forma giyememesi zorunlu rotasyona itiyor takımı ki bu da son derece tecrübe artırıcı bir faktör aslında. Bu maçla beraber faydalandığımız oyuncusu sayısı 40’ı geçmiş oldu ki bu da gelecek seneler için umut verici.

Üniversiteler Ligi’nde garipsediğimiz bir kural değişikliği çeyreklerdeki süre kısaltımı oldu. Perşembe günü faksla aldık bilgisini, normalde 15 dakika olan çeyrekler 12 dakikaya indirilmiş vaziyette. Bu bence iyi olmamış. Buna bir de sürenin sadece saati tutan başhakem tarafından biliniyor oması ve neye göre değişiyor olduğunun tam olarak anlaşılamaması eklenirse Üniversiteler Ligi’ne ilişkin bazı sıkıntıların yaşanacağı bugünden söylenebilir. Sözü fazla uzatmayalım grubun diğer maçında Anadolu Üniversitesi kendi sahasında Selçuk Üniversitesi’ne 14-20 kaybetti.

Gelecek hafta Ege Üniversitesi SK ile bir anlamda 2.Lig’de 2. sıra mücadelesine çıkacağız. Sonraki hafta ise Selçuk Üniversitesi’ni misafir edeceğiz Sakarya’da. Tatankalar savaşıyor!

Sakarya Tatankalar 24 – 8 Koç Rams

Şubat 21, 2010, 9:38 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | 3 Yorum
Bu 4 yıllık bir özlemin son bulduğu maçtı. 
Bu galibiyet emeklerin boşa olmadığının kanıtıydı.
Bu skor inananın neler yapacabileceğinin göstergesiydi.
Bu sonuç çalışanın kazanacağının ispatıydı.
Bu skorla 3 yıl önce bir hayalin peşinde çıktığımız yolu vücuda getirdik.

Sahaya çıkacak ekipmanı olmayan Sakarya’yı bugün getirdiğimiz yer planlı çalışmanın, hedef koymanın ve vazgeçmemenin sonucudur. Her geçen gün üzerine koyan, her maç öğrenen, her hafta tecrübelenen, disiplinli ve vazgeçmeyen bir takımız var. 7 Mart’taki Ege maçını da kazanırsak çok büyük bir hayalin eteklerine yapışmış olacağız. Ege galibiyeti gelirse 17 Nisan’da 1. Lige yükselme maçına çıkacağız. Rakibimize saygı duyuyoruz, geçen sene bizi kendi sahamızda mağlup ettiklerini unutmuyoruz ve odaklanıyoruz.

Bu çocuklar, bu ekip her türlü övgüyü hak ediyor. Hepsini alnından öpmek boynumun borcu. Özellikle savunma takımımızı bir ayrı tebrik ediyor ve kucaklıyorum.

Ekip olarak bu galibiyeti senelerdir her türlü cefamızı çeken annelerimize armağan ediyoruz.

İstanbul AFK B 0 – 36 Sakarya Tatankalar

Şubat 14, 2010, 11:59 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Aslında üzerine uzun uzun yazmak gerekir ama ben gelecek haftaki Koç Rams maçını bekliyorum. O maç sonrası bu sezonki hikayemizi anlatacağım. Hem ofansta hem defansta her geçen gün gelişme gösteren takımımı kutluyorum. Profesyonel liglere tarihinde ilk kez iştirak eden Tatankaların bu ilk galibiyeti tarih sayfalarındaki yerini aldı. Hedef önümüzdeki 2 maçı da kazanarak wild card oynayabilmek ve 1. Lige terfi edebilmek. Ama her şeyin ötesinde centilmence, sportmence ve zevk alarak, eğlenerek spor yapmak, yaptırmak. Ayrıca Sevgili dostum Taner Şengül’e de sonsuz teşekkürler. O olmasa bugünkü durumumuza gelemezdik.

Çalışan ve inanan kazanır, kaybetse bile…

EFAF Coaching Clinic 1 – İstanbul

Şubat 1, 2010, 8:30 am | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Bu hafta sonu İstanbul’da Türkiye Beyzbol, Softbol, Korumalı Futbol ve Ragbi Federasyonu’nun, ki kısa adı TBSF’dir, düzenlediği Antrenörlük Semineri’ne katıldık. Bilenler biliyor Sakarya Üniversitesi Tatankaları Korumalı Futbol Takımı’nın Kulüp Başkanıyım. Sakarya’daki en büyük sıkıntımız Koç-çalıştırıcı sıkıntısıdır senelerdir. Bu nedenle bir şekilde kendi koçumuzu kendi içimizden çıkarmak için yöntem arayışındaydık uzun zamandır. TBSF Avrupa Amerikan Futbolu Federasyonu’na (EFAF) üye olduktan sonra onlar da bir anda faaliyetlerini arttırıp, spora yeni antrenör ve hakem kazandırma uğraşısına girdiler. Bu hafta sonu için Türkiye’ye davet edilen EFAF’tan 2 kariyerli eğitmen Türkiye’deki ilk EFAF onaylı antrenörlük seminerini uygulamalı olarak verdiler. Cumartesi tamamen teknik ve teorik Pazar günü ise uygulamalı olarak eğitim gördük. Toplamda Tüm Türkiye’den 35 kişinin iştirak ettiği eğitimde Sakarya’dan 7 kişiydik. Bu 7 kişinin ben de dahil olmak üzere 4’ü bundan sonraki hayatlarında çok ekstrem bir şey yaşamazlarsa Sakarya’da yaşayacak kişiler olduğu için Koç sıkıntımız bir anlamda fazlasıyla çözülmeye başladı. Bundan sonraki amaç ise Federasyon’nun Ulusal Antrenörlük Kurslarından birini Sakarya’da açıp Sakaryalı antrenör sayısını arttırmak. Kuralları, taktikleri ve tabii ki ekipmanlarıyla çok farklı bir spor olan Korumalı Futbol’da bu sene ilk kez profesyonel Lig’de yer alıyor olsak da tek amacımız Profesyonel Liglerde kalıcı olmak ve kendi düzeni içinde kendi kendine dönen ve devamlı yenilenen bir spor çarkı kurmak. Her şey çalışmaktan geçiyor, amacımız da çok çalışmak.

Semineri veren eğitmenlerden biri Fransa’yı Gençler Avrupa Şampiyonu yapmış Paul Vincent Miraval diğeri ise NFL’de Washington Redskins ve Carolina Panthers formaları giymiş Fransız LB Philippe Gardent idi. Çok verimli, faydalı ve eğlenceli bir eğitim verdiler. Bu şansı yakalamamızdaki en büyük etken olan TBSF Asbaşkanı Alper Gerdaneri’ne buradan sonsuz teşekkürler. Umarız bu Seminerler 2.si de bu sene olmak üzere devam edecek ve Türkiye geneli için sorun olan (eğitimli) Antrenör sayısı artacak.

 
Philippe Gardent

>Ünilig, Yönetim Yanlışları ve Sakarya’nın Macerası

Haziran 10, 2009, 3:15 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | 3 Yorum

>

Üniversiteler Ligi’nde bir değişiklik olmadı ve yine Ankara takımlarının liderliğinde ve şampiyonluğunda sona eren bir Lig yaşandı. Daha önceki yazılarda hep Üniversiteler Ligi’nin sisteminin yanlış olduğundan, bu sistemle ne doğru düzgün oyuncu yetişebileceğinden ne de Üniversite kulüplerinin kurumsallaşabileceğinden bahsettik. Bu sezonki sonuç, önceki seneler gibi aynı senaryonun tekrar filme çekilmesi oldu. Ve hepimiz sıkıldık, hepimiz bunaldık.

NFLTr’de bu yıl başladığım yazarlığımın yanı sıra, hatta ve aslında Sakarya Üniversitesi Korumalı Futbol Kulübü’nün Başkanlığını yürütüyorum. 2007’de göreve geldiğim günle bugün arasında 2 kez TBSF federasyonu değişti. Sporcu-öğrenci arkadaşlarımın kafasındaki kendimizle ilgili soru işaretlerinin çoğunu halletmişken, halen büyük bir kısmının aklında Federasyon ve sporun geleceği ile ilgili bir yığın soru ve şüphe var. Yavaş yavaş hem bunları hem de yaşadıklarımızı paylaşmak istiyorum sizlerle.

2 sezondur farklı federasyonlar görevde olmasına karşın Üniversiteler Ligi başlamadan 1 hafta öncesine kadar lig nasıl tertip edilecek, kim hangi grupta, seri başı var mıdır, gruplar kaçarlı olacak, kaç maç yapılacak vs. vs. soruları cevap bulmuyor. Tertip edilen resmi bir ligin başlamasına üç gün kala bunlar belli olursa, ne doğru düzgün o lige katılacak takım ne de o ligi götürecek ekip, ekipman, yan faktörleri tamamlayabilirsin.

Öncelikli sorun hem Sakarya’da hem diğer illerde muhtemelen maç yapacak sahadır. Liglerin başlama tarihi, katılacak takımlar lig başlamadan en az 1 ay önce belli olmadıkça, Korumalı Futbol’da saha sıkıntısı kanayan bir yara olarak kalacaktır. Üniversitelerin açılış tarihleri birbirine çok yakın olduğuna göre, ligin başlama tarihi de yaz aylarında kriterleri ile belirlenmelidir. Katılım için konulan başvuru tarihinde kriterleri sağlayan takımlar hesaba katılıp fikstür ve organizasyon taslağı kolaylıkla belirlenebilir. Taslak Üniversitelere gönderilir ve konulan belli cevap süresi sonunda gelen – gelmeyen cevaplara göre kesinleşir. Örneğin Lig Ekim 20’de başlayacaksa bu işler 20 Eylül’de kesinleşmiş, son bulmuş olur. Ona göre Gençlik Spor Müdürlükleri, Belediyeler ve Üniversite Yönetimleri ile masaya oturulur, sahalar aylar öncesinden bağlanır. Bu iki seneyi hatırlayalım örneğin. İlk maçımız geçen sene Bilgi Üniversitesi ile, Lig Cumartesi başlayacak, maç tarihi ancak Pazartesi kesinleşti, biz yırtınarak şehir dışındaki bir sahayı Perşembe günü koparabildik. O da benim Gençlik Spor İl Müdürü ile 13 senelik bir dostluğum olması sayesinde olabildi ancak. Bu sezon 2. hafta fikstürü sezon başı ilan edilip sonra Kurban Bayramı diye ötelendi. Ben 2 maç Üniversite’den 1001 zorlukla aldığım ve bakımını büyüklerimizin ılımlı yaklaşımı sonucu ertelettiğim sahada dediğim tarihte 1.maçımı yapamadım, 2. maçımda da mağlup olunca bir anda “Bunun için mi verdik sorusuna” muhatap kalabilecek bir hale geldim. Halbuki maçları zamanında ve hazırken yapsam belki de 2 galibiyetle gruptan çıkan benim ekibim olacaktı. Düzensiz ve eksik bir organizasyon geçen sene çeyrek final yapan takımı bir anda o iş tesadüf mü? sorusuyla karşı karşıya bıraktı ki kökeninde Saha sıkıntısının verdiği stres ve son güne kadar saha ayarlayıp onu oynanabilir getirmeye çalışan oyuncuların yıpranmışlığı ve üzerlerindeki baskı yatar.

Pahalı bir spor olan Korumalı Futbol’u devam ettirebilmek, iyi bir yerlere getirebilmek ve bu kültürü yerleştirebilmek için en elzem ihtiyaç mutlaka ve mutlaka malzeme. 2007’de elinde sağlam 22 shoulder pad ve 18 kask olan takımı bu sezon sonu itibariyle Kulüpler Ligi’ne katılabilecek duruma getirdik. Ancak 2 senedir çektiklerimi bir ben bir de Allah biliyor. Eşime, evime, aileme ayıramadığım zamanı hep Korumalı Futbola ve kulübe ayırmak, her anı “Takımı nasıl daha iyi bir konuma getiririz?” diye düşünerek geçirmek, para peşinde koşmak, defalarca reddedilmek, antrenmanı ayrı deplasmanı ayrı maçı ayrı oyuncuların ruh halini, derslerini ayrı düşünmek, kurum içi sorunlarla ve bürokratik engellerle savaşmak herkesin katlanacağı şeyler değil. Oyuncularım zaman zaman soruyorlar bana “Neden Hocam, neden bu kadar parçalıyorsunuz kendinizi?” diye. Net bir cevabı yok aslında, aşk var, tutku var içinde, paylaşmak var ama kesin şudur diyemiyorum. Onları sahada görmek çok mutlu ediyor beni. Malzemeleri, formaları, topları tam olarak çıkıyorlar ya sahaya bir an zaman duruyor benim için.

Fazla uzatmadan özetleyelim malzeme ve para mevzusunu. 2 seneyi aşkın süredir hediyelik eşya satmaktan, bağış toplamaya, sponsorluk görüşmelerinden, takvim yaptırmaya envayi çeşit yol denedik para bulabilmek için. Hem alın terimizle kazandık parayı hem de sonunda bir sponsor bulabildik ama sponsor benim ortaokul ve liseden çok sevdiğim bir dostum. Formaları yaptırdık ama bunu yapan da bizim okuldan Ankara’da yaşayan bir işadamı arkadaş. Bu mudur yani Korumalı Futbol’un gelişimi, ilerlemesi? Bu mudur Balkanlar’a yayılıyoruz, tabana iniyoruz? Bir kişi bir şeye ihtiyacınız var mı diye aramadı 2 senedir Federasyon yetkili kurullarından (Fatih Gökova ve Metin Bey’i hariç tutuyorum). Arandığımız zaman sorulan soru şu : Maça çıkıyor musunuz, sahanızı ayarladınız mı? Bu mudur bir sporu federe etmek, yönetmek. Bu adamlar neler yapıyorlar, nereden malzeme bulup çıkıyorlar maçlara, paraları var mı, sahayı nasıl ayarladılar, deplasmana nasıl gidecekler diye kimse sormuyor. Çoğu Üniversite takımı bizim gibi SKS’ye bağlı (ki bu sene Rektörlüğe bağlanmayı başardık) ve öğrenci kulübü konumunda. Üniversite’den alınan maddi destek sıfıra yakın, ancak kampus içi ihtiyaçlar karşılanabiliyor, onlar da kısıtlı oluyor. Peki bu şartlar altında bu kadar Üniversite takımı nasıl var oluyor ve bu lig yürüyor? Bunun adı mucize başka bir şey değil.

Anlatacak aslında çok şey var ama şimdilik bu kadarla yetinelim. Gözüken o ki Üniversite takımlarına bakış açısı değişmedikçe ve Korumalı Futbol’un tanıtımı için ciddi atılımlar yapılmadıkça her sene aynı sıkıntılarla boğuşacağız.

İlk defa buradan açıklamış olalım; Sakarya Üniversitesi Spor Kulübü altında branş olarak Korumalı Futbol’u açtık ve gelecek sene bir aksilik olmazsa Kulüpler Ligi’nde de mücadele etmek için başvurularımızı yapacağız. Sakarya, Kocaeli veya yakın illerde ikamet eden Futbol tutkunlarını antrenmanlarımızın başlamasıyla birlikte Sakarya Üniversitesi’ne bekliyoruz. Mezunlarımız, halen Üniversite takımında oynayanlarımız ve bu işe gönül vermişlerle iyi bir çaylak sezonu geçirmek istiyoruz Kulüpler Ligi’nde.

İlerleyen yazılarda görüşmek üzere…

Bilgi için: http://www.afkulubu.sakarya.edu.tr/

Ünilig, Yönetim Yanlışları ve Sakarya’nın Macerası

Haziran 10, 2009, 3:15 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Üniversiteler Ligi’nde bir değişiklik olmadı ve yine Ankara takımlarının liderliğinde ve şampiyonluğunda sona eren bir Lig yaşandı. Daha önceki yazılarda hep Üniversiteler Ligi’nin sisteminin yanlış olduğundan, bu sistemle ne doğru düzgün oyuncu yetişebileceğinden ne de Üniversite kulüplerinin kurumsallaşabileceğinden bahsettik. Bu sezonki sonuç, önceki seneler gibi aynı senaryonun tekrar filme çekilmesi oldu. Ve hepimiz sıkıldık, hepimiz bunaldık.

NFLTr’de bu yıl başladığım yazarlığımın yanı sıra, hatta ve aslında Sakarya Üniversitesi Korumalı Futbol Kulübü’nün Başkanlığını yürütüyorum. 2007’de göreve geldiğim günle bugün arasında 2 kez TBSF federasyonu değişti. Sporcu-öğrenci arkadaşlarımın kafasındaki kendimizle ilgili soru işaretlerinin çoğunu halletmişken, halen büyük bir kısmının aklında Federasyon ve sporun geleceği ile ilgili bir yığın soru ve şüphe var. Yavaş yavaş hem bunları hem de yaşadıklarımızı paylaşmak istiyorum sizlerle.

2 sezondur farklı federasyonlar görevde olmasına karşın Üniversiteler Ligi başlamadan 1 hafta öncesine kadar lig nasıl tertip edilecek, kim hangi grupta, seri başı var mıdır, gruplar kaçarlı olacak, kaç maç yapılacak vs. vs. soruları cevap bulmuyor. Tertip edilen resmi bir ligin başlamasına üç gün kala bunlar belli olursa, ne doğru düzgün o lige katılacak takım ne de o ligi götürecek ekip, ekipman, yan faktörleri tamamlayabilirsin.

Öncelikli sorun hem Sakarya’da hem diğer illerde muhtemelen maç yapacak sahadır. Liglerin başlama tarihi, katılacak takımlar lig başlamadan en az 1 ay önce belli olmadıkça, Korumalı Futbol’da saha sıkıntısı kanayan bir yara olarak kalacaktır. Üniversitelerin açılış tarihleri birbirine çok yakın olduğuna göre, ligin başlama tarihi de yaz aylarında kriterleri ile belirlenmelidir. Katılım için konulan başvuru tarihinde kriterleri sağlayan takımlar hesaba katılıp fikstür ve organizasyon taslağı kolaylıkla belirlenebilir. Taslak Üniversitelere gönderilir ve konulan belli cevap süresi sonunda gelen – gelmeyen cevaplara göre kesinleşir. Örneğin Lig Ekim 20’de başlayacaksa bu işler 20 Eylül’de kesinleşmiş, son bulmuş olur. Ona göre Gençlik Spor Müdürlükleri, Belediyeler ve Üniversite Yönetimleri ile masaya oturulur, sahalar aylar öncesinden bağlanır. Bu iki seneyi hatırlayalım örneğin. İlk maçımız geçen sene Bilgi Üniversitesi ile, Lig Cumartesi başlayacak, maç tarihi ancak Pazartesi kesinleşti, biz yırtınarak şehir dışındaki bir sahayı Perşembe günü koparabildik. O da benim Gençlik Spor İl Müdürü ile 13 senelik bir dostluğum olması sayesinde olabildi ancak. Bu sezon 2. hafta fikstürü sezon başı ilan edilip sonra Kurban Bayramı diye ötelendi. Ben 2 maç Üniversite’den 1001 zorlukla aldığım ve bakımını büyüklerimizin ılımlı yaklaşımı sonucu ertelettiğim sahada dediğim tarihte 1.maçımı yapamadım, 2. maçımda da mağlup olunca bir anda “Bunun için mi verdik sorusuna” muhatap kalabilecek bir hale geldim. Halbuki maçları zamanında ve hazırken yapsam belki de 2 galibiyetle gruptan çıkan benim ekibim olacaktı. Düzensiz ve eksik bir organizasyon geçen sene çeyrek final yapan takımı bir anda o iş tesadüf mü? sorusuyla karşı karşıya bıraktı ki kökeninde Saha sıkıntısının verdiği stres ve son güne kadar saha ayarlayıp onu oynanabilir getirmeye çalışan oyuncuların yıpranmışlığı ve üzerlerindeki baskı yatar.

Pahalı bir spor olan Korumalı Futbol’u devam ettirebilmek, iyi bir yerlere getirebilmek ve bu kültürü yerleştirebilmek için en elzem ihtiyaç mutlaka ve mutlaka malzeme. 2007’de elinde sağlam 22 shoulder pad ve 18 kask olan takımı bu sezon sonu itibariyle Kulüpler Ligi’ne katılabilecek duruma getirdik. Ancak 2 senedir çektiklerimi bir ben bir de Allah biliyor. Eşime, evime, aileme ayıramadığım zamanı hep Korumalı Futbola ve kulübe ayırmak, her anı “Takımı nasıl daha iyi bir konuma getiririz?” diye düşünerek geçirmek, para peşinde koşmak, defalarca reddedilmek, antrenmanı ayrı deplasmanı ayrı maçı ayrı oyuncuların ruh halini, derslerini ayrı düşünmek, kurum içi sorunlarla ve bürokratik engellerle savaşmak herkesin katlanacağı şeyler değil. Oyuncularım zaman zaman soruyorlar bana “Neden Hocam, neden bu kadar parçalıyorsunuz kendinizi?” diye. Net bir cevabı yok aslında, aşk var, tutku var içinde, paylaşmak var ama kesin şudur diyemiyorum. Onları sahada görmek çok mutlu ediyor beni. Malzemeleri, formaları, topları tam olarak çıkıyorlar ya sahaya bir an zaman duruyor benim için.

Fazla uzatmadan özetleyelim malzeme ve para mevzusunu. 2 seneyi aşkın süredir hediyelik eşya satmaktan, bağış toplamaya, sponsorluk görüşmelerinden, takvim yaptırmaya envayi çeşit yol denedik para bulabilmek için. Hem alın terimizle kazandık parayı hem de sonunda bir sponsor bulabildik ama sponsor benim ortaokul ve liseden çok sevdiğim bir dostum. Formaları yaptırdık ama bunu yapan da bizim okuldan Ankara’da yaşayan bir işadamı arkadaş. Bu mudur yani Korumalı Futbol’un gelişimi, ilerlemesi? Bu mudur Balkanlar’a yayılıyoruz, tabana iniyoruz? Bir kişi bir şeye ihtiyacınız var mı diye aramadı 2 senedir Federasyon yetkili kurullarından (Fatih Gökova ve Metin Bey’i hariç tutuyorum). Arandığımız zaman sorulan soru şu : Maça çıkıyor musunuz, sahanızı ayarladınız mı? Bu mudur bir sporu federe etmek, yönetmek. Bu adamlar neler yapıyorlar, nereden malzeme bulup çıkıyorlar maçlara, paraları var mı, sahayı nasıl ayarladılar, deplasmana nasıl gidecekler diye kimse sormuyor. Çoğu Üniversite takımı bizim gibi SKS’ye bağlı (ki bu sene Rektörlüğe bağlanmayı başardık) ve öğrenci kulübü konumunda. Üniversite’den alınan maddi destek sıfıra yakın, ancak kampus içi ihtiyaçlar karşılanabiliyor, onlar da kısıtlı oluyor. Peki bu şartlar altında bu kadar Üniversite takımı nasıl var oluyor ve bu lig yürüyor? Bunun adı mucize başka bir şey değil.

Anlatacak aslında çok şey var ama şimdilik bu kadarla yetinelim. Gözüken o ki Üniversite takımlarına bakış açısı değişmedikçe ve Korumalı Futbol’un tanıtımı için ciddi atılımlar yapılmadıkça her sene aynı sıkıntılarla boğuşacağız.

İlk defa buradan açıklamış olalım; Sakarya Üniversitesi Spor Kulübü altında branş olarak Korumalı Futbol’u açtık ve gelecek sene bir aksilik olmazsa Kulüpler Ligi’nde de mücadele etmek için başvurularımızı yapacağız. Sakarya, Kocaeli veya yakın illerde ikamet eden Futbol tutkunlarını antrenmanlarımızın başlamasıyla birlikte Sakarya Üniversitesi’ne bekliyoruz. Mezunlarımız, halen Üniversite takımında oynayanlarımız ve bu işe gönül vermişlerle iyi bir çaylak sezonu geçirmek istiyoruz Kulüpler Ligi’nde.

İlerleyen yazılarda görüşmek üzere…

Bilgi için: http://www.afkulubu.sakarya.edu.tr/

Korumalı Futbol Üniversiteler Ligi Çeyrek Final Değerlendirmeleri

Nisan 2, 2009, 12:34 am | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | 1 Yorum

Az maç ve bol hükmen yenilgiye sahne olan bu sezonun Üniversiteler Ligi’nde A ve D gruplarında yapılan son maçlarla tüm çeyrek finalistler ortaya çıkmış oldu. A grubundan ODTÜ ve Gazi Üniversitesi, B grubundan Hacettepe ve Bilkent, C Grubundan Koç Üniversitesi ve Eskişehir Anadolu, D grubundan ise Bilgi ve Boğaziçi çeyrek final yapan takımlar oldular. Karşılaşmalar 4-5 Nisan’da oynanacak. Eşleşmeler ise aşağıdaki gibi gerçekleşti:



ODTÜ Anadolu Üni.

Koç Üni. Gazi Üni.

Hacettepe Üni. Bogaziçi Üni.

Bilgi Üni. Bilkent Üni.



Değerlendirmelere ilk eşleşmeyle başlayalım. A grubunu sürpriz yaparak 1. sırada tamamlarken aynı zamanda geçen senenin şampiyonu Gazi Üniversitesini de yenen ODTÜ eski günlerine dönüyor gibi. Rakipleri Anadolu Üniversitesi nefes kesen maçların yaşandığı C grubundan üçlü averajla çıkan bir takım. Anadolu Üniversitesi’nin en kuvvetli yanı kuşkusuz 26 numaralı HB Göksel üzerinden kurdukları oyunlar. Kısa boyunu ve kıvrak vücudunu hızla çok iyi kullanınca tutulması inanılmaz zor hale gelen bir oyuncu, hatta balık gibi desek yeridir, tam yakaladım derken elinizden kayıveriyor. Bu oyuncu üzerinden oynadığı karılaşmalarda bir çok TD bulan Anadolu’nun aksayan yönü ise 3 maçta bir hayli TD yiyen savunması. Öte yandan çok kuvvetli bir savunması olan ve Gazi gibi hücum gücünü ustalıkla durduran savunmasına karşın ODTÜ’nün hücum takımının maç içi sürekliliği olmaması ODTÜ’nün dezavantajı olarak ön plana çıkıyor. Gözüken o ki iki ekibin en kuvvetli takımları aynı anda sahaya çıkacak ve kilidi çözen ODTÜ Hücum takımının performansı olacak.



Koç Üniversitesi Gazi Üniversitesi maçı Çeyrek Final Maçları içerisinde kuşkusuz en zorlu olanı. C grubu 1.si Koç hiç maç kaybetmeden gelirken, Gazi’nin şok ODTÜ yenilgisi onları Koç deplasmanına götürüyor. Koç Üniversitesi’nin en büyük avantajı maçı kendi sahalarında oynuyor olmaları. Nizami olmayan, boyu kısa, kale direkleri olmayan ve devamlı rüzgarlı bir havaya sahip sentetik sahalarına gelen rakipler bir hayli zorlanıyorlar Koç karşısında, ancak bu sahada oynuyor olmak onlara da sakatlık sıkıntısı yaratmakta. Bir çok oyuncusu bu sahada sakatlık geçiren Koç Üniversitesi’nin son sağlık durumunu bilemiyorum ancak her iki ekip için de sağlık açısından zorlu bir maç olacağı kesin. Gazi her ne kadar ODTÜ’ye yenilmiş olsa da hala çok önemli bir takım. Geçen sezonki şampiyonlukta emek sahibi ve Kulüpler Ligi’nde oynayan tecrübeli oyuncularıyla Koç’a bir hayli sorun yaratacaklardır. İki ekibin de iş bilen hücum takımlarının izleyenlere zevkli ve bol TD’li bir müsabaka sunacağını düşünüyorum. Koç Üniversitesi ODTÜ’yü geçmek istiyorsa 73 numaralı kaptan Furkan’ın savunmayı iyi organize etmesi gerekecek orası da su götürmez bir gerçek.



Bu sezon hem kulüpler Ligi hem de Üniversiteler Ligi’ni götüren ve Bilgi Üniversitesi’nin arkasında çeyrek final yapmayı başaran Boğaziçi eski günlerine dönmeye çalışıyor. Ancak karşılarındaki ekip Hacettepe olunca doğal olarak ümitler biraz kırılıyor. Şampiyonluğu geçen sezon finalde kaybeden bunun acısını Kulüpler Ligi’nde çıkaran her zaman güçlü Hacettepe bu eşleşmenin tartışmasız favorisi. Henüz bu hafta sonu iki ekip Kulüpler Ligi’nde İstanbulda karşı karşıya geldiler ve gülen taraf deplasmanda Hacettepe oldu. Her iki takımdan Pro oyuncuları çıkardığımızda kalan kadro ağırlığı bakımından Hacettepe yine önde gibi. Hacettepe 2 maçı hükmen kazanmış olma ve daha az maç yapma dezavantajını kuşkusuz Kulüpler Ligi’ndeki maçlarla örtmekte. Kuvvetli savunma takımıyla Hacettepe Boğaziçi’ne çok sıkıntı yaratacaktır. Eğer Boğaziçi savunması Hacettepe’yi 2 çeyrek durdurabilirse belki bir şansları olur diye düşünüyorum.



Son eşleşme ise D grubu 1.si bu sezonun en büyük sürprizlerinden Bilgi ile Bilkent arasında yaşanacak. Bilkent eski özlenen günlerinin sinyallerini verirken, her geçen sezon işi daha ciddiye alan Bilgi İstanbul takımları arasında sıyrılıp son sekize kalan Üniversite oldu. Bu sezon takip edebildiğimiz kadarıyla kuvvetli bir hücum takımına ama ona nazaran daha zayıf bir savunmaya sahip olan Bilkent’in maçları bol skorlu geçmeye aday. Bilgi de hücum etmeyi seven ve savunması aksayan bir takım. Dolayısıyla bu maç da çok skorlu geçer ve izleyenlere zevk verir kanaatindeyim.



Eşleşmelerden 4 Ankara takımının mutlu sonla ayrılacağını düşünüyorum. ODTÜ, Gazi, Hacettepe ve Bilkent yarı final yaparak birbirlerine rakip olacaktır. Maalesef İstanbul’da bu sporun seveni ve yapmak isteyeni çok olsa da Ankara’da bu iş daha fazla ciddiye alınıyor ve takım yapıları çok kararlı. Dolayısıyla favoriler grup 2.si olarak deplasmanlara gidiyor bile olsalar Ankara takımları.



Çeyrek Final yapan tüm takımlara başarılar diliyor ve Korumalı Futbol’a yaptıkları katkı için şükranlarımı sunuyorum.

>Korumalı Futbol Üniversiteler Ligi Çeyrek Final Değerlendirmeleri

Nisan 2, 2009, 12:34 am | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

>

Az maç ve bol hükmen yenilgiye sahne olan bu sezonun Üniversiteler Ligi’nde A ve D gruplarında yapılan son maçlarla tüm çeyrek finalistler ortaya çıkmış oldu. A grubundan ODTÜ ve Gazi Üniversitesi, B grubundan Hacettepe ve Bilkent, C Grubundan Koç Üniversitesi ve Eskişehir Anadolu, D grubundan ise Bilgi ve Boğaziçi çeyrek final yapan takımlar oldular. Karşılaşmalar 4-5 Nisan’da oynanacak. Eşleşmeler ise aşağıdaki gibi gerçekleşti:



ODTÜ Anadolu Üni.

Koç Üni. Gazi Üni.

Hacettepe Üni. Bogaziçi Üni.

Bilgi Üni. Bilkent Üni.



Değerlendirmelere ilk eşleşmeyle başlayalım. A grubunu sürpriz yaparak 1. sırada tamamlarken aynı zamanda geçen senenin şampiyonu Gazi Üniversitesini de yenen ODTÜ eski günlerine dönüyor gibi. Rakipleri Anadolu Üniversitesi nefes kesen maçların yaşandığı C grubundan üçlü averajla çıkan bir takım. Anadolu Üniversitesi’nin en kuvvetli yanı kuşkusuz 26 numaralı HB Göksel üzerinden kurdukları oyunlar. Kısa boyunu ve kıvrak vücudunu hızla çok iyi kullanınca tutulması inanılmaz zor hale gelen bir oyuncu, hatta balık gibi desek yeridir, tam yakaladım derken elinizden kayıveriyor. Bu oyuncu üzerinden oynadığı karılaşmalarda bir çok TD bulan Anadolu’nun aksayan yönü ise 3 maçta bir hayli TD yiyen savunması. Öte yandan çok kuvvetli bir savunması olan ve Gazi gibi hücum gücünü ustalıkla durduran savunmasına karşın ODTÜ’nün hücum takımının maç içi sürekliliği olmaması ODTÜ’nün dezavantajı olarak ön plana çıkıyor. Gözüken o ki iki ekibin en kuvvetli takımları aynı anda sahaya çıkacak ve kilidi çözen ODTÜ Hücum takımının performansı olacak.



Koç Üniversitesi Gazi Üniversitesi maçı Çeyrek Final Maçları içerisinde kuşkusuz en zorlu olanı. C grubu 1.si Koç hiç maç kaybetmeden gelirken, Gazi’nin şok ODTÜ yenilgisi onları Koç deplasmanına götürüyor. Koç Üniversitesi’nin en büyük avantajı maçı kendi sahalarında oynuyor olmaları. Nizami olmayan, boyu kısa, kale direkleri olmayan ve devamlı rüzgarlı bir havaya sahip sentetik sahalarına gelen rakipler bir hayli zorlanıyorlar Koç karşısında, ancak bu sahada oynuyor olmak onlara da sakatlık sıkıntısı yaratmakta. Bir çok oyuncusu bu sahada sakatlık geçiren Koç Üniversitesi’nin son sağlık durumunu bilemiyorum ancak her iki ekip için de sağlık açısından zorlu bir maç olacağı kesin. Gazi her ne kadar ODTÜ’ye yenilmiş olsa da hala çok önemli bir takım. Geçen sezonki şampiyonlukta emek sahibi ve Kulüpler Ligi’nde oynayan tecrübeli oyuncularıyla Koç’a bir hayli sorun yaratacaklardır. İki ekibin de iş bilen hücum takımlarının izleyenlere zevkli ve bol TD’li bir müsabaka sunacağını düşünüyorum. Koç Üniversitesi ODTÜ’yü geçmek istiyorsa 73 numaralı kaptan Furkan’ın savunmayı iyi organize etmesi gerekecek orası da su götürmez bir gerçek.



Bu sezon hem kulüpler Ligi hem de Üniversiteler Ligi’ni götüren ve Bilgi Üniversitesi’nin arkasında çeyrek final yapmayı başaran Boğaziçi eski günlerine dönmeye çalışıyor. Ancak karşılarındaki ekip Hacettepe olunca doğal olarak ümitler biraz kırılıyor. Şampiyonluğu geçen sezon finalde kaybeden bunun acısını Kulüpler Ligi’nde çıkaran her zaman güçlü Hacettepe bu eşleşmenin tartışmasız favorisi. Henüz bu hafta sonu iki ekip Kulüpler Ligi’nde İstanbulda karşı karşıya geldiler ve gülen taraf deplasmanda Hacettepe oldu. Her iki takımdan Pro oyuncuları çıkardığımızda kalan kadro ağırlığı bakımından Hacettepe yine önde gibi. Hacettepe 2 maçı hükmen kazanmış olma ve daha az maç yapma dezavantajını kuşkusuz Kulüpler Ligi’ndeki maçlarla örtmekte. Kuvvetli savunma takımıyla Hacettepe Boğaziçi’ne çok sıkıntı yaratacaktır. Eğer Boğaziçi savunması Hacettepe’yi 2 çeyrek durdurabilirse belki bir şansları olur diye düşünüyorum.



Son eşleşme ise D grubu 1.si bu sezonun en büyük sürprizlerinden Bilgi ile Bilkent arasında yaşanacak. Bilkent eski özlenen günlerinin sinyallerini verirken, her geçen sezon işi daha ciddiye alan Bilgi İstanbul takımları arasında sıyrılıp son sekize kalan Üniversite oldu. Bu sezon takip edebildiğimiz kadarıyla kuvvetli bir hücum takımına ama ona nazaran daha zayıf bir savunmaya sahip olan Bilkent’in maçları bol skorlu geçmeye aday. Bilgi de hücum etmeyi seven ve savunması aksayan bir takım. Dolayısıyla bu maç da çok skorlu geçer ve izleyenlere zevk verir kanaatindeyim.



Eşleşmelerden 4 Ankara takımının mutlu sonla ayrılacağını düşünüyorum. ODTÜ, Gazi, Hacettepe ve Bilkent yarı final yaparak birbirlerine rakip olacaktır. Maalesef İstanbul’da bu sporun seveni ve yapmak isteyeni çok olsa da Ankara’da bu iş daha fazla ciddiye alınıyor ve takım yapıları çok kararlı. Dolayısıyla favoriler grup 2.si olarak deplasmanlara gidiyor bile olsalar Ankara takımları.



Çeyrek Final yapan tüm takımlara başarılar diliyor ve Korumalı Futbol’a yaptıkları katkı için şükranlarımı sunuyorum.

>Korumalı Futbol Üniversiteler Ligi 3. Hafta

Mart 2, 2009, 5:20 pm | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

>

Ahmet Cemal Erümit – Sakarya Üni Kaptanı

Aslında normalde bu yazı yaklaşık 10 gün önce yayında olacaktı ancak feci üşüttüğüm ve uzun süre yattığım için ancak şimdi tamamlayabildim. Aynı şey NBAkolik için yazmakta olduğum Magic yazısı için de geçerli. O yazıyı da en geç Çarşamba gününe yetiştirmeye çalışıyorum. İşteki yoğun tempoma karşın gece, sabaha karşı demeyip bitirmeye çalışacağım. Yazamadıkça birikiyor, biriktikçe uzuyor, uzadıkça bitmiyor yazı.

Üniversiteler Ligi 3. Haftası yine çok güzel ve çekişmeli maçlara sahne oldu. Dörder takımlı B ve C gruplarında son maçlar oynanırken çeyrek finale çıkacak takımlar ve sıralamalar da belli olacağı için heyecan doruk noktasındaydı.



B grubunda Konya Selçuk Üniversitesi’nin ilk maça çıkamadıktan sonra fikstürdeki 2. maçlarında Bilkent’e oynamadan mağlup olması zaten onların şansını bitirmiş ve elenmelerini kesinleştirmişti. Ankara Üniversitesi de Bilkent maçını kaybettikten sonra Hacettepe maçına çıkmayarak elenmesi kesinleşen diğer bir takım olmuştu. Ancak bu 2 takım elenecek olsalar bile oyuncuları geliştirmek ve Üniversiteleri’ndeki desteği zedelememek açısından birbirlerine rakip oldukları maça çıksalar Korumalı Futbol’un da gelişimine önemli destek sağlamış olacaklardı. Maalesef hangi takım maça çıkmayacağını söyledi bilmiyoruz ama bu maç müsabaka programına bile konulmadı. Grubun diğer maçı lideri belirleyecek olan Hacettepe –Bilkent karşılamasıydı. Bilkent oynayarak, Hacettepe oynamadan aldıkları 2şer galibiyetle çıktıkları bu maçta grup lideri olup çeyrek finalde saha avantajını elde etmek istiyorlardı kuşkusuz. Maç öncesi Saha çizgilerinin neredeyse silinmiş olması ve Bilkentli oyuncuların kuyruk sokumu korumalarının eksik olması nedeniyle karşılaşma eksikliklerin giderilmesi için 45 dakika kadar geç başlamış. Bu noktada kuşkusuz akıllara geçen sezon çeyrek finaldeki Hacettepe Sakarya eşleşmesi geliyor. O maçta Sakarya’nın 6 oyuncusunun kuyruk sokumu koruması eksik olduğu için maça 1 saat geç gelen hakemler tarafından Sakarya Üniversitesi hükmen mağlup sayılmış ve Hacettepe bu konuya itiraz etmemişti. Bu noktada herhalde açık bir “Ankara” dayanışmasından bahsetmek yanlış olmayacak. Etkili bir hücum performansı ve 34-14’lük skorla maçı alan takım Hacettepe oldu ve grubu lider bitirerek Bilkent Üniversitesi ile çeyrek finale yükseldiler.



C grubu bu sezon Üniversiteler Ligi’nin şüphesiz en zevk eren grubuydu. Bütün maçların oynandığı ve Koç Üniversitesi dışındaki 3 takımın da birbirini yendiği grupta sıralamayı son hafta maçları belirledi. Ege Üniversitesi Koç deplasmanında galip gelmesi durumunda grup lideri olarak çeyrek final yapma şansı yakalayacaktı. Ancak zorlu hava şartları altında kısıtlı kadroyla oynayan Ege’nin her ne kadar eksikleri olsa da Koç Üniversitesi karşısında durması zordu ve öyle de oldu. Ege çok zorlamış olsa da Koç maçı farklı rotasyonlar da uygulayarak 12-8 alarak çeyrek finale adını grup lideri olarak yazdırdı. Bu maçtan sonra Pazar günü Sakarya’da oynanan Sakarya-Anadolu maçı da ağır saha şartları, hiç durmadan yağan yağmur ve inatçı 2 takımın mücadelesine sahne oldu. İlk yarı Sakarya’nın safety’den aldığı sayılarla 2-0 biterken devrenin son anlarında Sakarya bir de FG kaçırdı. 2. yarıda bir touch down bulup ekstradan yararlanamayan Anadolu maçı 6-2’ye getirse de maçın bitimine 3 dakika kala bulduğu touch down ve ekstrasıyla Sakarya Üniversitesi maçı 10-6 kazanmayı başardı. Maçın bitimine 23 saniye kala Sakarya’nın topu alıp kalan 2 molasını kullanması, topu dışarı çıkararak süreyi durdurması ve son hücumda koşu yapan oyuncusunun süre biterken gol çizgisine 20 yard kala durdurulması futbolseverler için muhteşem zevkli anlardı. Bu sonuçlarla 3’lüaveraj devreye girdi ve Ege, Sakarya, Anadolu üçlüsünden +2 üçlü averaja sahip olan Anadolu Üniversitesi grup 2.si olarak çeyrek finale yükseldi.



A grubunda bu sezona ciddi bir giriş yapan ODTÜ’nün bu haftaki kurbanı tecrübesiz Atılım Üniversitesi idi. Sezonda şu ana kadar sadece bir touch down ve 6 sayısı olan Atılım Üniversitesi ODTÜ karşısında tutunamayınca gruptan elenmeleri kesinleşmiş oldu. ODTÜ ise 3’te 3’le grup lideri konumunda. Atılım Üniversitesi’ni kendi adıma farklı mağlubiyetlere rağmen mücadeleye devam ettikleri ve Korumalı Futbol’a oyuncu yetiştirdikleri canı gönülden kutluyorum. Grubun diğer maçında mecburi deplasman takımı DAÜ’yü 23-6 yenen geçen senenin şampiyonu Gazi grup liderliğindeki iddiasını sürdürmüş oldu. Grupta 1 galibiyet 1 mağlubiyeti olan Başkent Üniversitesi şu an çeyrek finali zorlayacak gruptaki 3. takım olarak gözükmekte ancak Gazi ile oynayacakları maçı mutlaka kazanmaları gerekmekte.



5 takımlı diğer bir grup olan D grubunda ise bu hafta sadece İTÜ – Bilgi maçı oynanabildi. Tıpkı Gazi – DAÜ maçı gibi açık farkla biten bu maç da seyredenlerin ifadelerine göre son derece centilmence geçmiş. Maçı 26-8 alan Bilgi Üniversitesi böylece 2’de 2 yaparak grup liderliğine yükselirken İTÜ 2‘de 0’la grubun dibine demir atmış durumda. Diğer maç ise Sabancı Üniversitesi Üniversiteler Ligi şartı olan 25 lisanslı oyuncuyu ibraz edemediği için oynanamadı. Gözlemcinin “Ben oynatamam ancak Yeditepe izin verirse oynanabilir.” sözlerini sarf ettiğini ve Yeditepe idarecilerinin buna sıcak bakmayarak maçın oynanmasını istemediğini öğrendik. Oyuncular adına talihsiz bir karar, her biri birer maç az oynamış olacaklar ancak oyun kuralları açısından doğru olsa da yine uygulamalarda hata gözükmekte. Aynı hafta içinde maç saatinde bir takım korumaları eksik olduğu halde onlara tedarik için zaman tanınırken, diğer bir takım lisansları eksik olduğu için maça çıkarılmamakta. İster koruma ister lisans, bir maça gelirken takımların yanında bulundurması gereken olmazsa olmaz bileşenlerdir. O nedenle Bilkent – Hacettepe maçındaki uygulama mı benimsenmelidir yoksa Sabancı – Yeditepe maçındaki uygulama mı sorusu büyük bir çelişkiyi göstermektedir. Peki Hacettepe’nin oynayalım kararı mı doğrudur yoksa Yeditepe’nin oynamayalım kararı mı? Büyük ihtimalle bu maçın sonucu hükmen Yeditepe olarak tescil edilecek ve Yeditepe çeyrek final yolunda iddialı bir konuma gelecektir.



Üniversiteler Ligi 3. haftası Korumalı Futbol takipçilerine centilmence geçen ama kıran kırana ve zevkli maçlar sunarken öte yandan Lig oluşumunu ve Federasyonu sorgulayacak nitelikte olayları ile de hafızalarımızda iz bırakmıştır.



İlerleyen yazılarda görüşmek üzere…

Korumalı Futbol Üniversiteler Ligi 3. Hafta

Mart 2, 2009, 5:20 pm | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın
Ahmet Cemal Erümit – Sakarya Üni Kaptanı

Aslında normalde bu yazı yaklaşık 10 gün önce yayında olacaktı ancak feci üşüttüğüm ve uzun süre yattığım için ancak şimdi tamamlayabildim. Aynı şey NBAkolik için yazmakta olduğum Magic yazısı için de geçerli. O yazıyı da en geç Çarşamba gününe yetiştirmeye çalışıyorum. İşteki yoğun tempoma karşın gece, sabaha karşı demeyip bitirmeye çalışacağım. Yazamadıkça birikiyor, biriktikçe uzuyor, uzadıkça bitmiyor yazı.

Üniversiteler Ligi 3. Haftası yine çok güzel ve çekişmeli maçlara sahne oldu. Dörder takımlı B ve C gruplarında son maçlar oynanırken çeyrek finale çıkacak takımlar ve sıralamalar da belli olacağı için heyecan doruk noktasındaydı.



B grubunda Konya Selçuk Üniversitesi’nin ilk maça çıkamadıktan sonra fikstürdeki 2. maçlarında Bilkent’e oynamadan mağlup olması zaten onların şansını bitirmiş ve elenmelerini kesinleştirmişti. Ankara Üniversitesi de Bilkent maçını kaybettikten sonra Hacettepe maçına çıkmayarak elenmesi kesinleşen diğer bir takım olmuştu. Ancak bu 2 takım elenecek olsalar bile oyuncuları geliştirmek ve Üniversiteleri’ndeki desteği zedelememek açısından birbirlerine rakip oldukları maça çıksalar Korumalı Futbol’un da gelişimine önemli destek sağlamış olacaklardı. Maalesef hangi takım maça çıkmayacağını söyledi bilmiyoruz ama bu maç müsabaka programına bile konulmadı. Grubun diğer maçı lideri belirleyecek olan Hacettepe –Bilkent karşılamasıydı. Bilkent oynayarak, Hacettepe oynamadan aldıkları 2şer galibiyetle çıktıkları bu maçta grup lideri olup çeyrek finalde saha avantajını elde etmek istiyorlardı kuşkusuz. Maç öncesi Saha çizgilerinin neredeyse silinmiş olması ve Bilkentli oyuncuların kuyruk sokumu korumalarının eksik olması nedeniyle karşılaşma eksikliklerin giderilmesi için 45 dakika kadar geç başlamış. Bu noktada kuşkusuz akıllara geçen sezon çeyrek finaldeki Hacettepe Sakarya eşleşmesi geliyor. O maçta Sakarya’nın 6 oyuncusunun kuyruk sokumu koruması eksik olduğu için maça 1 saat geç gelen hakemler tarafından Sakarya Üniversitesi hükmen mağlup sayılmış ve Hacettepe bu konuya itiraz etmemişti. Bu noktada herhalde açık bir “Ankara” dayanışmasından bahsetmek yanlış olmayacak. Etkili bir hücum performansı ve 34-14’lük skorla maçı alan takım Hacettepe oldu ve grubu lider bitirerek Bilkent Üniversitesi ile çeyrek finale yükseldiler.



C grubu bu sezon Üniversiteler Ligi’nin şüphesiz en zevk eren grubuydu. Bütün maçların oynandığı ve Koç Üniversitesi dışındaki 3 takımın da birbirini yendiği grupta sıralamayı son hafta maçları belirledi. Ege Üniversitesi Koç deplasmanında galip gelmesi durumunda grup lideri olarak çeyrek final yapma şansı yakalayacaktı. Ancak zorlu hava şartları altında kısıtlı kadroyla oynayan Ege’nin her ne kadar eksikleri olsa da Koç Üniversitesi karşısında durması zordu ve öyle de oldu. Ege çok zorlamış olsa da Koç maçı farklı rotasyonlar da uygulayarak 12-8 alarak çeyrek finale adını grup lideri olarak yazdırdı. Bu maçtan sonra Pazar günü Sakarya’da oynanan Sakarya-Anadolu maçı da ağır saha şartları, hiç durmadan yağan yağmur ve inatçı 2 takımın mücadelesine sahne oldu. İlk yarı Sakarya’nın safety’den aldığı sayılarla 2-0 biterken devrenin son anlarında Sakarya bir de FG kaçırdı. 2. yarıda bir touch down bulup ekstradan yararlanamayan Anadolu maçı 6-2’ye getirse de maçın bitimine 3 dakika kala bulduğu touch down ve ekstrasıyla Sakarya Üniversitesi maçı 10-6 kazanmayı başardı. Maçın bitimine 23 saniye kala Sakarya’nın topu alıp kalan 2 molasını kullanması, topu dışarı çıkararak süreyi durdurması ve son hücumda koşu yapan oyuncusunun süre biterken gol çizgisine 20 yard kala durdurulması futbolseverler için muhteşem zevkli anlardı. Bu sonuçlarla 3’lüaveraj devreye girdi ve Ege, Sakarya, Anadolu üçlüsünden +2 üçlü averaja sahip olan Anadolu Üniversitesi grup 2.si olarak çeyrek finale yükseldi.



A grubunda bu sezona ciddi bir giriş yapan ODTÜ’nün bu haftaki kurbanı tecrübesiz Atılım Üniversitesi idi. Sezonda şu ana kadar sadece bir touch down ve 6 sayısı olan Atılım Üniversitesi ODTÜ karşısında tutunamayınca gruptan elenmeleri kesinleşmiş oldu. ODTÜ ise 3’te 3’le grup lideri konumunda. Atılım Üniversitesi’ni kendi adıma farklı mağlubiyetlere rağmen mücadeleye devam ettikleri ve Korumalı Futbol’a oyuncu yetiştirdikleri canı gönülden kutluyorum. Grubun diğer maçında mecburi deplasman takımı DAÜ’yü 23-6 yenen geçen senenin şampiyonu Gazi grup liderliğindeki iddiasını sürdürmüş oldu. Grupta 1 galibiyet 1 mağlubiyeti olan Başkent Üniversitesi şu an çeyrek finali zorlayacak gruptaki 3. takım olarak gözükmekte ancak Gazi ile oynayacakları maçı mutlaka kazanmaları gerekmekte.



5 takımlı diğer bir grup olan D grubunda ise bu hafta sadece İTÜ – Bilgi maçı oynanabildi. Tıpkı Gazi – DAÜ maçı gibi açık farkla biten bu maç da seyredenlerin ifadelerine göre son derece centilmence geçmiş. Maçı 26-8 alan Bilgi Üniversitesi böylece 2’de 2 yaparak grup liderliğine yükselirken İTÜ 2‘de 0’la grubun dibine demir atmış durumda. Diğer maç ise Sabancı Üniversitesi Üniversiteler Ligi şartı olan 25 lisanslı oyuncuyu ibraz edemediği için oynanamadı. Gözlemcinin “Ben oynatamam ancak Yeditepe izin verirse oynanabilir.” sözlerini sarf ettiğini ve Yeditepe idarecilerinin buna sıcak bakmayarak maçın oynanmasını istemediğini öğrendik. Oyuncular adına talihsiz bir karar, her biri birer maç az oynamış olacaklar ancak oyun kuralları açısından doğru olsa da yine uygulamalarda hata gözükmekte. Aynı hafta içinde maç saatinde bir takım korumaları eksik olduğu halde onlara tedarik için zaman tanınırken, diğer bir takım lisansları eksik olduğu için maça çıkarılmamakta. İster koruma ister lisans, bir maça gelirken takımların yanında bulundurması gereken olmazsa olmaz bileşenlerdir. O nedenle Bilkent – Hacettepe maçındaki uygulama mı benimsenmelidir yoksa Sabancı – Yeditepe maçındaki uygulama mı sorusu büyük bir çelişkiyi göstermektedir. Peki Hacettepe’nin oynayalım kararı mı doğrudur yoksa Yeditepe’nin oynamayalım kararı mı? Büyük ihtimalle bu maçın sonucu hükmen Yeditepe olarak tescil edilecek ve Yeditepe çeyrek final yolunda iddialı bir konuma gelecektir.



Üniversiteler Ligi 3. haftası Korumalı Futbol takipçilerine centilmence geçen ama kıran kırana ve zevkli maçlar sunarken öte yandan Lig oluşumunu ve Federasyonu sorgulayacak nitelikte olayları ile de hafızalarımızda iz bırakmıştır.



İlerleyen yazılarda görüşmek üzere…

>Topsuz Oyun, Ama Nasıl?

Ocak 12, 2009, 3:20 pm | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

>

(Ön Bilgi: Federasyonumuzun adı hepimizin bildiği üzere Korumalı Futbol olarak tescil edildiği için bundan sonra Amerikan Futbolu yerine Korumalı Futbol olarak kullanacağım çok sevdiğimiz bu sporun adını, öncelikle onu belirteyim. Bu buluşmamızda ise genel olarak Türkiye’de Korumalı Futbol altyapısını kuvvetlendirmek ve sporu ülke geneline yaymak için neler yapılabilir konularından bahsedeceğiz.)



Korumalı Futbol’un ülke çapında bugünkü durumuna bakacak olursak aslında çok da parlak bir sahne ile karşı karşıya olmadığımız aşikârdır. TBSF bünyesinde temsil edilmeye başlanana kadar yaklaşık 15 sene boyunca gayrı resmi yollardan da olsa tutkunları tarafından yaşatılan ve tabanı genişletilen bu spor şu anda ne yazık ki mazhar olması gereken ilgiden çok uzakta. Korumalı Futbola bir şekilde bulaşmış olanlar ve bunların yakınları dışında yurt genelinde bir taraftardan ya da Korumalı Futbol izleyicisinden bahsetmek neredeyse imkânsız. Maçlar seyircisiz oynanıyor, yerel basında çok az yer bulabilse de ulusal basında gördüğü ilgi neredeyse sıfıra yakın. Bunun en büyük nedenlerinden birin federasyon kurulduğundan beri sürekli tekrarlayan yönetim değişiklikleri olduğunu daha önce belirtmiştik ama her daim bunun arkasına saklanmak çok kolay bir kaçış yolu. Yönetimler kaç kere değişirse değişsin, nevi değişmeyen uzun vadeli bir plana ihtiyaç var. Peki, bu plan neleri içermeli, yurt çapındaki düşüncelere tercüman olmak gayretiyle, hep beraber bakalım.



İlk olarak takımların yaşadıkları sıkıntıları gözden geçirecek olursak ki biraz genelden özele doğru inelim, birinci sırada maç sahası gelmekte. Ekonomik açıdan bazı kriterleri yakalamış ya da bağlı bulundukları kurumlardan (üniversiteler dersek daha doğru olacak ama kurum diyelim biz) imkanlar dahilinde gerekli desteği alan takımlar hariç her takım saha sıkıntısı yaşamakta. Kimi zaman maça günler kala sahalar bin bir güçlükle alınmakta, kimi zaman bulunan sahalar top oynanacak kalibrede olmamakta. Genel konuşmak gerekirse, her ilde takım sayısına göre mutlaka Gençlik Spor İl Müdürlükleri ve Belediyelerle işbirliğine gidilerek sadece bu sporda kullanılmak üzere ya da önceden belirlenmiş tarihlerde sadece bu spora tahsis edilmiş sahalar bulunmak durumundadır. Kulüplerimizin en iyi tabirle hali hazırda kurumsallaşma sürecinde olduğu düşünülecek olunursa, Federasyon’un bu noktada üstlenmesi gereken önemli bir rol bulunmaktadır.



İkinci bir sorun ise ekipman ve finans sorunudur hiç şüphesiz. Bugün herhangi ekibin deplasmana gidiş gelişi, hele bir de o deplasmanda en az bir gece konaklamak gerekiyorsa, hiç de azımsanamayacak bir maliyettir. Bir de ister içerde ister dışarıda olsun maçlara çıkabilmek, bu sporu yapabilmek için gereken ekipmanların tam takım olma zorunluluğu var ki, bu hem sağlık hem de kurallar açısından vazgeçilemeyecek bir zorunluluktur, belli bir ömrü olan ekipmanların her sene belli oranlarda yenilenmesi veya tamiratını gerektirmektedir. Seyircisi olmayan, herhangi bir gelir kaynağı bulunmayan kulüplerimizin bu giderleri karşılaması için tek yol bir şekilde sponsor veya sponsorlar bulmaktır. Sponsorluk çalışmaları yapılırken de kuşkusuz en önemli sıkıntı yine sporun yurt çapında tanınmıyor olmasıdır. İdareciler olarak belki 1-2 kez kişisel ilişkilerinizi kullanarak destek alabilirsiniz ama sonunda ciddi bir başarı elde edemez ya da isminizi duyuracak bir yere gelemezseniz bir daha o destekleri de bulamazsınız. Böylesine çetrefilli ve zor şartlar altında kulüpler yaşatılmaya çalışılırken şüphesiz oyuncuların sevdası ve özverisi devamlılığı sağlamaktadır. Oyuncuların, antrenörlerin kendi ceplerinden verdikleri paralar olmasa birçok kulüp kapısına kilit vuracak noktaya gelecektir. Bazı kulüplerin liglerde miladı dolan ekipmanlarını yenileyemediği, bazılarının hiç ekipman alamadığı için mücadele edemediğini hepimiz bilmekteyiz.



Kulüplerin bu 2 ana sorunu dışında kalan antrenman sahası, forma v.b. sorunlarına hiç girmiyorum açıkçası. Bunları detay olarak görelim, bir şekilde antrenman yapılır, bir şekilde forma yaptırılır ama o takımlar maç oynayacak saha bulamaz, ekipman giyemez, deplasmana gidemezse işte o zaman bu detaylar üzerinde boşa konuşmuş oluruz. Bu noktada yeni Başkan Sayın Kömürcü’nün büyük takımlara ve kurumlara branş açmaları için davette bulunması önemli bir açılımdır kuşkusuz, ancak yurt genelinde bu sporu yaygınlaştıralım, sevdirelim derken dikmeye çalıştığımız binanın temeline de dikkat etmek gerekir. O binanın temeli de bu sporun yapılabilmesi için elzem olan antrenörler ve hakemlerdir. Şu anda benim bildiğim herhangi bir resmi kayıt yok faal olarak çalışan antrenör sayısı ile ilgili. Denilebilir ki her takımın başında mutlaka bir çalıştırıcı vardır, vardır da bunların eğitimi, antrenörlük kademeleri nedir onu bilmek gerektir esasında. Son 1,5 senede açılan antrenörlük kursu sadece 1 tane o da Ankara’da açılmış ve I. Kademe antrenörlük kursu. 2 senedir faal olarak içinde bulunduğum bu branşta bu dönemde açılan benim hatırladığım hakem kursu sayısı ise 1. Görüldüğü üzere hem antrenör hem de hakem sayısı olarak ciddi bir sıkıntı söz konusu. Örneğin bu sezon İstanbul’da faal hakemlerin (ya da maçlarda görev alan hakem diyelim) sadece 15 civarında kaldığını görmekteyiz. Hem Üniversiteler Ligi hem Kulüpler Ligi derken hakemlerin de çok yorulduğunu ve zaten çok da yüksek olmayan karar-yönetim standardının iyice düştüğünü izlediğimiz maçlarda görmekte, izleyemediklerimizde ise duymaktayız.



Eğer bir şekilde bu spor yaygın hale getirilecek, hatta ve hatta köklü kulüpler ve kurumların katılımı sağlanacaksa ilk yapılması gereken faal hakem sayısının ve bunların yönetim kalitesinin arttırılmaya çalışılması ile birlikte ivedilikle antrenör sayısının yukarı çekilerek mevcut takımlara teknik manada esneklik kazandırılmasıdır. Hakem ve antrenör kursları sadece Ankara ya da İstanbul’da açılmamalı, kurs sayısı arttırılırken farklı illere mutlaka ulaşılmalıdır. Aksi takdirde sağlam olmayan temeller üzerine inşa edeceğimiz çok sevdiğimiz sporumuz, ilk sarsıntıda yıkılır ve hepimiz altında kalırız, bir daha toparlanmamız da pek kolay olmaz.



Bu düşüncelerle birlikte özet olarak Federasyonun Korumalı Futbolu tanıtma ve yaygılaştırma çabalarını takdir ederken, bu işe girmeden önce altyapımızın ve mevcut kulüplerin idari, teknik ve finansal yapısının sağlamlaştırması ihtiyacının unutulmaması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Yukarıda bahsettiğim gibi, uzun vadeli planların yapılma aşamasında ise önceki yönetimlerin yaptığı gibi başına buyruk ve ben yaptım oldum tarzında yaklaşımlardan kurtulunmalı ve ileriye dönük yapılacak her hareket mutlaka ve mutlaka Kulüp ve Üniversite takımlarının bir araya getirildiği platformlarda hep birlikte karara bağlanmalıdır. Yoksa tıpkı bu sene olduğu gibi birçok takımın canı yanar ve Federasyon ile kulüpler-takımlar arasındaki bağ gitgide zayıflar. Sorunları aşmak için tek yol camianın bir bütün olarak hareket etmesidir.



Üniversiteler Ligi 2. Hafta Maçlarına Genel Bakış



2. grupta geçen senenin başarılı takımlarından Ankara Üniversitesi’nin 2. maçından da mağlubiyetle ayrılması grubu şekillendirmiş oldu. Gerçi buna pek mağlubiyetle ayrılmak da diyemeyiz ya orası da üzerinde durulması gereken başka bir konu. İlk hafta Bilkent’e kaybeden Ankara Üniversitesinin Hacettepe maçına çıkmama ya da maçın oynanmama sebebini bilemiyoruz ama bu sonuç 2 maçta, topa dokunmadan Hacettepe’nin 2 hükmen galibiyetle gruptan çıkmasını sağlamış oldu. Geçen senenin finalisti olan takımın her ne kadar çeyrek final oynayacak olsa da maç yapmamış olması kendileri için büyük bir dezavantaj oluşturacak. Keza Ankara ve Selçuk Üniversitesi maçlarını oynayarak kazanan ve defansif direncini de ispatlayan Bilkent zaten sezon içinde çok az maç oynanan ligde bir adım önde diyebiliriz. Bunu derken Üniversite Ligi’nden kaç oyuncunun kulüpler Ligi’nde Hacettepe forması giydiğini net olarak bilmediğimizi de hesaba katmak gerek.



4 takımlı diğer bir grup olan 3. grupta ise işler bir hayli karışık. 2. maçında deplasmanda Anadolu Üniversitesi’ni mağlup ederken Koç Üniversitesi bir hayli zorlandı. Üçüncü çeyrekte 26-0 öne geçtikleri maçta rakibin 26 numaralı HB’ini (ki yanlış bilmiyorsak Göksel Tuna) durduramayınca bir anda oyun 26-20’ye geldi. Tek başına takımını taşıyan Göksel’i en azından bir süreliğine durduran ve bir de defansif touch down alan Koç Üniversitesi maçtan da 40-28 galip ayrılarak liderliğini sürdürdü. Ancak grubun sürpriz sonucu Sakarya’dan geldi. Ege Üniversitesi bir pas oyunu bir de interception ile daha 2. çeyrek bitmeden bulduğu 12 sayıyı maç sonuna kadar dirayetli bir defans örneği göstererek korumayı başardı ve rakibin tek touch down’ına izin vererek deplasmandan 12-6’lık bir galibiyetle döndü. Takım olarak dirençli bir görüntü veren Ege Üniversitesi bu sonuçla bir anda grup liderliğine aday oldu. Bu maçın en ilgi çekici yanı maçı Sakarya Üniversitesi Genel Sekreteri ve 100 civarındaki taraftarın izlemeye gelmesiydi. Bu da gösteriyor ki en azından Sakarya’da Korumalı Futbola sahip çıkılmaya başlanmış vaziyette. Bu sonuçlarla karışan 3. grupta son maçlarda Ege Koç’u, Anadolu Sakarya’yı yenerse Sakarya haricindeki 3 takım grup liderliği ve 2.lik için 3’lü averaja kalacaklar. Benzer şekilde Koç Ege’yi, Sakarya da Anadolu’yu yenerse bu sefer grup 2.liğini Koç dışındaki takımlar için 3’lü averaj belirleyecek. Ege’nin mağlubiyeti ve Anadolu’nun galibiyetinde ise Anadolu Üniversitesi grubu 2. olarak bitirecek. Tüm gruplar içinde en heyecanlı tablolardan biri.



1. grupta Atılım Üniversitesi 2. maçını da farklı kaybederek gruptan çıkma şansını mucizelere bıraktı. Atılım’ı yenen Başkent Üniversitesi ise ilk haftadaki ODTÜ mağlubiyetinin acısını çıkarmış oldu. Geçen sezona göre toparlanmış gözüken ODTÜ’nün Doğu Akdeniz Üniversitesi’ni 19-14 yendiği maçı izleyenler çok zevkli ve centilmence bir mücadele olduğunu, hakemlerin herhangi bir önemli hataya imza atmadan maçı yönettiklerini anlattılar. Gözüken o ki özlenen ODTÜ geri dönüyor. Bu grupta bu hafta bay çeken Gazi, ilk galibiyetini alan Başkent ve eskiye dönen ODTÜ ilk 2’yi zorlayacak takımlar olarak gözükmekte. Doğu Akdeniz Üniversitesi ise rakiplerine sürpriz yapabilecek takım rolünde.



Tam anlamıyla İstanbul grubu denebilecek 4. grupta ilk hafta Sabancı Üniversitesi’ne fark yapan Boğaziçi’nin kendi sahasında ilk hafta Bilgi Üniversitesi’nden fark yiyen Yeditepe’den fark yemesi oldukça ilgi çekiciydi. Boğaziçi’nden fark yiyen Sabancı’nın ise ilk maçına çıkan İTÜ’ye fark atması da göze çarpan bir sonuç oldu. Bu skorlarla İTÜ dışındaki takımların hepsi almış oldukları birer galibiyetle şanslarını sürdürmüş oldular.



Üniversiteler Ligi’nde geride kalan 2 hafta gösterdi ki, Üniversite takımları için Korumalı Futbol gerçekten bir “jenerasyon” işi. Korumalı futbola oyuncu yetiştirmek asla kolay değil, bir oyuncunun “olması”, bu sporla çoğunlukla üniversitede tanıştıkları için, en az 1-2 sene alıyor (o da yetenekli ise ve çok çalışıyorsa). Üniversite hayatı da en kötü şartlarda (öğrenci için) 7 sene sürdüğü için mutlaka 2-3 senede bir takımların güç dengeleri değişiyor. Takım sayısı fazla olmasına karşın yapılan maç sayısının çok az olması oyuncu gelişimini ve takım dengelerini son derece olumsuz etkiliyor. Bu nedenle Üniversiteler Ligi’nin oluşumu – formatı, Federasyon ile üniversite takımlarının en kısa zamanda bir araya gelip mutlak suretle yeniden düzenlenmesi gereken bir konudur.



En yakın zamanda tekrar görüşmek üzere.



Sevgilerimle…

Topsuz Oyun, Ama Nasıl?

Ocak 12, 2009, 3:20 pm | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

(Ön Bilgi: Federasyonumuzun adı hepimizin bildiği üzere Korumalı Futbol olarak tescil edildiği için bundan sonra Amerikan Futbolu yerine Korumalı Futbol olarak kullanacağım çok sevdiğimiz bu sporun adını, öncelikle onu belirteyim. Bu buluşmamızda ise genel olarak Türkiye’de Korumalı Futbol altyapısını kuvvetlendirmek ve sporu ülke geneline yaymak için neler yapılabilir konularından bahsedeceğiz.)



Korumalı Futbol’un ülke çapında bugünkü durumuna bakacak olursak aslında çok da parlak bir sahne ile karşı karşıya olmadığımız aşikârdır. TBSF bünyesinde temsil edilmeye başlanana kadar yaklaşık 15 sene boyunca gayrı resmi yollardan da olsa tutkunları tarafından yaşatılan ve tabanı genişletilen bu spor şu anda ne yazık ki mazhar olması gereken ilgiden çok uzakta. Korumalı Futbola bir şekilde bulaşmış olanlar ve bunların yakınları dışında yurt genelinde bir taraftardan ya da Korumalı Futbol izleyicisinden bahsetmek neredeyse imkânsız. Maçlar seyircisiz oynanıyor, yerel basında çok az yer bulabilse de ulusal basında gördüğü ilgi neredeyse sıfıra yakın. Bunun en büyük nedenlerinden birin federasyon kurulduğundan beri sürekli tekrarlayan yönetim değişiklikleri olduğunu daha önce belirtmiştik ama her daim bunun arkasına saklanmak çok kolay bir kaçış yolu. Yönetimler kaç kere değişirse değişsin, nevi değişmeyen uzun vadeli bir plana ihtiyaç var. Peki, bu plan neleri içermeli, yurt çapındaki düşüncelere tercüman olmak gayretiyle, hep beraber bakalım.



İlk olarak takımların yaşadıkları sıkıntıları gözden geçirecek olursak ki biraz genelden özele doğru inelim, birinci sırada maç sahası gelmekte. Ekonomik açıdan bazı kriterleri yakalamış ya da bağlı bulundukları kurumlardan (üniversiteler dersek daha doğru olacak ama kurum diyelim biz) imkanlar dahilinde gerekli desteği alan takımlar hariç her takım saha sıkıntısı yaşamakta. Kimi zaman maça günler kala sahalar bin bir güçlükle alınmakta, kimi zaman bulunan sahalar top oynanacak kalibrede olmamakta. Genel konuşmak gerekirse, her ilde takım sayısına göre mutlaka Gençlik Spor İl Müdürlükleri ve Belediyelerle işbirliğine gidilerek sadece bu sporda kullanılmak üzere ya da önceden belirlenmiş tarihlerde sadece bu spora tahsis edilmiş sahalar bulunmak durumundadır. Kulüplerimizin en iyi tabirle hali hazırda kurumsallaşma sürecinde olduğu düşünülecek olunursa, Federasyon’un bu noktada üstlenmesi gereken önemli bir rol bulunmaktadır.



İkinci bir sorun ise ekipman ve finans sorunudur hiç şüphesiz. Bugün herhangi ekibin deplasmana gidiş gelişi, hele bir de o deplasmanda en az bir gece konaklamak gerekiyorsa, hiç de azımsanamayacak bir maliyettir. Bir de ister içerde ister dışarıda olsun maçlara çıkabilmek, bu sporu yapabilmek için gereken ekipmanların tam takım olma zorunluluğu var ki, bu hem sağlık hem de kurallar açısından vazgeçilemeyecek bir zorunluluktur, belli bir ömrü olan ekipmanların her sene belli oranlarda yenilenmesi veya tamiratını gerektirmektedir. Seyircisi olmayan, herhangi bir gelir kaynağı bulunmayan kulüplerimizin bu giderleri karşılaması için tek yol bir şekilde sponsor veya sponsorlar bulmaktır. Sponsorluk çalışmaları yapılırken de kuşkusuz en önemli sıkıntı yine sporun yurt çapında tanınmıyor olmasıdır. İdareciler olarak belki 1-2 kez kişisel ilişkilerinizi kullanarak destek alabilirsiniz ama sonunda ciddi bir başarı elde edemez ya da isminizi duyuracak bir yere gelemezseniz bir daha o destekleri de bulamazsınız. Böylesine çetrefilli ve zor şartlar altında kulüpler yaşatılmaya çalışılırken şüphesiz oyuncuların sevdası ve özverisi devamlılığı sağlamaktadır. Oyuncuların, antrenörlerin kendi ceplerinden verdikleri paralar olmasa birçok kulüp kapısına kilit vuracak noktaya gelecektir. Bazı kulüplerin liglerde miladı dolan ekipmanlarını yenileyemediği, bazılarının hiç ekipman alamadığı için mücadele edemediğini hepimiz bilmekteyiz.



Kulüplerin bu 2 ana sorunu dışında kalan antrenman sahası, forma v.b. sorunlarına hiç girmiyorum açıkçası. Bunları detay olarak görelim, bir şekilde antrenman yapılır, bir şekilde forma yaptırılır ama o takımlar maç oynayacak saha bulamaz, ekipman giyemez, deplasmana gidemezse işte o zaman bu detaylar üzerinde boşa konuşmuş oluruz. Bu noktada yeni Başkan Sayın Kömürcü’nün büyük takımlara ve kurumlara branş açmaları için davette bulunması önemli bir açılımdır kuşkusuz, ancak yurt genelinde bu sporu yaygınlaştıralım, sevdirelim derken dikmeye çalıştığımız binanın temeline de dikkat etmek gerekir. O binanın temeli de bu sporun yapılabilmesi için elzem olan antrenörler ve hakemlerdir. Şu anda benim bildiğim herhangi bir resmi kayıt yok faal olarak çalışan antrenör sayısı ile ilgili. Denilebilir ki her takımın başında mutlaka bir çalıştırıcı vardır, vardır da bunların eğitimi, antrenörlük kademeleri nedir onu bilmek gerektir esasında. Son 1,5 senede açılan antrenörlük kursu sadece 1 tane o da Ankara’da açılmış ve I. Kademe antrenörlük kursu. 2 senedir faal olarak içinde bulunduğum bu branşta bu dönemde açılan benim hatırladığım hakem kursu sayısı ise 1. Görüldüğü üzere hem antrenör hem de hakem sayısı olarak ciddi bir sıkıntı söz konusu. Örneğin bu sezon İstanbul’da faal hakemlerin (ya da maçlarda görev alan hakem diyelim) sadece 15 civarında kaldığını görmekteyiz. Hem Üniversiteler Ligi hem Kulüpler Ligi derken hakemlerin de çok yorulduğunu ve zaten çok da yüksek olmayan karar-yönetim standardının iyice düştüğünü izlediğimiz maçlarda görmekte, izleyemediklerimizde ise duymaktayız.



Eğer bir şekilde bu spor yaygın hale getirilecek, hatta ve hatta köklü kulüpler ve kurumların katılımı sağlanacaksa ilk yapılması gereken faal hakem sayısının ve bunların yönetim kalitesinin arttırılmaya çalışılması ile birlikte ivedilikle antrenör sayısının yukarı çekilerek mevcut takımlara teknik manada esneklik kazandırılmasıdır. Hakem ve antrenör kursları sadece Ankara ya da İstanbul’da açılmamalı, kurs sayısı arttırılırken farklı illere mutlaka ulaşılmalıdır. Aksi takdirde sağlam olmayan temeller üzerine inşa edeceğimiz çok sevdiğimiz sporumuz, ilk sarsıntıda yıkılır ve hepimiz altında kalırız, bir daha toparlanmamız da pek kolay olmaz.



Bu düşüncelerle birlikte özet olarak Federasyonun Korumalı Futbolu tanıtma ve yaygılaştırma çabalarını takdir ederken, bu işe girmeden önce altyapımızın ve mevcut kulüplerin idari, teknik ve finansal yapısının sağlamlaştırması ihtiyacının unutulmaması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Yukarıda bahsettiğim gibi, uzun vadeli planların yapılma aşamasında ise önceki yönetimlerin yaptığı gibi başına buyruk ve ben yaptım oldum tarzında yaklaşımlardan kurtulunmalı ve ileriye dönük yapılacak her hareket mutlaka ve mutlaka Kulüp ve Üniversite takımlarının bir araya getirildiği platformlarda hep birlikte karara bağlanmalıdır. Yoksa tıpkı bu sene olduğu gibi birçok takımın canı yanar ve Federasyon ile kulüpler-takımlar arasındaki bağ gitgide zayıflar. Sorunları aşmak için tek yol camianın bir bütün olarak hareket etmesidir.



Üniversiteler Ligi 2. Hafta Maçlarına Genel Bakış



2. grupta geçen senenin başarılı takımlarından Ankara Üniversitesi’nin 2. maçından da mağlubiyetle ayrılması grubu şekillendirmiş oldu. Gerçi buna pek mağlubiyetle ayrılmak da diyemeyiz ya orası da üzerinde durulması gereken başka bir konu. İlk hafta Bilkent’e kaybeden Ankara Üniversitesinin Hacettepe maçına çıkmama ya da maçın oynanmama sebebini bilemiyoruz ama bu sonuç 2 maçta, topa dokunmadan Hacettepe’nin 2 hükmen galibiyetle gruptan çıkmasını sağlamış oldu. Geçen senenin finalisti olan takımın her ne kadar çeyrek final oynayacak olsa da maç yapmamış olması kendileri için büyük bir dezavantaj oluşturacak. Keza Ankara ve Selçuk Üniversitesi maçlarını oynayarak kazanan ve defansif direncini de ispatlayan Bilkent zaten sezon içinde çok az maç oynanan ligde bir adım önde diyebiliriz. Bunu derken Üniversite Ligi’nden kaç oyuncunun kulüpler Ligi’nde Hacettepe forması giydiğini net olarak bilmediğimizi de hesaba katmak gerek.



4 takımlı diğer bir grup olan 3. grupta ise işler bir hayli karışık. 2. maçında deplasmanda Anadolu Üniversitesi’ni mağlup ederken Koç Üniversitesi bir hayli zorlandı. Üçüncü çeyrekte 26-0 öne geçtikleri maçta rakibin 26 numaralı HB’ini (ki yanlış bilmiyorsak Göksel Tuna) durduramayınca bir anda oyun 26-20’ye geldi. Tek başına takımını taşıyan Göksel’i en azından bir süreliğine durduran ve bir de defansif touch down alan Koç Üniversitesi maçtan da 40-28 galip ayrılarak liderliğini sürdürdü. Ancak grubun sürpriz sonucu Sakarya’dan geldi. Ege Üniversitesi bir pas oyunu bir de interception ile daha 2. çeyrek bitmeden bulduğu 12 sayıyı maç sonuna kadar dirayetli bir defans örneği göstererek korumayı başardı ve rakibin tek touch down’ına izin vererek deplasmandan 12-6’lık bir galibiyetle döndü. Takım olarak dirençli bir görüntü veren Ege Üniversitesi bu sonuçla bir anda grup liderliğine aday oldu. Bu maçın en ilgi çekici yanı maçı Sakarya Üniversitesi Genel Sekreteri ve 100 civarındaki taraftarın izlemeye gelmesiydi. Bu da gösteriyor ki en azından Sakarya’da Korumalı Futbola sahip çıkılmaya başlanmış vaziyette. Bu sonuçlarla karışan 3. grupta son maçlarda Ege Koç’u, Anadolu Sakarya’yı yenerse Sakarya haricindeki 3 takım grup liderliği ve 2.lik için 3’lü averaja kalacaklar. Benzer şekilde Koç Ege’yi, Sakarya da Anadolu’yu yenerse bu sefer grup 2.liğini Koç dışındaki takımlar için 3’lü averaj belirleyecek. Ege’nin mağlubiyeti ve Anadolu’nun galibiyetinde ise Anadolu Üniversitesi grubu 2. olarak bitirecek. Tüm gruplar içinde en heyecanlı tablolardan biri.



1. grupta Atılım Üniversitesi 2. maçını da farklı kaybederek gruptan çıkma şansını mucizelere bıraktı. Atılım’ı yenen Başkent Üniversitesi ise ilk haftadaki ODTÜ mağlubiyetinin acısını çıkarmış oldu. Geçen sezona göre toparlanmış gözüken ODTÜ’nün Doğu Akdeniz Üniversitesi’ni 19-14 yendiği maçı izleyenler çok zevkli ve centilmence bir mücadele olduğunu, hakemlerin herhangi bir önemli hataya imza atmadan maçı yönettiklerini anlattılar. Gözüken o ki özlenen ODTÜ geri dönüyor. Bu grupta bu hafta bay çeken Gazi, ilk galibiyetini alan Başkent ve eskiye dönen ODTÜ ilk 2’yi zorlayacak takımlar olarak gözükmekte. Doğu Akdeniz Üniversitesi ise rakiplerine sürpriz yapabilecek takım rolünde.



Tam anlamıyla İstanbul grubu denebilecek 4. grupta ilk hafta Sabancı Üniversitesi’ne fark yapan Boğaziçi’nin kendi sahasında ilk hafta Bilgi Üniversitesi’nden fark yiyen Yeditepe’den fark yemesi oldukça ilgi çekiciydi. Boğaziçi’nden fark yiyen Sabancı’nın ise ilk maçına çıkan İTÜ’ye fark atması da göze çarpan bir sonuç oldu. Bu skorlarla İTÜ dışındaki takımların hepsi almış oldukları birer galibiyetle şanslarını sürdürmüş oldular.



Üniversiteler Ligi’nde geride kalan 2 hafta gösterdi ki, Üniversite takımları için Korumalı Futbol gerçekten bir “jenerasyon” işi. Korumalı futbola oyuncu yetiştirmek asla kolay değil, bir oyuncunun “olması”, bu sporla çoğunlukla üniversitede tanıştıkları için, en az 1-2 sene alıyor (o da yetenekli ise ve çok çalışıyorsa). Üniversite hayatı da en kötü şartlarda (öğrenci için) 7 sene sürdüğü için mutlaka 2-3 senede bir takımların güç dengeleri değişiyor. Takım sayısı fazla olmasına karşın yapılan maç sayısının çok az olması oyuncu gelişimini ve takım dengelerini son derece olumsuz etkiliyor. Bu nedenle Üniversiteler Ligi’nin oluşumu – formatı, Federasyon ile üniversite takımlarının en kısa zamanda bir araya gelip mutlak suretle yeniden düzenlenmesi gereken bir konudur.



En yakın zamanda tekrar görüşmek üzere.



Sevgilerimle…

>Şekilsiz Topun Peşinde…

Aralık 25, 2008, 12:10 am | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

>Türkiye’deki eski adıyla Amerikan Futbolu yeni adıyla Korumalı Futbol’a ilgi her geçen gün giderek artıyor. Zamanında dönemin popüler özel kanalı HBB’de banttan yayınlanan maçları seyrederek sevdalanmıştık bu spora. Dev gibi (en azından öyle gözüken) adamların birbirlerine kafa göz yararcasına, acımasızca girmesi önce ilgimizi çekmişti. Günler geçtikçe aslında işin öyle olmadığını, o bol çizgili yeşil sahalarda yapılanın bir kavga değil, tam aksine bir satranç oyunun tezahürü olduğunu idrak ettik. Yapılan her koşunun, her bele sarılmanın, her adam indirişin çok yüce bir sebebi vardı. Bunu anladığımız gün daha bir içimize işledi o ilk başta şekilsiz gözüken topla oynanan oyun. O şekilsiz top aslında büyük generallerin komutasındaki gladyatörlerin elinde bir silaha dönüşen, eşsiz bir varlıktı.

Tam da içimize işlemişken bir anda kapanıverdi HBB, ayrı düştük, ama hiç unutmadık sevgiliyi. Ne zaman ki internet yaygınlaştı, işte o zaman depreşti içimizdeki volkan. Seneler boyu uzaktan seyrettik, artık boynumuza kadar içindeyiz.

90’ların başından beri, tıpkı “Beyaz Gölge” dizisinin basketbola aşkı doğurması gibi, HBB’nin Türkiye’de Amerikan Futbolu’na yaptığı tartışılamaz. Amatör ruhla çıkılan yolda 2005’te TBSF tarafından bir federasyon bünyesinde bir araya gelmek kuşkusuz çok çok büyük bir adım. Ancak geride kalan kısa süre içerisinde birkaç kez federasyon başkanı değişmesi bu sporun gelişimine ve tanıtılmasına büyük sekte vurdu. Daha emekleme aşamasında olan bir spor dalı ve ilgili kurulları için doğal olarak hemen mükemmelleşme beklenemez, ancak 3 senedir yaşananlar atılması gereken adımların çok yavaş atıldığını da ortaya koymuştur.

Amerikan Futbolu’nun hem dünyada hem de Türkiye’de temelini büyük oranda Üniversite öğrencileri oluşturmakta. Öyle ki aktif üniversite takımlarının sayısı kulüp takımlarından daha fazla konumda, bu sporla ilgilenip de bunu bilmeyen yoktur. Ancak geçen sene ilk kez ciddi anlamda lig organizasyonu yapılırken sanki Üniversite takımları olsa da olur olmasa da olur gibi bir yaklaşım sergilenmiş, gerek lig organizasyonu yapılırken gerekse gruplar ve fikstürler belirlenirken neredeyse hiçbir üniversiteye danışılmamış ve masa başında matbu evrak düzenlenir gibi sezon planı yapılmıştır. Aynı zamanda Kürek Federasyonu’nda Ulusal Hakem olarak görev yaptığım ve daha önce hem kürekte hem de diğer branşlarda birçok ulusal ve uluslararası müsabaka ve organizasyonda çeşitli kademelerde görev aldığım için gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum, bu tavır ziyadesiyle yanlıştır. Bu sporu geliştirmek, daha çok taraftar ve sporcu kazandırmak için yapılması gereken davranışlar bunlar değildir. Bu konuyu başka bir yazıda derinlemesine anlatırız ancak özetle Üniversite takımlarına, bu sporun altyapısı konumunda olan ve Amerikan Futbolu’nun gelişimi için bir numaralı çıkış noktası olması gereken kaynağa, bu şekilde davranılmaktan acilen vazgeçilmelidir. Başka bir yazıda yine derinlemesine irdeleyeceğimiz bir konu olan “ekipman ve finansman sıkıntıları”nın ne derece ciddi boyutlara ulaştığını artık sağır sultan bile duymuş durumda. At gözlüklerini çıkarıp aksine panoramik bir bakış açısı yakalanması gerektiği aşikar. Ne zaman ki üniversite takımlarını kalkındırmak ve oyuncu yetiştirmek için ciddi kararlar alınır işte o gün “Türkiye’de Amerikan Futbolu var!” diyebiliriz. Daha olmadı, tohumun fidana dönüşmesi için yapacak çok iş var, ancak tohumun hem veriminden hem de kalitesinden benim şüphem yok.

İlk hafta maçlarına genel bakış (Üniversiteler Ligi)

Grupların oluşumuna ve takım yapılarına bakıldığında aşağı yukarı kestirebiliyorsunuz maçlar sonunda gruplardan çıkacak takımları. İlk hafta maçlarını adeta bunu ispatlar nitelikteydi. Bu iki takı çekişir dediğimiz maçlar yakın biterken, rahat kazanır diye düşündüğümüz takımların fazla zorlanmadığını gördük. İlk haftanın en çok göze çarpan skoru ODTÜ’nün geçen seneki kötü performansından sonra kendine geldiğini gösterdiği Başkent Üniversitesi maçı oldu. İzleyenler Ege – Anadolu maçının da heyecan dolu ve çok zevkli geçtiğini söylüyorlar. Hiç şüphe yok ki deplasman galibiyeti Anadolu Üniversitesi için büyük bir moral kaynağı ve avantaj oldu. Bilgi Üniversitesi’nin geçen seneki skor üretme sıkıntısını ilk maç itibariyle aştığı gözelere çarparken, Ankara maçlarındaki kısır skorlar ise defansların son derece başarılı olduğunu ortaya koymakta.

Benim izlediğim Koç Üniversitesi – Sakarya Üniversitesi maçı da yine ilk haftanın zevkli ve mücadele dolu maçlarındandı. Her iki takımın da zorlu engelleri aşarak maça çıktığını anlamak için oyuncuların ve koçların yüzüne bakmak yeterliydi. Hem maç oynayacak olmanın keyfi hem de yüzlerden akan yorgunluk maça hem ekipman hem de takım olarak hazır hale gelebilmek için çok fazla uğraşı verildiğinin ispatıydı.

Maça hızlı başlayan ve daha 5 dakika dolmadan ilk touch downı yapan takım Sakarya oldu. Ekstrayı kullanmadıkları oyundan hemen sonra QB’lerinin sakatlanması oyun planlarını bozdu. Üstüne bir de insanı yerinden sökercesine esen rüzgar eklenince pas oyunlarını yapmak imkansız hale geldi adeta. İlk çeyreğin sonunda rüzgara karşı nasıl oynaması gerektiğini bilen Koç Üniversitesi üstünlüğü ele geçirdi ve arka arkaya 4 touch down ve bir de ekstra alarak bir anda skoru 26-6’ya getirdi. Devre arasında toparlandığı gözüken Sakarya ikinci devrede çok iyi bir savunma gösterdi ve rakibin bir çok hücumunu kesmeyi başardı. İkinci yarının skoru Sakarya lehine 8-6 olurken, Koç Üniversitesi oyuncularının oynadıkça yorulduğu, Sakaryalıların ise oynadıkça açıldığı gibi bir kanaat oluştuğu kafamızda. Her iki takım da ikinci devre muhtemelen sezonu kapattıracak nitelikte 2 sakat verdi. Koç’un center’ı Emre ve Sakarya’nın line adamı Samet diz sakatlıklarıyla maçı erken bitirmek zorunda kaldılar. Her iki takımda bir kaç ufak sakatlık daha göze çarptı ancak Emre ve Samet dışındakiler gördüğümüz kadar kısa süreliydi. Koç Üniversitesi sahasının kısa ve küçük oluşu, direklerin olmayışı ve saha zemininde yan çizgilerde direk delikleri olması olumsuz noktalar olarak göze çarparken, Koç Üniversitesi Koçu Deniz Bey başta olmak üzere Sakarya Üniversitesi’ne gösterilen misafirperverlik ve yakın ilgi herkesi mutlu etti. Sakarya Üniversitesi Yönetimi maç öncesi hakemlere ve rakibe baklava ikram ederken oluşan sıcak görüntüler bu sporun dışardan gözüktüğü kadar sert ve soğuk mizaçlı adamlar tarafından yapılmadığının bir ispatıydı.

Maçın geneline ilişkin en büyük olumsuzluk maalesef hakem yönetimiydi. Senelerdir izlediğimiz maçlarda İstanbul hakemlerinden bazılarının yönetimlerinde bir türlü standart yakalayamadığını, saha içinde hakemler arasında bile çoğu zaman kararsızlık ortamını hakim olduğunu görmüştük. Bu da öyle maçlardan biriydi. Her iki takım oyuncularının da hakem heyetine güvenlerinin sarsıldığını hissettik tavırlarından. Ev sahibi takımın hakem avantajını yine de kullandığını gördük. Belki maçın skorunu etkileyecek hatalar yapmadılar ama standart yakalamaktan uzak ve birbirleriyle çelişen kararlara şahit olduk. Tekrar etmemesini diliyoruz. Keza başa baş giden bir maçta yapılabilecek benzer hatalar takımların canını yakabileceği gibi, gereksiz baş ağrılarına da yol açabilir.

İlk yazı için bu kadar söyleyeceklerim. Umarım bundan sonra da hem Üniversiteler Ligi hem de sevdalısı olduğumuz bu sporun Türkiye’deki durumu üzerine birçok yazıda beraber olma fırsatı yakalarız.

Not: Bu yazı nfltr.com için yazılmıştır

Şekilsiz Topun Peşinde…

Aralık 25, 2008, 12:10 am | Korumalı Futbol kategorisinde yayınlandı | 3 Yorum

Türkiye’deki eski adıyla Amerikan Futbolu yeni adıyla Korumalı Futbol’a ilgi her geçen gün giderek artıyor. Zamanında dönemin popüler özel kanalı HBB’de banttan yayınlanan maçları seyrederek sevdalanmıştık bu spora. Dev gibi (en azından öyle gözüken) adamların birbirlerine kafa göz yararcasına, acımasızca girmesi önce ilgimizi çekmişti. Günler geçtikçe aslında işin öyle olmadığını, o bol çizgili yeşil sahalarda yapılanın bir kavga değil, tam aksine bir satranç oyunun tezahürü olduğunu idrak ettik. Yapılan her koşunun, her bele sarılmanın, her adam indirişin çok yüce bir sebebi vardı. Bunu anladığımız gün daha bir içimize işledi o ilk başta şekilsiz gözüken topla oynanan oyun. O şekilsiz top aslında büyük generallerin komutasındaki gladyatörlerin elinde bir silaha dönüşen, eşsiz bir varlıktı.

Tam da içimize işlemişken bir anda kapanıverdi HBB, ayrı düştük, ama hiç unutmadık sevgiliyi. Ne zaman ki internet yaygınlaştı, işte o zaman depreşti içimizdeki volkan. Seneler boyu uzaktan seyrettik, artık boynumuza kadar içindeyiz.

90’ların başından beri, tıpkı “Beyaz Gölge” dizisinin basketbola aşkı doğurması gibi, HBB’nin Türkiye’de Amerikan Futbolu’na yaptığı tartışılamaz. Amatör ruhla çıkılan yolda 2005’te TBSF tarafından bir federasyon bünyesinde bir araya gelmek kuşkusuz çok çok büyük bir adım. Ancak geride kalan kısa süre içerisinde birkaç kez federasyon başkanı değişmesi bu sporun gelişimine ve tanıtılmasına büyük sekte vurdu. Daha emekleme aşamasında olan bir spor dalı ve ilgili kurulları için doğal olarak hemen mükemmelleşme beklenemez, ancak 3 senedir yaşananlar atılması gereken adımların çok yavaş atıldığını da ortaya koymuştur.

Amerikan Futbolu’nun hem dünyada hem de Türkiye’de temelini büyük oranda Üniversite öğrencileri oluşturmakta. Öyle ki aktif üniversite takımlarının sayısı kulüp takımlarından daha fazla konumda, bu sporla ilgilenip de bunu bilmeyen yoktur. Ancak geçen sene ilk kez ciddi anlamda lig organizasyonu yapılırken sanki Üniversite takımları olsa da olur olmasa da olur gibi bir yaklaşım sergilenmiş, gerek lig organizasyonu yapılırken gerekse gruplar ve fikstürler belirlenirken neredeyse hiçbir üniversiteye danışılmamış ve masa başında matbu evrak düzenlenir gibi sezon planı yapılmıştır. Aynı zamanda Kürek Federasyonu’nda Ulusal Hakem olarak görev yaptığım ve daha önce hem kürekte hem de diğer branşlarda birçok ulusal ve uluslararası müsabaka ve organizasyonda çeşitli kademelerde görev aldığım için gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum, bu tavır ziyadesiyle yanlıştır. Bu sporu geliştirmek, daha çok taraftar ve sporcu kazandırmak için yapılması gereken davranışlar bunlar değildir. Bu konuyu başka bir yazıda derinlemesine anlatırız ancak özetle Üniversite takımlarına, bu sporun altyapısı konumunda olan ve Amerikan Futbolu’nun gelişimi için bir numaralı çıkış noktası olması gereken kaynağa, bu şekilde davranılmaktan acilen vazgeçilmelidir. Başka bir yazıda yine derinlemesine irdeleyeceğimiz bir konu olan “ekipman ve finansman sıkıntıları”nın ne derece ciddi boyutlara ulaştığını artık sağır sultan bile duymuş durumda. At gözlüklerini çıkarıp aksine panoramik bir bakış açısı yakalanması gerektiği aşikar. Ne zaman ki üniversite takımlarını kalkındırmak ve oyuncu yetiştirmek için ciddi kararlar alınır işte o gün “Türkiye’de Amerikan Futbolu var!” diyebiliriz. Daha olmadı, tohumun fidana dönüşmesi için yapacak çok iş var, ancak tohumun hem veriminden hem de kalitesinden benim şüphem yok.

İlk hafta maçlarına genel bakış (Üniversiteler Ligi)

Grupların oluşumuna ve takım yapılarına bakıldığında aşağı yukarı kestirebiliyorsunuz maçlar sonunda gruplardan çıkacak takımları. İlk hafta maçlarını adeta bunu ispatlar nitelikteydi. Bu iki takı çekişir dediğimiz maçlar yakın biterken, rahat kazanır diye düşündüğümüz takımların fazla zorlanmadığını gördük. İlk haftanın en çok göze çarpan skoru ODTÜ’nün geçen seneki kötü performansından sonra kendine geldiğini gösterdiği Başkent Üniversitesi maçı oldu. İzleyenler Ege – Anadolu maçının da heyecan dolu ve çok zevkli geçtiğini söylüyorlar. Hiç şüphe yok ki deplasman galibiyeti Anadolu Üniversitesi için büyük bir moral kaynağı ve avantaj oldu. Bilgi Üniversitesi’nin geçen seneki skor üretme sıkıntısını ilk maç itibariyle aştığı gözelere çarparken, Ankara maçlarındaki kısır skorlar ise defansların son derece başarılı olduğunu ortaya koymakta.

Benim izlediğim Koç Üniversitesi – Sakarya Üniversitesi maçı da yine ilk haftanın zevkli ve mücadele dolu maçlarındandı. Her iki takımın da zorlu engelleri aşarak maça çıktığını anlamak için oyuncuların ve koçların yüzüne bakmak yeterliydi. Hem maç oynayacak olmanın keyfi hem de yüzlerden akan yorgunluk maça hem ekipman hem de takım olarak hazır hale gelebilmek için çok fazla uğraşı verildiğinin ispatıydı.

Maça hızlı başlayan ve daha 5 dakika dolmadan ilk touch downı yapan takım Sakarya oldu. Ekstrayı kullanmadıkları oyundan hemen sonra QB’lerinin sakatlanması oyun planlarını bozdu. Üstüne bir de insanı yerinden sökercesine esen rüzgar eklenince pas oyunlarını yapmak imkansız hale geldi adeta. İlk çeyreğin sonunda rüzgara karşı nasıl oynaması gerektiğini bilen Koç Üniversitesi üstünlüğü ele geçirdi ve arka arkaya 4 touch down ve bir de ekstra alarak bir anda skoru 26-6’ya getirdi. Devre arasında toparlandığı gözüken Sakarya ikinci devrede çok iyi bir savunma gösterdi ve rakibin bir çok hücumunu kesmeyi başardı. İkinci yarının skoru Sakarya lehine 8-6 olurken, Koç Üniversitesi oyuncularının oynadıkça yorulduğu, Sakaryalıların ise oynadıkça açıldığı gibi bir kanaat oluştuğu kafamızda. Her iki takım da ikinci devre muhtemelen sezonu kapattıracak nitelikte 2 sakat verdi. Koç’un center’ı Emre ve Sakarya’nın line adamı Samet diz sakatlıklarıyla maçı erken bitirmek zorunda kaldılar. Her iki takımda bir kaç ufak sakatlık daha göze çarptı ancak Emre ve Samet dışındakiler gördüğümüz kadar kısa süreliydi. Koç Üniversitesi sahasının kısa ve küçük oluşu, direklerin olmayışı ve saha zemininde yan çizgilerde direk delikleri olması olumsuz noktalar olarak göze çarparken, Koç Üniversitesi Koçu Deniz Bey başta olmak üzere Sakarya Üniversitesi’ne gösterilen misafirperverlik ve yakın ilgi herkesi mutlu etti. Sakarya Üniversitesi Yönetimi maç öncesi hakemlere ve rakibe baklava ikram ederken oluşan sıcak görüntüler bu sporun dışardan gözüktüğü kadar sert ve soğuk mizaçlı adamlar tarafından yapılmadığının bir ispatıydı.

Maçın geneline ilişkin en büyük olumsuzluk maalesef hakem yönetimiydi. Senelerdir izlediğimiz maçlarda İstanbul hakemlerinden bazılarının yönetimlerinde bir türlü standart yakalayamadığını, saha içinde hakemler arasında bile çoğu zaman kararsızlık ortamını hakim olduğunu görmüştük. Bu da öyle maçlardan biriydi. Her iki takım oyuncularının da hakem heyetine güvenlerinin sarsıldığını hissettik tavırlarından. Ev sahibi takımın hakem avantajını yine de kullandığını gördük. Belki maçın skorunu etkileyecek hatalar yapmadılar ama standart yakalamaktan uzak ve birbirleriyle çelişen kararlara şahit olduk. Tekrar etmemesini diliyoruz. Keza başa baş giden bir maçta yapılabilecek benzer hatalar takımların canını yakabileceği gibi, gereksiz baş ağrılarına da yol açabilir.

İlk yazı için bu kadar söyleyeceklerim. Umarım bundan sonra da hem Üniversiteler Ligi hem de sevdalısı olduğumuz bu sporun Türkiye’deki durumu üzerine birçok yazıda beraber olma fırsatı yakalarız.

Not: Bu yazı nfltr.com için yazılmıştır

>Sakatlık, Rüzgar ve Saha Şartlarına Alışkın Bir Rakip, Sonuç: 32-14

Kasım 23, 2008, 5:10 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

>Uzun uğraşlar sonucu Cuma günü yeni ekipmanlarımıza kavuştuk. Seneler sonra full ekipmanlı 36 oyuncu ile sahaya çıktığımız Üniversiteler Ligi ilk maçında deplasmanda Koç Üniversitesi’ne 32-14 mağlup olduk. Maçın başını ve bütün 2. devresini iyi oynadığımız karşılaşmada ilk çeyreğin sonu ve 2. çeyrekte bir anda tabiri caizse kroki boksör vaziyetindeydik. Tabi bundaki en büyük iki etken, oyun kurucumuzun ilk touch-down’umuzdan sonra sakatlanıp çıkması ve zaman zaman 40 km hızla esen rüzgar oldu. Oyun kurucu yani QB korumalı futbolda en önemli mevkilerden biri. Bizim oyun kurucumuz Ali 3. sezonunda ve bu sezona kendini çok geliştirmiş olarak girdi. Maçın hemen başındaki sakatlığı nedeniyle bu sene takıma yeni katılan yedek oyun kurucumuz Kıvanç oynadı maçın geri kalanında. Kendisinden beklediğimiz performansın çok üzerine çıkmasına rağmen tecrübe her sporda olduğu gibi bu sporda da önemli bir faktör. Kıvanç’ın kumaşı ve cesareti üst seviyede oynadıkça ligin önemli isimlerinden biri olacağını gördük dün. Ali tek sakatlanan ismimiz değildi, en önemli savunmacılarımızdan Kerem ve maçın 2. devresi sakatlığına karşın oyuna girerek takıma ruh ve heyecan getiren line adamımız Samet’i de sakatlığa kurban verdik. Samet sanırım sezonu kapadı, Ali ve Kerem’in sakatlıkları ise çok korkutucu değil.

Dünkü mağlubiyette bir diğer önemli etken ise tam analmıyla fırtına şeklinde esen rüzgar oldu. Ali’nin sakatlanması sonrası oyun planımızı oturtmaya çalışırken ilk çeyreği rüzgar avantajını kullanamadan bitirdik. Bu sahada oynamaya alışık ve her daim esen rüzgarı kullanmayı bilen rakibimiz ilk çeyrekte bir touch down yakaldıktan sonra, rüzgarı da arkasına lıp 2. çeyrekte dalga dalga üstümüze gelerek üst üste 3 touch down yapınca bir anda 26-6 geriye düştük. Ekstraları iyi savunmasak fark daha da açılacaktı kuşkusuz. 2. yarıda ilk devredeki açıklarımızı kapatıp, savunmada daha akılcı oynayınca 2. yarıyı 8-6 kazandık ancak toplamda skor 32-14 aleyhimize olunca ilk mağlubiyetimizi almış olarak döndük Sakarya’ya.

İlk yarıda çok akılcı ve iyi oynayan bir Koç Üniversitesi ikinci yarıda ise oyunu dengelemiş ve rakibini oynatmayan bir Sakarya Üniversitesi vardı sahada. Bundan önceki senelere nazaran, maç öncesi diyaloğumuza da bağlı olarak, Koç Rams’le aramızdaki gerginliği azalttık. Biz onlara buradan Murat Baklava‘nın harika baklavalarından götürdük, onlar da oldukça misafirperver davrandılar bize. Rams koçu Deniz’le ilerleyen tarihlerde dostluk-hazırlık maçı yapmak için sözleştik. Federasyonun ligi aniden başlatması dolayısıyla hiç hazırlık maçı yapamamanın bir anlamda sonuçlarını yaşadığımız ilk maçımızı kafamızda öğretici bir hazırlık maçı olarak adlettik. Şimdi sırada 14 Aralık’ta Ege Üniversitesi ile evimizde yapacağımız maç var. Mutlak kazanılması gereken bir maç. Ege kendi sahasında bugün Anadolu Üniversitesi’ne 28-34 kaybetmiş. Ege maçını alırsak Anadolu Üni. Maçı bizim için gruptan çıkma maçı olacak. Tatankalar durmadan yola devam edecek.

Sakatlık, Rüzgar ve Saha Şartlarına Alışkın Bir Rakip, Sonuç: 32-14

Kasım 23, 2008, 5:10 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

Uzun uğraşlar sonucu Cuma günü yeni ekipmanlarımıza kavuştuk. Seneler sonra full ekipmanlı 36 oyuncu ile sahaya çıktığımız Üniversiteler Ligi ilk maçında deplasmanda Koç Üniversitesi’ne 32-14 mağlup olduk. Maçın başını ve bütün 2. devresini iyi oynadığımız karşılaşmada ilk çeyreğin sonu ve 2. çeyrekte bir anda tabiri caizse kroki boksör vaziyetindeydik. Tabi bundaki en büyük iki etken, oyun kurucumuzun ilk touch-down’umuzdan sonra sakatlanıp çıkması ve zaman zaman 40 km hızla esen rüzgar oldu. Oyun kurucu yani QB korumalı futbolda en önemli mevkilerden biri. Bizim oyun kurucumuz Ali 3. sezonunda ve bu sezona kendini çok geliştirmiş olarak girdi. Maçın hemen başındaki sakatlığı nedeniyle bu sene takıma yeni katılan yedek oyun kurucumuz Kıvanç oynadı maçın geri kalanında. Kendisinden beklediğimiz performansın çok üzerine çıkmasına rağmen tecrübe her sporda olduğu gibi bu sporda da önemli bir faktör. Kıvanç’ın kumaşı ve cesareti üst seviyede oynadıkça ligin önemli isimlerinden biri olacağını gördük dün. Ali tek sakatlanan ismimiz değildi, en önemli savunmacılarımızdan Kerem ve maçın 2. devresi sakatlığına karşın oyuna girerek takıma ruh ve heyecan getiren line adamımız Samet’i de sakatlığa kurban verdik. Samet sanırım sezonu kapadı, Ali ve Kerem’in sakatlıkları ise çok korkutucu değil.

Dünkü mağlubiyette bir diğer önemli etken ise tam analmıyla fırtına şeklinde esen rüzgar oldu. Ali’nin sakatlanması sonrası oyun planımızı oturtmaya çalışırken ilk çeyreği rüzgar avantajını kullanamadan bitirdik. Bu sahada oynamaya alışık ve her daim esen rüzgarı kullanmayı bilen rakibimiz ilk çeyrekte bir touch down yakaldıktan sonra, rüzgarı da arkasına lıp 2. çeyrekte dalga dalga üstümüze gelerek üst üste 3 touch down yapınca bir anda 26-6 geriye düştük. Ekstraları iyi savunmasak fark daha da açılacaktı kuşkusuz. 2. yarıda ilk devredeki açıklarımızı kapatıp, savunmada daha akılcı oynayınca 2. yarıyı 8-6 kazandık ancak toplamda skor 32-14 aleyhimize olunca ilk mağlubiyetimizi almış olarak döndük Sakarya’ya.

İlk yarıda çok akılcı ve iyi oynayan bir Koç Üniversitesi ikinci yarıda ise oyunu dengelemiş ve rakibini oynatmayan bir Sakarya Üniversitesi vardı sahada. Bundan önceki senelere nazaran, maç öncesi diyaloğumuza da bağlı olarak, Koç Rams’le aramızdaki gerginliği azalttık. Biz onlara buradan Murat Baklava‘nın harika baklavalarından götürdük, onlar da oldukça misafirperver davrandılar bize. Rams koçu Deniz’le ilerleyen tarihlerde dostluk-hazırlık maçı yapmak için sözleştik. Federasyonun ligi aniden başlatması dolayısıyla hiç hazırlık maçı yapamamanın bir anlamda sonuçlarını yaşadığımız ilk maçımızı kafamızda öğretici bir hazırlık maçı olarak adlettik. Şimdi sırada 14 Aralık’ta Ege Üniversitesi ile evimizde yapacağımız maç var. Mutlak kazanılması gereken bir maç. Ege kendi sahasında bugün Anadolu Üniversitesi’ne 28-34 kaybetmiş. Ege maçını alırsak Anadolu Üni. Maçı bizim için gruptan çıkma maçı olacak. Tatankalar durmadan yola devam edecek.

Türkiye Üniversiteler Arası Korumalı Futbol Ligi

Kasım 21, 2008, 8:45 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın
Sakarya Üni vs Bilgi Üni 2007-2008 Sezonu
(Yeşil Forma Sakarya – Skor 8-0)

Türkiye Üniversiteler Arası Korumalı Futbol Ligi yarın yapılacak maçlarla başlayacak. Tabi şimdi okuyanların bir çoğu “Korumalı Futbol da ne ola ki?” diye düşünüyor. Bu sporun yaygın ve bilinen adı Amerikan Futbolu’dur. Türkiye’de bu işin federasyonu “Korumalı Futbol Federasyonu” olarak tescil edildiğinden artık bu ismi kullanacağız. 18 Üniversite takımı katılıyor bu sene Lig’e. Bu takımlardan biri de benim kulüp başkanı olduğum “Sakarya Üniversitesi Tatankaları”. Geçen sene maddi imkansızlıklara rağmen tarihinde ilk kez çeyrek final yaptırdığımız takımımızın hedefi bu sene de en azından çıtayı düşürmemek. Grubumuzda daha önce hiç yenemediğimiz, geçen sene grup maçında uzatmada kaybettiğimiz Koç Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi var. Yarın ilk maçımız deplasmanda Koç Üniversitesi ile Koç Kampüsünde 12:30’da. Buradan bu spora ilgi duyan ya da merak eden herkesi maçlarımıza davet ediyorum.

Şuradan Lig fikstürüne bakabilir ve sonuçları takip edebilirsiniz. Gruplar hemen aşağıda. Umarım bu satırlara galibiyetlerimizi, gruptan çıkışımızı yazarız. Çok büyük fedekarlıklar isteyen bu sporu yapmak, yaptırmak ve idareciliğini yürütmek gerçekten hiç kolay değil. Dileğim o ki bu sporu Türkiye geneline yayabilelim ve satranç ustalığı ile futbol-basketbol karışımı ötesinde zevk veren bu sporu yapanı da izleyeni de arttıralım. Ayrıca 12 takımın katıldığı Profesyonel Kulüpler Ligi de mevcut. Hedefimiz ekipman ve maddi kıstaslarımızı tamamlayıp en geç 2 sezon içinde oralarda mücadele edebilmek. Allahım sen güç ver 😀

1. Grup 2. Grup 3. Grup 4. Grup
Atılım Üni.
Başkent Üni.
Gazi Üni.
O.D.T.Ü.
Doğu Akd. Üni.
Ankara Üni.
Bilkent Üni.
Hacettepe Üni.
Selçuk Üni.
Anadolu Üni.
Ege Üni.
Koç Üni.
Sakarya Üni.
Bilgi Üni.
Boğaziçi Üni.
İ.T.Ü
Sabancı Üni.
Yeditepe Üni.

>Türkiye Üniversiteler Arası Korumalı Futbol Ligi

Kasım 21, 2008, 8:45 pm | Korumalı Futbol, Tatankalar kategorisinde yayınlandı | Yorum bırakın

>

Sakarya Üni vs Bilgi Üni 2007-2008 Sezonu
(Yeşil Forma Sakarya – Skor 8-0)

Türkiye Üniversiteler Arası Korumalı Futbol Ligi yarın yapılacak maçlarla başlayacak. Tabi şimdi okuyanların bir çoğu “Korumalı Futbol da ne ola ki?” diye düşünüyor. Bu sporun yaygın ve bilinen adı Amerikan Futbolu’dur. Türkiye’de bu işin federasyonu “Korumalı Futbol Federasyonu” olarak tescil edildiğinden artık bu ismi kullanacağız. 18 Üniversite takımı katılıyor bu sene Lig’e. Bu takımlardan biri de benim kulüp başkanı olduğum “Sakarya Üniversitesi Tatankaları”. Geçen sene maddi imkansızlıklara rağmen tarihinde ilk kez çeyrek final yaptırdığımız takımımızın hedefi bu sene de en azından çıtayı düşürmemek. Grubumuzda daha önce hiç yenemediğimiz, geçen sene grup maçında uzatmada kaybettiğimiz Koç Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi var. Yarın ilk maçımız deplasmanda Koç Üniversitesi ile Koç Kampüsünde 12:30’da. Buradan bu spora ilgi duyan ya da merak eden herkesi maçlarımıza davet ediyorum.

Şuradan Lig fikstürüne bakabilir ve sonuçları takip edebilirsiniz. Gruplar hemen aşağıda. Umarım bu satırlara galibiyetlerimizi, gruptan çıkışımızı yazarız. Çok büyük fedekarlıklar isteyen bu sporu yapmak, yaptırmak ve idareciliğini yürütmek gerçekten hiç kolay değil. Dileğim o ki bu sporu Türkiye geneline yayabilelim ve satranç ustalığı ile futbol-basketbol karışımı ötesinde zevk veren bu sporu yapanı da izleyeni de arttıralım. Ayrıca 12 takımın katıldığı Profesyonel Kulüpler Ligi de mevcut. Hedefimiz ekipman ve maddi kıstaslarımızı tamamlayıp en geç 2 sezon içinde oralarda mücadele edebilmek. Allahım sen güç ver 😀

1. Grup 2. Grup 3. Grup 4. Grup
Atılım Üni.
Başkent Üni.
Gazi Üni.
O.D.T.Ü.
Doğu Akd. Üni.
Ankara Üni.
Bilkent Üni.
Hacettepe Üni.
Selçuk Üni.
Anadolu Üni.
Ege Üni.
Koç Üni.
Sakarya Üni.
Bilgi Üni.
Boğaziçi Üni.
İ.T.Ü
Sabancı Üni.
Yeditepe Üni.

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.
Entries ve yorumlar feeds.